GÜNEY KIBRIS
okuma süresi: 9 dak.

Soyer: "Evimizin içini temizleyelim'sloganlarına gülüyorum"

Soyer: "Evimizin içini temizleyelim'sloganlarına gülüyorum"

Kuzey Kıbrıs'ta 7 Ocak'ta yapılacak erken "genel seçimler" için geri sayım sürüyor. Partilerin çoğu yeni isimleri aday gösterdi. 1972 yılından beri CTP üyesi olan, 29 yıl "milletvekilliği" yapan ve bu seçimlerde aday olmayan CTP "milletvekili" Ferdi Sabit Soyer, KHA'nın sorularını yanıtladı.

Yayın Tarihi: 02/01/18 13:36
okuma süresi: 9 dak.
Soyer: "Evimizin içini temizleyelim'sloganlarına gülüyorum"
A- A A+
Kuzey Kıbrıs'ta 7 Ocak'ta yapılacak erken "genel seçimler" için geri sayım sürüyor. Partilerin çoğu yeni isimleri aday gösterdi. 1972 yılından beri CTP üyesi olan, 29 yıl "milletvekilliği" yapan ve bu seçimlerde aday olmayan CTP "milletvekili" Ferdi Sabit Soyer, KHA'nın sorularını yanıtladı.

"CTP bıyıklı mı, bıyıksız mı" sorusuna gülerek "Ben bıyıklarımı kesmem" diye yanıt veren Soyer, propaganda sürecinde partilerin "Kıbrıs sorununu çözemiyoruz, artık usandık, Kıbrıs sorunuyla ilgilenmeyelim, evimizin içini temizleyelim" şeklindeki sloganlara güldüğünü belirtti.

Soyer şunları söyledi:

"Bu evin içindeki senin temizliğini öngördüğün döküntüler, kirlilikler, oluşan çukurların sebebi nedir? Evinin içini etkileyen Kıbrıs sorununun kendisidir. Bütün bu sıkıntılarımızın ana temel noktası Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğüdür. Evimizi temizleyeceğiz ama bu çerçevede evimizin içine sürekli bize sıkıntı taşıyan, kirlilik, çirkinlik taşıyan esas delik olan Kıbrıs sorununun çözümü için gayretimizi asla eksiltmeyeceğiz. Bu kültürü erozyona uğratmak istiyorlar. Artık federal çözüm hedefini ve arzusunu öldürmeye çalışan çeşitli odakların teorik olarak Kıbrıs Türk demokratlarına, liberallerine, sol eğilimde bulunan insanlara yedirmeye çalıştıkları bir virüstür bu. Buna karşı düşünsel, siyasal ve ideolojik mücadelemizi asla eksiltmememiz lazım. Bize 'yaşlı' derler, ben teşekkür ederim. Tecrübe sahibiyim. Yenilik diye çirkin virüslü yemekleri yemem. Bu noktada bütün insanlara bununla ilgili bütün insanlara temel hedefimizin Kıbrıs sorununun çözümü olduğu, aynı zamanda Kıbrıs sorununun çözümüyle birlikte Kıbrıs Türk halkının demokratik geleceği, varlığı, iyi ekonomik potansiyele girmesi ve Türkiye ile olan bağımlılığın azaltılması için demokratik mücadele vermek, ekonomik, sosyal, siyasal hedeflerimiz doğrultusunda Kuzey'de çabalar harcamamız son derece yararlıdır ve yerindedir."

Adanın iki tarafında farklı sistemler olduğuna da dikkat çeken Soyer, Güney'de başkanlık, Kuzey'de parlamento sistemi olduğunu söyledi. "Kıbrıs sorununun bugüne kadar gelmesinin en mühim nedeninin başkanlık rejimi olduğuna inanırım" diyen Soyer, başkanlık rejimlerinin gizli, ilkesiz koalisyonlara yol açtığını, kendisinin bu modelleri sevmediğini söyledi.

"Her iki toplumun bu lider kültürü büyük ölçüde dominant oldu ve bu son derece kötü etkiler bıraktı. Farklılıkların tartışılmasını engelledi" diyen Soyer, parlamenter yapının da sorunları olduğunu ancak toplumda bir demokratik ahenk ve denge oluşmasına sebep olduğunu kaydetti.

Hem Kıbrıslı Türklerde, hem de Kıbrıslı Rumlarda "korkunç bir paranoya" olduğunu ifade eden Soyer, "Bizim taraf kendi varlığını bir nevi siyasal tanınma üzerinden ifade etmeye çalışıyor, Kıbrıs Rum tarafındaki paranoya ise Kıbrıs Türk halkının en küçük bir demokratik gelişimini, ilerleme noktasındaki pozisyonunu engellemeye çalışıyor. Neden? KKTC'nin düzeyi yükselecek diye. Hâlbuki her ikisi birbirine karşıt değil. Kıbrıs Türk toplumunun Türkiye ile olan ekonomik bağımlılığının azalması, kendi ayakları üstünde duran bir ekonomik yapıya gitmesi ve bu çerçevedeki pozisyonun ilerlemesi son derece önemlidir" diye konuştu.

Soyer, iki taraf arasında ortak bir ekonomik kültür ve ticari işbirliği yaratmanın önemine vurgu yaparak, Kuzey'de enflasyon 2017 11'inci ayının sonunda %17 ancak bu konunun seçim döneminde hiç tartışılmadığını, "evimizi temizleyelim" sloganlarıyla siyasetin "deterjan reklamına" döndüğünü söyledi.

