EKONOMİ & FİNANS
okuma süresi: 15 dak.

Saydam: "İvedi bir şekilde Kriz Masası oluşturulması gerek"

Saydam: "İvedi bir şekilde Kriz Masası oluşturulması gerek"

Ekonomist Saydam Kıbrıs Postası'na gündemdeki ekonomik gelişmeleri değerlendirerek, hükümetin 23 maddelik bir ekonomik manifesto açıkladığını hatırlattı.

Yayın Tarihi: 06/09/18 07:46
okuma süresi: 15 dak.
Saydam: "İvedi bir şekilde Kriz Masası oluşturulması gerek"
A- A A+
Saydam, hükümetin reform içerikli yapısal sıkıntılara çözüm üretilmediği durumda ekonomik krizin etkilerinin daha da derinleşerek devam edeceğine dikkat çekti v "Kapsamlı yeni ekonomik model ve sürecin yönetimi için ivedi Kriz Masası oluşturulması gerektiği inancındayım" ifadelerini kullandı.

Deneyimli Ekonomist Mehmet Saydam Kıbrıs Postası'na gündemdeki ekonomik gelişmeleri değerlendirdi. Saydam, soru- cevap şeklinde gerçekleşen söyleşide, hükümetin 23 maddelik bir ekonomik manifesto açıkladığını hatırlatarak, "Bir kere açıklaması ile eş zamanlı olarak o 23 maddeye ilişkin Yasal Düzenlemeleri hayata geçirmeliydi. Ancak bunu yapmayarak piyasalarda bir beklentiye neden oldu ve bu süreçte piyasalar tamamen durmak bir tarafa daha da pahalılaştı" dedi.

"İVEDİ KRİZ MASASI OLUŞTURULMASI GEREKTİĞİ İNANCINDAYIM"

Ekonomist Saydam şöyle devam etti: "Bilinmezlik ve beklendi piyasaları olumsuz etkiledi. Yapılan Yasal düzenlemeler ise bu yüksek fiyat oluşumunu sabitledi. Keşke alınan önlemi öncelik ile Yasalaştırıp ilgili açıklamayı sonra yapsalardı. Onun haricinde de mevcut kaynak ve olanaklar kapsamında alınmaya çalışılan önlemler sadece pansuman niteliğindedir. Reform içerikli Yapısal sıkıntılara çözüm üretilmediği durumda ekonomik krizin etkileri daha da derinleşerek devam edecektir.Kapsamlı yeni ekonomik model ve sürecin yönetimi için ivedi Kriz Masası oluşturulması gerektiği inancındayım"

Soru: Bu tedbirler içerisinde en çok dikkat çekenler neler?

"Aslında pek çok dikkat çeken var. Ama şöyle özetleyim isterseniz;Kiralarda Döviz Sabitlendi:Öncelikle şunu söylemek isterim. Hatta herkes bilir k;i ekonomide fiyat talep eden ile talebi karşılayan mal ve hizmetin serbest piyasada buluştuğu noktada oluşur. Fiyatın döviz veya Türk lirası olarak belirlenmesi arzı sunanın ve buna karşın talebin eğilimi ile belirlenir. Mevcut ekonomide özellik ile belli bölgesinde kiralık ev bulamak zor. Yani arz sınırlı bu da direk olarak ev kira fiyatlarının yüksel olması demek. Örneğin Mağusa bölgesindeki kiralar Lefkoşa bölgesinden %30-%35 daha ucuz. Hatta Lefkoşa dakikiralar da Girne bölgesinden ayni oranda daha ucuz. Peki neden? Arz ve Talep…Hükümet kısa vadeli de olsakendi halkının alım gücünü artırmak adına dövizli kira sözleşmelerde kur sabitlemesi yapmak istedi. Bu kur sabitlemesine iş yerlerini dahil etmedi ama tüm kiralık konut sözleşmelerini dahil etti. Yani döviz kazanan veya yurt dışından gelip ev kiralayanlar (ki özellikle girne bölgesinde yaygındır) da bu uygulamadan yararlanacak. Yani aslında kendi ülke vatandaşımıza değil tüm kiracılara bu hak sağlanmış oldu. Bu ayrıa tartışılacak bir konu. Ama bana biri söylesin, ev almak için bankadan kredi çeken ve ödeyebilmek için bunu kiraya veren insanları düşünen oldu mu? Onlar borçlarını nasıl ödeyecekler? Kesinlikle Banka kurlarını da sabitleyin demiyorum zaten bu mümkün değil ama ayni şekilde bu konut kredisi sahiplerinin kredi ödemelerinde bir vade uzatımı yasal bir düzenleme ile gerçekleştirilebilir ve her iki tarafa da adil bir esneklik sağlanabilirdi. Bu iki uygulama da planlanıp eş zamanlı olarak hayata geçirilmeliydi. Peki bu ülkede kaç tane KKTC Vatandaşı bu yasadan yararlanabilecek? Kaçı kirada oturuyor?

