BİLİM & TEKNOLOJİ
okuma süresi: 8 dak.

İnternet bizi "bozuyor mu?"

İnternet bizi "bozuyor mu?"

<p class="article-desc">Bu sözler söyleyenleri tarihe geçirdi; ama hiç de iyi bir şekilde değil! İşte tutmayan kehanetler...</p> <div id="article-info"> </div>

Yayın Tarihi: 12/01/18 12:34
okuma süresi: 8 dak.
İnternet bizi "bozuyor mu?"
A- A A+
İnternete bağımlı hale gelen toplumlar, doğruyu ve yanlışı ayırt etme yetisini kaybediyor olabilir mi? Peki bu büyük bir tehlike değil mi?

Teknolojik gelişme ve ilerleme, oldum olası beraberinde pek çok soru işaretini de getirmiştir. Toplumun kullanımına sunulan hemen her yenilik, kendi döneminde olası yan etkileri nedeniyle eleştirilmiştir. Makinelerin insan gücünün yerini almasıyla ilgili tartışmaları duymayan kalmış mıdır acaba?

Bu sorular, bu kaygılar şüphesiz tamamen sebepsiz, dayanaksız değildir. Her çağın yenilikleri beraberinde olumlu ve olumsuz etkiler getirmiştir. Bazılarımız bardağın dolu yanını görürken, bazılarımız da ısrarla boş tarafına bakmayı tercih eder, hepsi bu. Gerçekte resmin tamamını görmeye çalışan ve bunu başarabilen pek az insan vardır.

Nitekim, internet de her yeniliğe yöneltilen eleştiri oklarından payına düşeni almaktan kurtulamamıştır. Bazılarına göre internete ve sunduklarına yoğun biçimde bağımlı hale gelen toplumlar, gittikçe daha aptallaşmaktadırlar. Peki ama gerçekten de durum böyle midir?

2008 yılında İngiltere'de yapılan bazı akademik araştırmalara bakılırsa, bu eleştiriler hiç de temelsiz değildir. Bu araştırmaların sonuçlarına göre, toplumun her tabakasından kullanıcılar, internet üzerinde hızlı bir biçimde gezinirken, farkında olmadan herşeye daha sığ bir bakış açısıyla yaklaşmaya şartlanmaktadırlar. Sonuçta da toplum düzeyinde bir algı gerilemesi gözlenmektedir.

DOPAMİN TUTKUSU

Peki ama internet nasıl olur da biz insanlar üzerinde böyle bir etkiye sebep olabilir? Harvard ve Princeton üniversitelerinde yapılan araştırmalar bunun da cevabını veriyor. Gerçekte sorun internetin kendisinde değil, ancak kullanıcıların onu nasıl kullandığında yatıyor.

İnternet üzerindeki web sayfalarının temel tasarım özelliği, içlerinde barındırdıkları linkler sayesinde ilgili ya da ilgisiz binlerce sayfayı birbirine bağlayabilmeleridir. Kullanıcı internetle tanıştıktan sonra çok kısa süre içinde bunun sunduğu kolaylığa alışır. Böylece internet üzerinde geçirilen süre, hızla bir bağlantıdan diğerine atlayarak, yani bir başka deyişle daldan dala sıçrayarak geçirilmeye başlanır.

İşte sorun tam da burada ortaya çıkar. Yapılan gözlemlere göre, bu hızlı gezinti tarzı insan beyninde ciddi bir "iş yapma" ve buna bağlı olarak tatmin duygusu yaratmaktadır. Bu da dopamin adı verilen kimyasalın beyinde bolca salgılanmasına sebep olur.

Dopamin, zevk ve tatmin duygusunu güçlendiren bir moleküldür. Kendimizi iyi, güvende ve mutlu hissettiğimizde yoğunlaşması, bize dengeli hayatlar kurmakta yardımcı olabilmektedir. Ne var ki kolayca bize zararlı olan aktivitelerle de ilişkilendirilebilmektedir. Mesela uyuşturucu ya da alkol kullanımı gibi. Bu durumda kuyumuzu kazacak alışkanlıklara düşebilmemizi de kolaylaştırmaktadır.

HIZLI VE KOLAY

Gerçekte insan beyni gayet hızlı düşünebilecek bir yapıya sahiptir. İnternet üzerinde hızla gezinmek, insanın yeni bilgilere erişme arzu ve yeteneğine ters düşmediğinden, beyin için pek rahatsız edici değildir. Bu işlemin gerçekte insan beyni açısından bulmaca çözmek ya da oyun oynamak gibi aktivitelerden bir farkı yoktur. Hatta düşünce egzersizi olarak ileri yaşlardaki insanlarda gayet iyi sonuçlar verebildiği, beyinsel yaşlanmayıgeciktirdiği de görülmüştür.

