İÇ HABERLER
okuma süresi: 12 dak.

Volkan: "Güven paranoyalarıyla harmanlanan bir toplum görmemek mümkün değil"

Volkan: "Güven paranoyalarıyla harmanlanan bir toplum görmemek mümkün değil"

Uzman Klinik Nöropsikolog Eliz Volkan, Kıbrıs sorununun toplumun psikolojisini nasıl etkilediğine, toplumsal ve kadına şiddet konularına değindi.

Yayın Tarihi: 05/08/18 09:00
okuma süresi: 12 dak.
Volkan: "Güven paranoyalarıyla harmanlanan bir toplum görmemek mümkün değil"
A- A A+

• Uzman Klinik Nöropsikolog Eliz Volkan, Kıbrıs sorununun toplumun psikolojisini nasıl etkilediğine, toplumsal ve kadına şiddet konularına değindi.

• Volkan, Kıbrıs toplumunun, savaş geçirmiş bir toplum olduğunu, her şeyden önce bu durumun ele alınıp, bu geçmiş durumun, şu ana olan etkilerinin incelenmesi gerektiğini vurguladı ve "Zira, savaş ile başlayan ve daha sonra çeşitlenen, toplumsal ümitsizlik, hayal kırıklığı ve süregelen gelecek belirsizliğini kaç kişi travmatik olarak görmeyebilir?" diye sordu.

• Kıbrıs toplumunun yıllar içerisinde bulunduğu düzeni en iyi şekilde koruyabilmek adına, travmatik deneyimlerini bastırdığını ve toplumsal ya da bireysel olarak yüzleşmeye, irdelemeye çalışmadığına dikkat çeken Volkan, KKTC geneline bakıldığında, Kıbrıs problemi temelinde, geleceğin belirsizliğinden doğan ciddi kaygılarla boğuşan ve güven paranoyaları ile harmanlanan bir toplum görmemenin mümkün olmadığının altını çizdi.

• Öte yandan, "Kıbrıs Türk toplumu ele alındığında, ekonomi, politik belirsizlik, Kıbrıs sorunu tabanında oluşan geleceğe yönelik ciddi kaygılar pek tabii her bir bireyin psikolojik durumunu etkilerken, bir savaş toplumu olmamız da bu etkiyi artırır niteliktedir" diyen Volkan, bu tip stresörlerin, bir erkeği biyolojik olarak daha fazla etkileyip, kadınları es geçmesinin mümkün olmadığına dikkat çekti.

Kıbrıs Postası - Rahmican ÇALIŞKAN

Uzman Klinik Nöropsikolog Eliz Volkan, Kıbrıs Postası'na konuşarak, Kıbrıs sorununun toplumun psikolojisini nasıl etkilediğine değindi.

Travmatik durumların, Amerikan Psikoloji Birliği'ne göre tecavüz, trafik kazası, vb. gibi korkunç olaylar sonucunda verilen duygusal tepkilerin 'travmatik deneyimler' olarak tanımlandığına dikkat çeken Volkan, kadına yönelik şiddetin sadece kişiyi etkileyebilirken, savaşların bir grup olarak birçok insanı da etkileyebildiğini, buna 'multipl (çoklu) travma' dendiğini anlattı. Kıbrıs toplumunun, savaş geçirmiş bir toplum olduğundan, her şeyden önce bu durum ele alınıp, bu geçmiş durumun, şu ana olan etkilerinin incelenmesi gerektiğini vurgulayan Klinik Nöropsikolog Volkan, "Zira, savaş ile başlayan ve daha sonra çeşitlenen, toplumsal ümitsizlik, hayal kırıklığı ve süregelen gelecek belirsizliğini kaç kişi travmatik olarak görmeyebilir?" ifadelerini kullandı.

"Kıbrıs halkıtravmatik deneyimlerini bastırmış, yüzleşmeye, irdelemeye çalışmamıştır"

Travmatik deneyimler yaşayan bireylerde, travma türü fark etmeksizin en yaygın olarak görülen durumlardan birinin travmadan kaçınmak olduğunu dile getiren Volkan, "Kıbrıs toplumunun yıllar içerisinde bulunduğu düzeni en iyi şekilde koruyabilmek adına, travmatik deneyimlerini bastırmış ve muhtemelen ne toplumsal ne de bireysel olarak yüzleşmeye, irdelemeye çalışmamıştır" diye ifade etti. Bu nedenle toplumun geçirilen savaşları doğrudan gözlemleyip, etkilenmeseler bile, yeni nesillerin bu travmadan etkilendiğini (aktarım) yani muhtemel travmatik nesiller yarattığını belirten Eliz Volkan, dolayısı ile KKTC geneline bakıldığında, Kıbrıs problemi temelinde, geleceğin belirsizliğinden doğan ciddi kaygılarla boğuşan ve güven paranoyaları ile harmanlanan bir toplum görmemenin mümkün olmadığının altını çizdi.