Gerçek sıkıntı ev sahibi olmak isteyen KKTC Vatandaşlarının kendi evini alıp kira öder gibi Banka Taksiti ödüyor olması ve sıkıntıya düşmesi. Kimse farkında değil mi bunun?

Dahası kur sabitlemesi şöyle yapıldı; geçmişte yapılmış bir sözleşme o günkü imza tarihindeki kura göre değerlendirilerek, eğer imza tarihinde kur 6,31 TL nin altında ise kira sterlin yerine 6,31 TL den, eğer 6,31 TL den yüksek ise yüksek olduğu değerden hesaplanarak mal sahibine ödenecek. Altı ay sürecek bu süreç içerisinde bitecek olan sözleşmeler yenilendiğinde bu kapsamdan çıkacak…Yani??? Yani düşünce ve planlama kısmen de olsa doğru ancak yapılan yasal düzenleme çözüme odaklı değil. Anlamsız ve kaç kişi bundan faydalanacak merak ediyorum.

1 Eylül 2018 sonrası yapılacak kira sözleşmeleri bu kapsamda olmayacak. Burada da doğru bir karar var. Yani Devlet diyor ki ev sahibi ile pazarlık yap ve mümkün olduğunca TL kiraya gir. Yine de STG kira istersen maliyetine katlan. Bu da doğru bir karar. Zaten STG Kiralar daha da artacak çünkü kararnamede STG Kiralarda stopaj %15, TL Kiralarda ise %2 olarak uygulanacak"

Soru: Peki ev kiraları ne zaman Türk Lirasına döner? Vatandaş bunun altından nasıl kalkmalı?

"Böyle bir beklenti yanlış. Neden dönsün ki? Türk Lirası döviz karşısında sürekli eriyen ve değer kaybeden bir durumda. Mal Sahipleri talebi ölçerek gerekir ise dövizde indirime giderek bunu sürdürebilirler. Dövizli kiralarda stopajın %15 Türk Lirasında ise %2 olması gelecek için kısmi de olsa olumlu. Nasıl mı?Öncelik ile KKTC Vatandaşı için bir adet ev edinme hakkını sağlamak zorundayız Devlet olarak. Özellik ile öncelikli olarak evli çiftler için. Bu kişiler için Sosyal Konut Projeleri ivedi hayata geçirilmeli. Geçmişten de ders çıkartılarak bu Sosyal Konutları alanların satışı belirli kurallar ile sınırlanmalı veya şarta bağlanmalı. Devlet kendi Vatandaşına barınma hakkı olarak Sosyal Konut inşa etmeli ki burda planlama gerek. Nüfusun ne kadar hızlı artacağı planlanmalı (doğum yolu ile olan artış değil, vatandaş yapılarak artırılan nüfus) ve gerekir ise bunun ile ilgili de düzenleme yapılmalı. Bir kere kendi Vatandaşın böyle bir imkandan yararlandıkça gidip Bankalara döviz borçlanıp ev almak yerine Sosyal Konut satın alacak. Evi olan Vatandaş da kira derdine düşmeyecek. İşte o zaman kalan evlerin kiralanması için, talep fazlası olması durumunda kiralar ya genel olarak düşecek veya rekabet dolayısı ile Türk Lirasına dönecek. Bu ekonominin kendi dinamiği. Eğer ortamı hazırlarsanız bu mümkün olur. Ama yine de kendi gelirini hesaplamadan daha iyisini isteyen varsa elbette gidip bankalara borçlanıp alabilir. Ama o zaman da herkes bilecek, kendi düşen ağlamayacak"

Soru: Kendi düşen ağlamayacak?

