İÇ HABERLER
okuma süresi: 14 dak.

Akıncı: "Kıbrıs müzakerelerinde sonuç odaklı ve süresi belli yeni bir anlayışa ihtiyaç var"

Akıncı: "Kıbrıs müzakerelerinde sonuç odaklı ve süresi belli yeni bir anlayışa ihtiyaç var"

KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, KKTC'nin kuruluş yıldönümü dolayısıyla mesaj yayımladı.

Yayın Tarihi: 14/11/17 12:22
okuma süresi: 14 dak.
Akıncı: "Kıbrıs müzakerelerinde sonuç odaklı ve süresi belli yeni bir anlayışa ihtiyaç var"
A- A A+
KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, KKTC'nin kuruluş yıldönümü dolayısıyla mesaj yayımladı.

Akıncı mesajında, "Guterres'in bizi aynı sonu gelmez müzakere süreçlerine davet edeceğini de sanmıyorum. Sonuç odaklı, paket anlayışı içeren ve süresi belli yeni bir anlayışa ihtiyaç olduğu açıktır" ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı'nın mesajı şöyle:

"Değerli Yurttaşlarım,

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin 34. yılında hepinizi sevgi ve saygı ile selamlıyorum.

Böylesi bir günde bizlerin bu topraklarda özgür olarak var olabilmemiz için canlarını feda eden şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi saygı ile anıyorum.

Geçtiğimiz yıl 15 Kasım 2016 tarihinde, 33. yıl kutlamalarında yine size seslenirken sözlerimin sonunda sizlerden aldığım yetki ile sizi en iyi şekilde temsil etmeye, haklarınızı sonuna kadar savunarak, arzu ettiğiniz çözümü sağlamaya çalıştığımı belirterek, "Umarım Rum tarafı da bizim gibi davranır ve sonuca ulaşırız" demiştim.

Sözlerime devamla; çözüm için uğraşırken bir gün bile kendi evimizin içi ile ilgili sorumluluklarımızı ertelemeye hakkımız olmadığını vurgulamış ve demiştim ki:

"'Nasıl olsa çözüm olacak her şey hallolacak' kolaycılığına kaçmak mümkün değildir. Evet, çözüm için uğraşıyoruz, uğraşacağız. Ama Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin her alanda ileriye gitmesi için de var gücümüzle çalışacağız.

Rum tarafı makul ve gerçekçi olur ve çözüme ulaşırsak, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti onurlu bir çözümde eşit ortak olarak yerini alacaktır. Rum tarafının maksimalist davranışlarını kontrol edememesi ve makul bir uzlaşıya yanaşmaması halinde ise, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak yolumuza devam edeceğiz."

Ne yazık ki bir yıl önceki endişelerimiz gerçekleşti ve 2017 yılı içinde yer alan görüşmeler ve en sonunda toplanan Crans Montana'daki Kıbrıs Konferansı başarılı bir sonuca ulaşamadı. Türk tarafı olarak gösterdiğimiz iyi niyetli çaba ve yapıcı yaklaşımlar karşılık görmedi.

Rum tarafı makul ve gerçekçi bir tavırdan uzak, son derece maksimalist yaklaşımlarla konferansın sonuçsuz kalmasında başrolü oynadı. Rum liderliği aynı zamanda Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres'in ortaya koyduğu çerçevenin diğer önemli unsurlarını görmezden gelerek ve o konularda adım atmayarak konferansın sadece güvenlik ve garanti konferansı olduğu algısını yaratmaya çalıştı. O konularda da Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye'nin gösterdiği esnekliğin karşılığını vermek yerine "sıfır asker, sıfır garanti" söylemini sloganlaştırmayı tercih etti.

İşin özü, yıllardır ele geçirdikleri "Kıbrıs Cumhuriyeti"nin tek sahipliğini terk ederek, yeni bir federal yapılanma içerisinde Kıbrıslı Türklerle siyasal eşitlik içerisinde bir yetki paylaşımına hazır olmadıklarını yine gösterdiler. Tıpkı 2004'te Annan Planı'nı reddederek yaptıkları gibi...