"1 milyar kız çocuğu ve kadın psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kalıyor"

Kadına şiddet konusunu da ele alan Volkan, dünya çapındaki, şehirlerde, köylerde, kasabalarde ve mülteci kamplarında, toplamda yaklaşık 1 milyar kız çocuğu ve kadının, psikolojik ve fiziksel şiddete, cinsel taciz ve istismara, zoraki seks ticaretine, tecavüze ve köleliğe maruz kaldığına dikkat çekti.Hatta birçok kadının, toplum tasarımı olan herhangi bir kurala layığı ile uymadığından diri diri yakılmış olduğunu anlatan Volkan, birçoğunun ise, yine bir başkasının, bir toplumun ürünü olarak belirlenen 'onur' uğruna cinayete kurban gitmiş, başka bir kısmı ise çocuk yaşta evliliğe zorlanmış olduğunun altını çizdi.

"Cinsel istismar kurbanlarının yüzde 98'ini kadınlar oluşturuyor, KKTC'de çok da farklı değil"

"Birleşmiş Milletler sekreteri Lakshimi Puri'nin 2016 yılında sunduğu verilere göre, yaklaşık 30 ülke üzerinde yapılan yakın zamanlı bir çalışma sonucunda, neredeyse 700 milyon kız çocuğunun zoraki şekilde evlendirildiği gözlenmiştir" diyen Nöropsikolog Volkan, dünya genelindeki kadın cinayetlerinin yüzde 47'sinin kadının partneri veya bir aile üyesi tarafından gerçekleştirildiğini, erkek cinayetlerinde ise bunun yüzde 6 olduğunu vurguladı ve "Aynı raporda dünya genelinde cinsel istismar kurbanlarının yüzde 98'ini kadınların oluşturduğu da belirtilmiştir. Durum, KKTC ele alındığında çok da farklı değildir" ifadelerini kullandı.

"Kadına şiddet bizim ülkemizde yoktur!' söylemi KKTC'de hakim olan bir algı"

Kadına yönelik şiddetin resmi kurumlara çok yansımasa da, yaklaşık yüzde 10 oranında olduğunu savunan ve "Aile İçi Şiddet Bildirim formunda yer alan 2015 verilerine göre 126 darp eylemi ile bu oranın sanılandan daha yüksek olduğunu gösterir niteliktedir" diyen Volkan "Kadına şiddet bizim ülkemizde yoktur!" düşüncesinin ve söyleminin KKTC sınırları içerisinde bayağı hakim olan bir algı olduğuna dikkat çekti.

"Kadın Sığınma Evi'nin kapatılmasına toplumdan birçok tepki gelmişti"

Ülkemizde, 2011 yılından beridir hizmet vermeye çalışan ve kadına karşı her türlü şiddete karşı durup, sığınma evi olanağı sunan Sosyal Riskleri Önleme Vakfı (SORÖV) tarafından yürütülen kadın sığınma evinin, 2016 yılında kapatıldığını ifade eden Eliz Volkan, bu duruma halktan birçok tepki geldiğini ve yeni bir kadın sığınma evi için birçok aktivist örgütün bir araya gelerek 25 Kasım'a kadar 25 bin imza kampanyası düzenlediğini aktardı. Volkan ayrıca, konu ile ilgili son gelişmeleri de ileterek, LTB bünyesinde Kadın Dayanışma Evi açıldığı (7 kadın ve 14 çocuk kapasiteli), ve 183 telefon no'lu Acil Sosyal Hizmet Hattı'ndan ve Alo 185 LTB Şikayet Hattı'ndan başvuruların alındığı bildirdi.

"Bakanlığın açıklaması büyük önem taşıyor, herkesin yerine getirmesi gereken bir sorumluluktur"

Sağlık Bakanlığı'nın,aile içi şiddet, çocuğa yönelik istismar, tecavüz, doğal afet gibi travmatik olayların medya tarafından aktarılış biçiminin bu tür şiddet olaylarının yayılmasına neden olduğunu belirtmesi ve travmatik olayların, korku, tedirginlik, üzüntü, kafa karışıklığı gibi bir sürü tepkiye neden olduğu kaydedilerek, "Eğer kendi yaşamınızda veya çevrenizde aile içi şiddet, çocuğa yönelik istismar ve ihmal gözlüyorsanız bununla ilgili Sağlık Bakanlığı'na bağlı hastane, sağlık merkezi gibi kurumlara başvurmaktan çekinmeyin" ifadelerini değerlendiren Volkan, bakanlığın resmi açıklamasının çok büyük önem taşımakla birlikte, şiddet ve benzeri durumlarının ihbarının her bir bireyin yerine getirmesi gereken bir sorumluluk olduğunu söyledi. Ek olarak, bu ve benzeri durumların medyada farkındalık yaratmak amacı ile yer almasının elzem olduğunu belirten Eliz Volkan, bu haberlerin yaygınlığının, okuyucular ve dinleyicilerde 'durumu normalleştirmeye' yönelik bir algı yaratmamasına yönelik önlemlerin alınması gerektiğini vurguladı.