Soyer şöyle devam etti:

"Bizim bu memlekette ortak ekonomik kültürü yaratmamız lazım. Herkes bilecek ki, Kıbrıslı Türkler Kıbrıslı Rumları askeri güçle, Türkiye'nin gücüyle yok edemeyecek; Kıbrıslı Rumlar da siyasal dünyadaki avantajlarıyla ve resmi devlet olmanın getirileri ve ekonomik güçleriyle Kıbrıs Türk toplumunu yok edemeyecek. Birbirini yok etmeyi düşünenler kendi kendilerini yok ettiklerini anlamak zorundadırlar. Kendimiz olmak için birbirimizle işbirliğini artırmamız lazım."

Kuzey'de sol ve sağın işbirliği, CTP ve UBP'nin "hükümet" kurmasıyla ilgili bir soruya karşılık Soyer, önemli olanın sağ bir parti ile koalisyon kurarken ana ilkelerin "hükümet programına" yazılması olduğunu vurguladı. Soyer, o dönemde Kıbrıs sorununun federal çözümle çözülmesi gerektiğinin hükümet programına yazıldığının ve UBP'nin de bunun altına imza attığının altını çizdi. Soyer, DP ile koalisyon kurdukları zaman da federal bir çözümün olması gerektiğinin "hükümet programına" yazıldığını ve DP'nin de imzaladığını hatırlattı. " 'Federal çözüm olmaz' diyen partiler hükümet programına bunun altına imza attılar. Sonuç olarak bu, sola, barışçı, liberal, demokrat insanlara toplum içinde meşruluklarını, haklılıklarını göstermek için somut bir kazanımdır" dedi.

Akıncı seçildikten sonra UBP ve DP'nin, CTP'nin ortakları olarak, Akıncı'nın pozisyonunu desteklemek zorunda kaldıklarını, en azından Akıncı'ya karşı çok aktif bir karşı kampanya yürütemediklerini kaydeden Soyer, "Hiç bir şey siyah ya da beyaz değildir. Kıbrıs'ta barışa, demokrasiye, federal çözüme ulaşmak için biraz yalapşalap bulaşık davranıyoruz, bu yüzden griyi çok seviyorum. İdeallerden asla taviz vermeden federal çözüm, barış, Kıbrıs Türk ve Rumlarının ortak mücadelesinden taviz vermeden bir kısım düzenlemeleri yapmak bu memlekette gereklidir" diye konuştu.

Kıbrıs Türk halkına "yapacak hiç bir şey yoktur, bir şeyi değiştiremeyiz, geleceğe dair umut yoktur" diye bir "yalan" söylendiğini kaydeden Soyer, Kıbrıslı Türklere bu "tuzağa" düşmemesi yönünde çağrıda bulundu.

Türkiye'nin seçimlere etkisiyle ilgili bir soruya karşılık Soyer, bu şekilde bir algı olduğunu ancak gerçeğin farklı olduğunu söyledi.

Soyer, Türkiye'de Nisan ayında yapılan referanduma Kuzey'de yaşayan Türkiye vatandaşlarından sadece %40'ının katıldığına ve çoğunluğunun anayasa değişikliğine "hayır" dediğine dikkat çekti. Soyer, şunları söyledi:

"Büyük bir çoğunluğu, "bana ne oradaki seçimden, ben buradayım" diyor ve sandığa gitmiyor, Türkiye'ye aidiyet duymuyor. Gidenlerin de önemli bir kısmı Ak Partiye oy vermiyor. Buna ne diyeceksiniz? Türkiye'deki referandumda Kıbrıs'ta oy kullananlardan hayır çıktı. Türkiye'deki hükümetin kızmasının nedeni biraz da budur. Bu algı nasıl olabilir? Bunu kimse değerlendirmiyor mu ve 'Türkiye ne isterse o olur ve insanlar da bunların peşinden gider" diyebiliyor. Buradaki seçimlerde de ilginç hadiseler oluyor. İnsanlar bunların desteklediği partilerin peşinden gitmiyor. O bakımdan bizim her şeyden önce, kim isterse olsun, hangi anadili konuşursa konuşsun, ister Yunanca, ister Türkçe, insana insan gibi bakma özelliğimizi kaybetmememiz lazımdır. Eğer benim dışımdaki bir kesimi güdülen, yönetilen bir kitle olarak görürsem, onları insan olarak görmem. Türkiye'nin ağırlığı yok mu? Elbette var. Bunu reddetmiyorum ama bizim de ağırlığımız var."

Seçimlerde yeniden aday olmamanın kendi tercihi olduğunu ancak "bastonla yürüse bile" barış ve demokrasi mücadelesinde yer almaya devam edeceğini vurgulayan Soyer, bir soruya karşılık siyasetteki en büyük korkusunun "yalan söylemek" ve "hayalci hedefler doğrultusunda insanları hüsrana uğratmak" olduğunu belirtti.

Gençlerin apolitik olmasıyla ilgili endişelerini de dile getiren Soyer, entelektüel düzeyin gerilediğini, analiz yapılmadığını söyledi. Soyer "Hem Güney'de hem Kuzey'de genç nesiller için en büyük endişem uyuşturucudur. Bu çok büyük bir felakettir, eğlence de büyük bir felakettir. Şovenist kültür de kötü bir şeydir" dedi.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.