SAĞLIK
okuma süresi: 8 dak.

Tıp-İş, KTTB ve KTTO "Yakın Coğrafyamızda Sağlık Politikaları-Karanlıktan Aydınlığa Çıkış Var mı?" konulu sempozyum düzenledi

Tıp-İş, KTTB ve KTTO "Yakın Coğrafyamızda Sağlık Politikaları-Karanlıktan Aydınlığa Çıkış Var mı?" konulu sempozyum düzenledi

Kıbrıs Türk Hekimler Sendikası (Tıp-İş), Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği (KTTB) ve Kıbrıs Türk Tabipler Odası (KTTO), "Yakın Coğrafyamızda Sağlık Politikaları-Karanlıktan Aydınlığa Çıkış Var mı?" konulu sempozyum düzenledi.

Yayın Tarihi: 03/12/17 21:19
okuma süresi: 8 dak.
Tıp-İş, KTTB ve KTTO "Yakın Coğrafyamızda Sağlık Politikaları-Karanlıktan Aydınlığa Çıkış Var mı?" konulu sempozyum düzenledi
A- A A+
Kıbrıs Türk Hekimler Sendikası (Tıp-İş), Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği (KTTB) ve Kıbrıs Türk Tabipler Odası (KTTO), "Yakın Coğrafyamızda Sağlık Politikaları-Karanlıktan Aydınlığa Çıkış Var mı?" konulu sempozyum düzenledi.

Dünya ile KKTC'nin sağlık sistemi tartışıldı

Kıbrıs Türk Hekimler Sendikası (Tıp-İş), Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği (KTTB) ve Kıbrıs Türk Tabipler Odası (KTTO)'nın ortak düzenlediği "Yakın Coğrafyamızda Sağlık Politikaları-Karanlıktan Aydınlığa Çıkış Var mı?" konulu sempozyum KTTB binasında gerçekleştirildi. Sempozyuma Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. M. Raşit Tükel ve European Federation of Salaried Doctors (FEMS) Başkan Yardımcısı Dr. Serdar Dalkılıç konuşmacı olarak katıldı.

Açılış konuşmalarını sırasıyla KTTB Başkanı Dr. Kenan Arifoğlu, KTTO Başkanı Dr. Mustafa Taşçıoğlu ve Tıp İş eski başkanı Dr. Sıla Usar İncirli yaptı. Ülkemizdeki sağlık hizmetlerinin sunumunda yaşanan sorunların, yakın coğrafyamızdaki sağlık sistemlerine yakından bakarak, örmek alarak ve dersler çıkarılarak üstesinden gelinebileceğine vurgu yapıldı. Her ülkenin kendi coğrafya ve demografik yapısına göre özgül sağlık sistemini oluşturması gerektiğine işaret edilerek, hekim sendikası ve meslek örgütlerinin yurttaşların sağlık hakkını savunmaya devam edecekleri yönündeki kararlılıkları dile getirildi. Fransa- Paris'ten Dr. Serdar Dalkılıç, "Fransa'da Hekim Örgütlenmeleri ve Sağlık Politikalarına Etkileri" başlıklı konuşmasında Avrupa'daki sendikalaşmanın tarihçesi ile ilgili bilgiler verdi.

1720'li yıllarda Birleşik Krallık'ta başlayan sendikalaşmanın günümüzdeki İşçi Parti (Labour Party)'nin tohumlarını eken oluşumlar olduğuna işaret etti. "1800'lü yılların başında çalışanların hastalık sigortası, emeklilik, ölüm yardımlarının sağlanmasında etkili olan sendikalar boykot, grev, sabotaj kavramlarını hayata geçirerek mücadeleyi yükselttiler", diye devam eden Dalkılıç, Fransa'da hekim sendikalarının 1850'li yıllardan beri var olduğunu belirtti. Fransa'nın yasadışı hekimliğe karşı mücadelesinin öncüsü olan hekim sendikalarının "Hastaların hekim seçme hakkı"nı da hastalara kazandıran oluşumların yine hekim sendikaları olduğuna dikkat çekti.

Fransa Ulusal Tabipler Birliği'nin ise ülkede deontoloji, hekimlerin uzmanlıklarının tescili, siyasi iktidarların hekimler ve sağlıkla ilgili yasa çalışmalarında danışmanlık gibi birçok önemli görevleri olduğunu ifade eden Dalkılıç, hem hekim sendikalarının hem de Tabipler Birliği'nin Fransa Sağlık Bakanlıkları ile karar alma süreçlerinde yakın temas halinde olduğunu belirtti.

Fransa'da 1990'lı yıllarda, yabancı ülke diplomalı hekimlerin hakları için büyük bir mücadele sürdürdüklerini anlatan Dalkılıç, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde başarılı bir sağlık sisteminin oluşturulabileceğine dair inancını paylaştı. Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği'nin 2015 yılında FEMS üyeliğine kabulü sürecini anlatan Dalkılıç, Kıbrıs Türk Hekimler Sendikası'nın da gözlemci üyelik başvurusunun sonuçlanmasına dair başarı dileklerini iletti.