Değerli Yurttaşlarım,

Kıbrıs'ta güvenlik kavramının önemini görmezden gelemeyiz. Biz her iki toplumun da kendini güvende hissedebileceği bir çözüm arayışı içinde olduk. "Bir tarafın güvenliği, diğer taraf için bir tehdit olarak algılanmamalıdır." ilkesini ortaya koyan biziz.

İki toplum arasında şu anda var olmayan güven duygusu arttıkça, askere olan ihtiyaç da kuşkusuz azalacaktır. Gerek ada içinde gerekse bölgesel olarak Türkiye ve Yunanistan'ı da içerecek biçimde işbirliği arttıkça garanti kavramı da farklılaşacaktır. Ama bunlar bir günde olmaz.

"Sıfır asker, sıfır garanti" söylemi ile de güven duygusunun gelişmesine katkıda bulunulmaz.

Rum tarafında gözlemlediğimiz sürekli olarak Kıbrıs Türkleri'ni ve onun seçtiği kurumları küçümseyen, muhatap olarak sadece Türkiye'yi görmek isteyen yaklaşımlar eskiden gelen bir taktiğin tezahürleri olsa da artık son bulması gereken davranışlardır. Bilinmelidir ki bu adada ortaklaşa yaşayacakları toplum Kıbrıs Türk toplumudur. Daha da önemlisi Kıbrıs Türk halkının onay vermeyeceği bir çözüm mümkün değildir. Bu adada bulunabilecek herhangi bir çözümün temel niteliği, sayıca kendilerinden daha az olmakla birlikte, siyaseten eşit bir Kıbrıs Türk Toplumu'nun varlığı ve eşdeğer iki kurucu devletten birinin sahibi olmasıdır.

Sevgili Kardeşlerim,

Uluslararası toplumun, Birleşmiş Milletler ve AB de dahil olmak üzere içinde bulunduğumuz durumda yapmaları gerekenler olduğuna inanıyorum. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin iyi niyet raporunda, dengeli yaklaşım uğruna, sorumlulukları eşit paylaştırma çabası adil bir durum yaratmamıştır. Bu yaklaşım Kıbrıs Türk tarafına yapılan bir haksızlıktır; çünkü başından beri çözüm iradesini ortaya koyan, attığı adımlarla 5'li konferansın toplanmasına kadar süreci en ileri noktaya taşıyan Kıbrıs Türk tarafı olmuştur. Kapalı kapılar ardında kabul edilen bu gerçeğin, bir biçimde Birleşmiş Milletler raporunda da yerini alması gerekirdi.

Öte yandan müzakerelerin Crans Montana'da sonuçsuz kalmasının ardından Rum tarafının ilk işi, Kıbrıslı Türklerin AB ile uyumunu sağlamak üzerinde çalışmalar yapmak için kurulan AB Ad-Hoc komitesinin faaliyetlerini durdurmak olmuştur. Ve ne yazık ki Avrupa Birliği yetkilileri de bu duruma seyirci kalmışlardır.

Halbuki Kıbrıs Türk Toplumu Avrupa Birliği standartlarına ne kadar erken ulaşırsa, bu herkes için yararlı olur. Bunu ilerletmek yerine, çalışmaların sonlandırılmasını sessizce onaylamak Avrupa Birliği açısından vahim bir durumdur. Bu tutumlarını bir an önce değiştirmelerini bekliyoruz.

Çözüm doğrultusunda her türlü fedakarlığı göstererek, gerekli adımları atan, 13 yıl önceki referandumda büyük bir oy çokluğu ile Annan Planını onaylayan, Crans Montana'da da yapıcı tavrını sürdüren Kıbrıs Türk tarafının izolasyonlar altında yaşatılmasının hiç bir haklı mazereti kalmamıştır. Ekonomi-ticaret alanında olsun, sportif alanda olsun Kıbrıs Türk insanının her türlü engelden arınmış biçimde bu aktivitelerin içinde yer alması en başta bir insan hakkıdır.

Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı ve diğer uluslararası örgütler, halkımıza karşı uygulanan tüm kısıtlayıcı tedbirlerin artık bir anlamının kalmadığını idrak etmelidirler. Rum tarafının Kıbrıs Türk toplumunun tüm dış ilişkilerini engelleyerek, sonra da tek açık kanal olan, Türkiye'ye olan bağımlılığın artmasından şikayet etmesi tam bir iki yüzlülüktür.

Değerli kardeşlerim,

"Kıbrıs'ta bundan sonra ne olacak?" sorusu gündemdeki yerini korumaktadır. Bugün içine girilen seçim döneminde elbette herhangi bir hareketlenme söz konusu olmamakla birlikte, 2018 yılında yine gündemimizde olacağı aşikardır.

Defalarca vurguladığım bir hususu yine belirtmekte yarar görmekteyim. Uluslararası niteliği de olan bir sorun devam ettikçe, çözüm arayışı da devam edecektir. Bizim bu gerçeğin bilincinde hareket edeceğimiz kuşkusuzdur.

Ne var ki, bu arayışın sonuçsuz ve verimsiz bir biçimde bir 50 yıl daha sürdürülebilmesine artık onay vermemiz söz konusu değildir. Bu güne kadar sürdürülen çerçevede ve ucu açık bir sürece yeniden girmek ve ayni şeyleri tekrarlamak, bizi yine aynı çıkmazlara götürecektir.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres'in bizi aynı sonu gelmez müzakere süreçlerine davet edeceğini de sanmıyorum. Sonuç odaklı, paket anlayışı içeren ve süresi belli yeni bir anlayışa ihtiyaç olduğu açıktır. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri bizzat kendinin ya da iki tarafın onayı ile görevlendireceği üst düzey bir Birleşmiş Milletler yetkilisinin dolaylı görüşmeler yoluyla stratejik bir anlaşma çerçevesinin ortaya çıkma olasılığını araştırması düşünülebilir. Böylesi bir anlaşma çerçevesi ortaya çıktığı takdirde, elbette altının doldurulması için o zaman yine süresi belli bir müzakere programı planlanabilir.

Bütün bunların olabilmesi için elbette çözüm niyeti ve kararlılığına ve en başta da Kıbrıs Türkleri'nin siyasal eşitliğini içselleştirecek bir zihniyet dönüşümüne ihtiyaç vardır.

Sevgili Yurttaşlarım,

Konuşmamın başında da belirttiğim gibi, Kıbrıs sorunundaki gelişmeler ne olursa olsun, bizim ertelenemez sorumluluklarımız ve yapılması gerekenler vardır.

Kuşkusuz ki Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bu yana geçen 34 yılda ve onun ötesinde 1974'ten günümüze kadar olan 43 yılda elde ettiğimiz önemli kazanımlar vardır. Bir çok alanda sağladığımız gelişmeler, elde ettiğimiz başarılar vardır. Bunları görmezden gelemeyiz. Ne var ki hala çözüm bekleyen bir çok sorunumuz olduğu da bir gerçektir.

Trafikte yaşadıklarımız artık toplumsal bir trajedi niteliğine bürünmüştür. Yollarda hem birbirimizin hem de kendi kendimizin canını alır hale geldik. Gün geçmiyor ki acı bir haberle sarsılmayalım. Yitirdiğimiz canların ardından sadece yas tutarak bu acıları sona erdiremeyiz. Bu konuda seferberlik ilan etmek durumundayız.

Trafik eğitimini ve denetimini artırmalı, alt yapımızı geliştirmeli, trafik işaretlerini sürekli yenilemeli, toplu taşımacılığı da teşvik etmeliyiz. Bu konularda yararlanabileceğimiz dünya örnekleri olduğu kadar, yetişmiş insan gücümüz de vardır. Bu önemli konuları sürekli gündemimizde tutmalı, bir sonraki acıda yeniden hatırlamak üzere rafa kaldırmamalıyız.

