Güneş batarken sarayda viski

Yayın Tarihi: 12/03/14 08:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+
Zaman ilerledikçe bazı olaylar flu olmaktan çıkıp daha da netleşiyor. Varsın UBP'liler saraydaki eski başkanlarının hala kendilerinden yana olduğunu hesaplasın. Varsın UBP'liler 28 temmuz seçimlerindeki oy kaymasını "zorunluluk" olarak algılasınlar. Ve varsın UBP'liler 29 Haziran seçimlerine giderken sarayın Serdar'la yaptığı anlaşmanın kendilerinin de çıkarına olduğunu düşünsünler. UBP ikilemler içerisinde yalpa vururken Serdar Denktaş cebinde sarayla yaptığı mukavele ile dolaşmaktadır. UBP'nin cebinde ise sadece mavi boncuklar. Yeni gözdeler Serdar Denktaş ile sarayın DP'ye empoze ettiği ve bu gün hem partide, hem hükümette önemli konumları peyderpey paylaşan ekiptir. Onların büyüyüp serpilmesi, güçlenmesi ve UBP'nin yerini alması birinci önceliktir. Varsın UBP içerisindeki birkaç kişi kişisel ikbal hesapları ile gerçeği görmezden gelmeye ve beklemeye devam etsin ve hala daha papatya falı ile uğraşsın.

Her şeyin kişisel çıkar olduğunun netleştiği bir ortamda parti aidiyeti diye bir kavram sadece saftorikler için geçerlidir. Taşradaki Ahmet dayı bile artık seçimleri kim kazanırsa onun yanındadır. Bu yeni aidiyet kavramında vatan yok, millet yok, halkın çıkarı yok, yasa yok, hukuk yok. Sadece ve sadece kişisel çikar var, argo deyimle "mamma" var. Hele ciddi bir siyasi yapısal değişim noktasında olan ve yarının ne getireceği bilinmeyen KKTC'de parti aidiyeti kavramı son yaşanan olaylarla siyasetteki dinozorlar kadar geçmişte kalmıştır. Artık geçerli olan ne koparırsam ve ne kadar erken koparırsam mentalitesidir.

UBP yalpalayıp ciddi bir yönetim zaafiyeti ve kadro sorunu yaşarken, sarayın UBP saflarına yapışıp kalması herhalde beklenemez. Siyasette yarı şaka, yarı ciddi kullanılan bir deyim vardır:- "CIA does not like loosers" ( CIA kaybedenleri sevmez). UBP şimdi tam o pozisyondadır. Belki bu defa kazanırım ümidiyle elindeki son parayı da rulete yatırmaya çalışan bir kumarbaza benziyor. Toparlanmazsa, kendi iç dinamiklerinin farkına varamazsa, kaybetmenin eşiğindedir ve saray kaybedenleri sevmez.

Siyasette yaşanan her olayın sorumlusu olarak saray'ı görmeye ve olayları ona atfetmeye o kadar alıştık ki, gerçekte saray dediğimiz unsura yüklenen bu atıfların birçoğunun kendi hüsnü-kuruntumuz olduğunun farkında değiliz. Kısaca bu çağda eski insanlar gibi kendimizin yarattığı ilahlara veya putlara tapınmayı, onlarda keramet aramayı gerçeklere kafa yormaktan, kendimize güvenmekten daha kolay buluyoruz. Bu davranış tarzı sadece siyasilere değil, toplum olarak hepimize şamildir.

Toplum nihayet kendi arsızlığı yüzünden yok olmanın eşiğine gelmiştir. Buna rağmen Haziran yerel seçimlerinden sonra güneş batarken sarayda viski içmeye hazırlananlar vardır. Şairin dediği gibi "bir Hilal uğruna" batacaksa, varsın bu güneş batsın.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Bengü ŞONYA yazıları