Siyaset deşifre edilmelidir

Yayın Tarihi: 03/03/14 07:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+
Evrimleşme sürecinde insanın dört ayak üzerinde yürümekten iki ayak üzerine kalkarak yürümeye başlaması belki de o zaman için karşılaşılan tehditler karşısında kendisini olduğundan büyük göstermek için içgüdüsel bir davranıştı. Savunma içgüdüsüyle kendini olduğundan büyük göstermek bu gün hala doğa kanunlarının hüküm sürdüğü bölgelerde hayvanların başvurduğu bir davranış şeklidir. Filler dahi kulaklarını yan taraflara açarak karşısındakine mesaj veriyor. Birçok havvan yelesini kabartıyor. Yılanlar yerden kalkıp dik durmaya çalışıyor. Hindiler ise bildiğimiz gibi.

21. Yüzyılda bu ilkel davranışlar daha rafinedir. Mesela bir siyasi parti, toplantısında, kongresinde veya kurultayında gövde gösterisini kelle sayısı ile yapmaya çalışabilir. Normalde 500 kişi olması gereken bir toplantı abartılarak 2000 kişi olarak yapılabilir. Kiralık veya satılık çığırtkanlar sayesinde demokrasi denilen kavramın da ırzına geçilerek abartılı rakamlar rakiplere pazarlanmaya çalışılabilir. Siyasete hizmet ettiğini ve birşeyler öğrendiğini sanan pırıl, pırıl gençlerimiz devirdaim motoru gibi çalıştırılarak sandıklara hababam oylar atmaya teşvik edilebilir. Sonra da pirus zaferini kazanmış komutan edasıyla sağa sola mesajlar verilmeye çalışılabilir. Tutar mı? IQ' nuz biyolojik yaşınızdan küçükse, evet tutabilir.

Sürekli fakirleştirilen bir toplumda yemek artıkları ve kendilerine atılan kemiklerle geçinmeye çalışanlar neye dönüştüklerinin farkına bile varmadan birbirleri ile yarış halindedir. Sınav vermeden lise diploması talep edenlerden tutun da, intihalinin ortaya çıkmaması için kuyruk sallayanlara kadar herkes sırada, herkes hak etmediği birşeyler peşinde. İşin daha da iğrenç yanı sahtekarlık, işgüzarlık, yalakalık yapanlar yaptıkları çirkinliklerin farkında değilmiş gibi sosyal medyada sergiledikleri tavırların tam tersi insansı değerleri savunurlar dururlar.

Siyaset, özel hayatında veya mesleğinde başarısız olanlar, siyaset dışında kalırlarsa aç kalacak olanların içerisine doluştuğu bir alan olmaktan çıkmak zorundadır. KKTC Meclisine bir bakınız ve milletvekillerini tek tek değerlendiriniz. Kim milletvekili olmazsa aç kalabilir? Bu durumda olanlar milletvekili kalabilmek için her şeyi yapabilenlerdir. Siyaset böyle kirlenir, kamu bu şekilde çökertilir. Siyaset, özel hayatında ve mesleğinde başarılı olanlar ve ekonomik olarak siyasete ihtiyaç duymayacak olanlar tarafından domine edilmezse bu filim değişmeyecek. Demokrasi denilen ve dillere pelesenk olan şey fakir veya ihtiyaçlı halkların uygulayabileceği bir sistem değildir.

Bu ülkede son bir yıl içerisinde UBP, CTP, TDP ve son olarak DPUG kurultayları yaşadık. UBP kurultayı alavere dalavere yapanların eşit uzmanlık seviyeleri nedeniyle uzayıp gitti. CTP kurultayı tam bir düzen ve demokrasi havası içerisinde tamamlandı ve halkımızın büyük takdirini topladı. TDP kurultayı ise formalite kurultayı olarak kaldı. Ancak DPUG kurultayı, uzman iki maestro'nun bir araya gelmesiyle demokrasi katliamını yepyeni bir seviyeye taşıdı. Yaşadığımız bu mikro örneklerin tarihte okuduğumuz büyük devrimlerin nedenlerine ışık tuttuğu inancındayım.

Bulundukları makamları bırakmak istemeyenlerin tavırlarını anlamak mümkündür. Ancak demokrasi oyunu iki değişik aktörle oynanan bir oyundur. Seçen ve seçilen. Seçen konumundaki aktörler yozlaşmış ise, suçun bütününü seçilmek isteyende aramak yanlış olur. Bu iki aktörün kendi hür iradeleri ve seçimleriyle olsa dahi birbirleri ile meşveretleşerek status quo'yu olduğu gibi devam ettirmek yönünde davranış sergilemesi şekilsel demokrasi olur. Görüntü olarak demokrasi, ancak gerçekte çıkar ilişkisidir. "Sen bana 150 Tl ver, ben sana oyumu vereyim".

Bu halk hak etmediğinden değil ama, kaçıncı hayal kırıklığını yaşayacaktır. Kaç defa uyduruk hedeflere inanacak, sahte peygamberlerin arkasından yürümeye çalışacaktır. Umutsuzluk duygusu yeni arayışları da beraberinde getirir. Hepimiz arayış içerisindeyiz. Bunu bilenler yeni umut kaynakları yaratarak iradeleri devşirmek yolunadadırlar. Aynen evrimin avcı ve av arasındaki bitmek bilmez üstünlük yarışı gibi. Deneyimlerimize dayanarak ne kadar ince eleyip sık dokusak da, zamanın akışı içerisinde değişen değerler yine de yanlış yapmamıza neden olabiliyor.

Dolayısıyle yeni yeni umutlar peşinden koşmaktan, bir çamurdan çıkıp ötekine saplanmaktansa bizleri hayal kırıklığına uğratanları toplum önünde deşifre ederek sürecin kendi mecrasında müdahalesiz ilerlemesini sağlamak belki de siyasetin en gerçekçi çıkış yolu olabilir. Nereye kadar giderse.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Bengü ŞONYA yazıları