"Belirli önlemler yerine getirilmediği takdirde şiddet artış gösterir"

"Yani başvurmaktan çekinmemek değil, başvurmak gerekmektedir.Ancak bu sayede, şiddet ve benzeri durumların farkına varılır, gözlemlenebilir ve gerekli önlemler alınabilir" diye sözlerine ekleyen Uzman Klinik Nöropsikolog Volkan, belirli önlemlerin yerine getirilmediği takdirde, 'aile içi şiddet', 'kadına yönelik şiddet' gibi durumların artış göstereceğine dikkat çekti.

"Şiddetin nedenleri, rahatsızlık verse bile sıralanabilir"

Kadına yönelik şiddetin hiçbir düzende 'nedenlendirilebilecek' bir durum olmadığını ve bu sebepten dolayı travmatik durumların nedenlerini araştırmanın ciddi şekilde rahatsızlık verse bile, şiddet eğilimine yönelik birtakım sebepler sıralanabileceğini belirten Volkan, "Şiddet pek tabii istenmeyen bir durumdur, ancak ortaya çıkışının en büyük sebeplerinin biyopsikososyal çerçeveden bakıldığında, bireyin genetik ve nörobiyolojik yapısı, psikolojik durumu ve anlık öfke, agresyon ve stres olduğu gözlenmektedir" diye ifade etti.

"Kıbrıs sorununun kadınları es geçmesi mümkün değildir"

"Kıbrıs Türk toplumu ele alındığında, ekonomi, politik belirsizlik, Kıbrıs Sorunu tabanında oluşan geleceğe yönelik ciddi kaygılar pek tabii her bir bireyin psikolojik durumunu etkilerken, bir savaş toplumu olmamız da bu etkiyi artırır niteliktedir" diyen Eliz Volkan,bu tip stresörlerin, bir erkeği biyolojik olarak daha fazla etkileyip, kadınları es geçmesinin mümkün olmadığının altını çizdi.

"Avrupa'daki yönetim mercilerindeki kadın sayısında yüzde 10'luk artış bile gözlemlenemedi"

Özellikle ekonomik ve politik belirsizlik durumunun kadınları daha fazla etkilemesinin beklenebilir bir durum olduğunu işaret eden Volkan, Avrupa Birliği'nin 2012'de yayınladığı rapora göre, 2003 yılından 2012 yılına kadar, kurumsal şirketlerde karar ve yönetim mercilerindeki kadın sayısının, Avrupa genelinde yüzde 8.5'ten, sadece yüzde 13.7'ye yükseldiğini,yani yaklaşık 10 yılda, yüzde 10'luk bir artış bile gözlemlenemediğini anlattı.

"KKTC'de durum farklı değil"

Avrupa Birliği'nin 2015'te yayımladığı bir diğer rapora göre, Avrupa genelinde erkek ve kadınların, ödeneklerinin saat başı verilere vurulduğunda, ortalama maaş farklarının yüzde 19.6 olduğunu söyleyen Eliz Volkan, "Dahası bu saat başı orana, kadınların karşılaştığı, daha az saat çalışma, daha az işe alım oranı gibi diğer zorluk faktörleri de eklendiğinde, cinsiyetler arasındaki maaş farkındaki oran Avrupa genelinde % 41.1'e çıkmaktadır. Bu veriler KKTC için elimizde olmamakla birlikte, çok da farklı olduğu düşünülmemektedir" dedi.

"İlişkilerde 'muhtaç' tutumlar ve zihniyetlerin yaratılması kaçınılmaz"

Volkan, kadınların ekonomik özgürlüklerinin, iş bulabilme potansiyellerinin, erkeklere göre daha az düzeyde olduğu sürece, bireyler ve çiftler arasındaki eşitsizliğin boyutunun artması, bu nedenle de ilişkilerde 'muhtaç' tutumlar ve zihniyetlerin yaratılmasının kaçınılmaz olacağını, dolayısı ile de 'aile içi şiddet' gibi durumlar için risk faktörü olabileceğini belirtti.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.