O zaman problem nedir? Problem şudur ki, insan beyni çok kolay şartlanabilmektedir. Web sayfaları arasında hızla gezinmek, aradığınız bilgiye ulaşmak için elzem bir işlem gibi görünse de, aslında beyin üzerinde yarattığı etki tam tersidir. Başlıktan başlığa, konudan konuya atlamaya alışan beyin, dopaminin de yardımıyla uzun süreli odaklanma yeteneğini kaybetmektedir.

Yaş, meslek ya da cinsiyet ayrımı dahi gözetmeden gerçekleşen bu etki, kısa süre içinde insanlarda çok düşük dikkat sürelerinin oluşmasına sebep olur. Öyle ki, bir zaman sonra insan önündeki konuya birkaç dakikadan fazla yoğunlaşamaz hale gelir. Bunun etkileri istatistik olarak da gözlenmiştir. Bir web sitesini gezen kullanıcıların büyük bir kısmı genellikle uzun bir makalenin üçüncü sayfasından ileri gitmezler. Yarıdan fazlası ise asla yarım bıraktığı makaleye geri dönmemektedir.

DERİNLİK MESELESİ

İnternet gibi dev bir mecra içinde aradığımızı bulmamızı kolaylaştıran pek çok unsur vardır, mesela arama motorları. Kim Google sayesinde aradığına birkaç saniyede ulaşmak varken, bütün günü kitaplar, dosyalar ve benzeri eski teknoloji ıvır zıvır arasında geçirmek ister ki? Gerçekten de, buna hangimizin zamanı var?

Ancak burada ortaya çıkan sorun bambaşkadır. Kullanıcılar aradıkları bilgileri bulmak ve değerlendirmek için gittikçe daha az zaman harcamak zorunda kalınca ne olacaktır? Gittikçe düşen dikkat eğrisi yüzünden çoğu kullanıcı bulduğu bilgiyi gerçekten de doğru biçimde değerlendirmekte sıkıntı çekmektedir. Başka bir deyişle, çoğu kullanıcı sık sık okuduğunu yanlış anlamaktadır.

Başka bir sorun da şudur, bulup okuduğumuz bilgiler ne kadar doğrudur? Çoğu kullanıcı hızlı gezme alışkanlığının bir yan etkisi olarak, bulduklarının doğruluğunu teyid etmeye hemen hiç vakit ayırmamaktadır. Zaten okuduğunu anlama zorluğu çeken bir kullanıcının, bir de üstüne bulduğu yanlış verileri yanlış yorumladığını düşünün! Mesela söz konusu kişinin elektrik onarımıyla ilgili bir konuyu araştırdığını varsayalım. Sonuçlar ölümcül bile olabilir.

NEREYE GİDİYORUZ?

Peki bu gidişin sonucu ne olacak? Şu saatten sonra internet ve benzeri teknolojileri bir kenara atamayacağımıza göre, gittikçe daha da büyüyen bir aptallar ve cahiller ordusu haline gelmeye mi mahkum ettik kendimizi?

Konu üzerinde çalışan biliminsanları bu karamsar görüşe katılmıyorlar. Yaptıkları çalışmaların sonuçları göstermiş ki, internet ve bilgisayarla fazla haşır neşir olan insanlarda belirli bir zihinsel tembellik ortaya çıkıyor olabilir. Ancak öte yandan konu bir bütün olarak ele alındığında, bu aktivitelerin kendini dengeleme eğiliminde olduğu görülüyor.

Mesela İngiltere ve İskoçya'daki okul çocukları üzerinde yapılan kapsamlı bir çalışma çok ilginç sonuçlar ortaya koymuş. İnternet üzerinde okumaya ve yazmaya vakit ayıran çocukların, ayırmayanlara oranla daha kültürlü ve okur-yazar olmaya meyilli oldukları ortaya çıkmış.

Sonuç olarak internet ve bilgisayar icad ettiğimiz değer tüm teknolojilerden farklı sayılmazlar. İşin püf noktası bunları biraz bile olsa bilinçli kullanmaya gayret etmektir. Böylece olası kötü yan etkilerini azaltırken, faydalarını da artırmak mümkün olacaktır. Fakat yine de dikkati elden bırakmamak, özellikle de internet bağlımlılığı gibi konuları gözden kaçırmamak gereklidir.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.