Türkiye'den sempozyuma katılan, İstanbul'dan gelen Prof. Dr. Raşit Tükel, "Türkiye Cumhuriyeti'nde Sağlıkta Dönüşüm Uygulamaları ve Halk Sağlığına Yansımaları" başlıkla konuşmasında Şehir Hastaneleri ile ilgili güncel bilgileri paylaştı. Sağlıkta kamu-özel ortaklığının Birleşik Krallık'ta Ulusal Sağlık Sistemi'ni çökerten yapı olduğunu, ve bu yapının başka ülkelere ihraç edilmeye başlandığını, Türkiye Cumhuriyeti'nin de bu ülkelerin başında geldiğini anlattı.

Birleşik Krallık'ta "Kamu-özel ortaklığı felaketi" olarak anılan uygulamanın diğer ülkeler tarafından ders alınması gereken sonuçları olduğuna dikkat çeken Tükel, kamu-özel ortaklıklarının ülkedeki kamu kurumlarının üzerinde yüksek finansal riskler oluşturduğunu belirtti. Kamu-özel ortaklığı (KÖO) modelinde özel sektörün tüm riskin devlet tarafından üstlenilmesi yönünde güvence istediğini, finansal yük altında kalan devletin sonuçta personel azaltmak ve hizmetin kalitesini düşürmek yolu ile ödemelerin üstesinden gelmek zorunda kaldığını belirten Tükel, KÖO'nın, sağlık hizmetlerinin sunumunda kar dürtülü piyasa mantığının yerleşmesine yol açtığını ifade etti.

Literatüde Birleşik Krallık'taki KÖO'nın "Açık söylemek gerekirse, tam bir vurgunculuk… Yurttaşların çıkarlarını bir bütün olarak gözeten rasyonel hiçbir yönetimin bunu yapmaması gerekir" şeklinde yer bulduğunu söyleyen Tükel, felaket denebilecek sonuçlara rağmen Birleşik Krallık hükümetinin dünyada KÖO'ları yaymaya çalışmasının nedeninin, şirketlere yarar sağlama çabası olduğunu belirtti.

Türkiye'deki şehir hastanelerinin KÖO finansman yöntemiyle yapıldığına işaret eden Tükel, bu konuda yasal mevzuatın düzenlendiğini belirtti. Birçok ilde çok sayıda ihale açılarak projelerin onaylandığı bilgisini veren Tükel, şehir hastanelerinin Sağlık Bakanlığı'nın kiracı olduğu hastane işletme modelleri olduğunu vurguladı.

"Şehir hastaneleri, bedelsiz olarak şirketlere tahsis edilen Hazine arazileri üzerine şirketler tarafından yapılır. Bu hastanelerde Sağlık Bakanlığı kiracıdır. Sağlık Bakanlığı şirketlere en az 25 yıl boyunca kira ve bina bakım parası öder. Sağlık Bakanlığı, kiracı olmasının yanı sıra Şehir Hastanesi'ni inşa eden şirketten hizmet satın alır. Şirket (ya da yu?klenici firma/firmalar) hastane içi ve çevresinde yaptıkları tüm ticari işletmeleri işletirler" diye anlatan Tükel, şehir hastanesi kurulan illerde bir adet yeni bina yapılırken mevcut hastaneler kapatıldığına, böylece yeni hasta yatağı oluşmadığına dikkat çekti.

Şehir hastanelerinin hizmete girmesi ile şehir merkezlerinde kapatılacak olan hastanelerin uzun bir listesini veren Tükel, yüksek yatak kapasiteli devasa hastanelere rağmen Türkiye'de yatak sayısında bir artış olmadığını belirtti.

Sağlık Bakanlığı'nın şehir hastaneleri işletmecilerine %70 doluluk garantisi verdiğini, devletin bu nedenle yüksek meblağlar ödemek zorunda kaldığını anlatan Tükel, gelişmiş ülkelerde yeni yapılan hastanelerde yatak başına düşen kapalı alanın 150-200 metrekare, Türkiye'deki şehir hastanelerinde ise 287 metrekare olduğunu belirtti.

Büyük hastanelerin enerji tüketimi, temizlik ve bakım/onarım giderleri gibi harcamalarda artışa yol açtığını ifade eden Tükel, yapılan araştırmalarda 300 yatağın altında ve 600 yatağın üstünde yatak bulunan hastanelerde verimliliğin düştüğünü gösteren araştırmalardan örnekler verdi.

Tükel, "Bir şehir hastanesine ortalama 1.417 yatak düşüyor" diye devam etti. KÖO'da tıbbi gereklilikten ziyade "Müşteri memnuniyeti"nin önemli olduğunu, hekilerin tetkik ve tedavi süreçlerindeki karar alma yetkilerinin sınırlandığını, kaliteli sağlık hizmetinden uzaklaşıldığını anlatan Tükel, doktorların daha fazla çalıştığını, daha çok tetkik istendiğini, buna karşın hastaların sağlığının iyileşmediğini belirtti.

Şehir içindeki hastanelerin kapatılarak, kamu-özel ortaklığı finansman yöntemiyle yurttaşların cebinden küresel sermayeye kaynak aktarıldığını, devlet hastanelerinin yenilenmesi/yapımının kamu kaynaklarından sağlanması gerektiğini belirten Tükel, "Sendikalar, meslek örgütleri ve tüm sağlık çalışanlarının hastanelerin savunulmasında taraf olmadır" dedi.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.