Değerli Kardeşlerim,

Temiz ve yaşanabilir çevre bir insan hakkıdır. Çevremizi ve doğal zenginliklerimizi ne yazık ki acımasızca ve sorumsuzca kirletiyor ve yok ediyoruz. Bu konularda giderek artan bir farkındalık olmakla birlikte, çevremize baktığımızda bunun yeterli olmadığını rahatlıkla görebiliyoruz.

Çevremizi tahrip edip kirletenlere karşı yeterli caydırıcı unsurların olmaması, var olanların ise yeterince kullanılmaması önemli bir eksikliktir. Kuşkusuz aile ocağından başlayacak bir eğitim ve çevre bilincinin aşılanması, iyi örneklerin ödüllendirilmesi çok yararlıdır; ama bunlar yeterli değildir. 'Kirleten öder' prensibini uygulayan ülkeler başarılı sonuçlar elde etmişlerdir. Bunlardan yararlanmak gerekmektedir. Turizmden çok şey bekleyen bir devletin, doğal ve tarihi çevresiyle, temiz bir ülke imajından kazanacağı çok şey vardır ve bu, turistlerden önce kendimize olan saygının da bir gereğidir.

Turizmin yanında, yüksek öğrenim olarak eğitim alanı da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti açısından son derece önemli bir konumdadır. Halen sayıları 16'ya ulaşan ve bir o kadar daha açılması beklenen üniversitelerimiz, ülkemiz ekonomisine de ciddi katkı yapan kurumlardır. Bu alanda daha ileriye gidebilmemiz için kaliteden ödün vermemek, ve ciddi bir planlama çerçevesinde hareket etmemizin büyük önemi vardır. YÖDAK'ın siyasi etkilerden uzak tutulması ve bilimsel çerçevede YÖK ile işbirliği içerisinde yüksek eğitim kurumlarımızın daha iyi noktalara taşınması geleceğimiz açısından yaşamsal önemdedir.

Sağlık alanında var olan sorunların aşılması ve artık neredeyse günlük olaylar haline gelmiş bulunan sağlık alanındaki anlaşmazlıkların çözülmesi bir zorunluluktur. İnsan yaşamı ile doğrudan ilgili olan bu konuda hukuk çerçevesinde var olan eksikliklerin giderilmesi ve alt yapıdaki ihtiyaçların da erken zamanda tamamlanması halkımızın en büyük beklentilerindendir.

Değerli Yurttaşlarım,

Kuşkusuz ki değinilebilecek daha pek çok sorun, dile getirilecek bir çok husus vardır. Halkımızın yaşam kalitesine katkı yapacak konuların sadece bir kaçına işaret etmekle yetinmek istiyorum.

Artık içine girdiğimiz seçim döneminde bu ve benzeri sorunlar zaten partilerce ele alınacak ve irdelenecektir. Çözüm yolları üzerinde tartışmalar yapılacaktır.

7 Ocak 2018 tarihinde yer alacağı artık kesinleşmiş bulunan seçimlerin siz değerli halkımız için hayırlı olmasını diliyorum. Cumhurbaşkanı olarak bağımsız ve tarafsız konumumu kuşkusuz ki her zaman olduğu gibi bu seçim döneminde de koruyacağım.

Sizlerin engin sağduyunuzla sizin için, halkımız için en doğrusu neyse onu yapacağınıza inanıyorum.

Günlük çıkar ve kişisel çıkarların yerine, toplumsal yararı ön planda tutan doğruluk ve dürüstlük yolundan sapmayacak yeni bir Cumhuriyet Meclisi'nin oluşması kuşkusuz Devletimizin sağlıklı yol alması açısından da önemlidir.

Kamu yararına olacak ve halkımızı çağdaş normlara ulaştıracak yasal mevzuatın tamamlanması yolunda adımlar atacak yeni Meclisimizle birlikte 35. yılında daha güçlü bir Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde yine bir arada olmak dileği ile, bir kez daha Cumhuriyet bayramınızı kutlar, sevgi ve saygılar sunarım."

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.