"Çok cesur bir toplumuz. Korkusuzca borçlanıyoruz. Lüks araç için, ev için hiçbir birikim yapmadan borçlanmayı seviyoruz. Sonrasında da battık öldük oluyor. Biraz da ayağımızı yorganımıza göre uzatmayı öğrenmeliyiz. Çok güzel bir ülkede yaşıyoruz. Farklı nedenlerden Avrupa ya kıyasla çok daha genç yaşta ev-araba sahibi oluyoruz. Rahat yaşamayı da seviyoruz. Genellemiyorum ve yargılamıyorum. Ama özeti bu. E bizim bir evimiz bir arabamız olmasın mı felsefesi güdüyoruz…Olsun tabi dahası da olsun ama bunun maliyetini de bilelim. Ülkede toplu taşıma yok. Her evde en az iki araç. Herkesin işi farklı yerde. Ev taksiti, araç taksiti, mutfak masrafı, var ise çocuğun giderleri ve daha niceleri. 30 lu yaşlardan bunlar ile uğraşmaya başlıyor toplumumuz. Kolay bir şey değil bu…"

Soru: Siz herzaman için yabancılara satışın serbest bırakılmasını istemiştiniz. Hükümet bu konuda bir Yasal düzenleme yaparak bunu serbest bıraktı ama yine bir eleştiri getirdiniz. Ve sanırım yeni bir öneri de. Neydi bunlar?

"Evet, ülkemiz halen ayni coğrafyadaki benzer ada ülkelerine göre çok ucuz ev fiyatlarına sahip. Belki bizlere göre pahalı ancak yabancı yatırımcı için bu fiyatlar halen uygun. Türkiye den gelen yatırımcılar için bile.

Ben öncelik ile hızla büyüyen İnşaat sektörünün önünün açılması için Yabancıya Satışın serbest bırakılmasını savundum. Hükümet bu konuda bir de çalışma yürüttü ve altı aylık süre ile bunu serbest bıraktı. Ama bunun bir süreye bağlanması yanlış. Altı ay sonra ne olacak? Yine yabancı ev almak isteyecek ve şimdi olduğu üzere yine başka KKTC vatandaşları üzerinden mal edinmeye çalışacak. Bırakın alsınlar. Bırakın…Bu inşaatları satın alacak KKTC Vatandaşının sayısı belli. Bir yabancı bir ev alınca her yıl yapılan onca inşaatı kim alacak? Yoksa inşaat da mı yapılmasın?

Ama ben şunu önermiştim. Bizim ekonomi alanında bölgesel gelişmeye de ihtiyacımız var. Örneğin Girne bölgesi daha fazla yapılaşmayı kaldıracak bir noktada değil. Buna karşın Güzelyurt-İskele v.b bölgelerimiz halen bu yatırımlar ile gelişmeye ihtiyaç duymakta. O zaman dersiniz ki bir yabancı için konut alma sınırı olmamak ile birlikte, Girne Bölgesinde bir adet konut alabilir, Lefkoşa bölgesinden ise iki konut. Geri kalan bölgelerde herhangi bir sınırlama koymazsınız. Hatta bir adım da öteye gideyim düşüncemde;

KKTC Vatandaşları için konut tapu harçlarını; %2 alan ve %4 satan toplam %6 (mevcutta %4+%6 dır), yabancılar için ise bu rakamı %4+%8 toplam %12 olarak belirlersiniz. KKTC Vatandaşlarında %2 lik oranı ve yabancılarda %4 lük payı yani toplam %6 payı sosyal konut fonu olarak bir çatı altında toplar ve vatandaşınıza yapılacak yatırımlar için kaynak sağlarsınız. Ayrıca yabancıların gelişmekte olan veya az gelişmiş bölgeler olarak tanımlanmış yerlerden alacakları ikinci ve üçüncü konutlarda da teşvik edici indirimler uygularsınız. Bu dahi hem bölgesel gelişimin hem de kendi vatandaşlarına yapacağımız sosyal konut projeleri için ciddi bir kaynak oluşturup ekonominin dinamiklerini harekete geçirmeye yeter"

Soru: Peki ev kredisini veya banka borcunu ödeyemeyen vatandaşlarımız için Hükümet nasıl bir çare üretmeli? Hemen şimdi ne yapabilir?

"Elbette yapılacak şeyler var. Ama eğer hemen şimdi ne yapılır diyorsanız;Merkez Bankası yapacağı bir Yasal Düzenleme ile şahısların borçlarında en az üç ay taksit ertelemenin yolunu açabilir. Böylece vatandaş bu üç ay içerisinde ya farklı bir çözüme gidebilir veya ekonomik krizin gelişimine göre hamle yapabilir. İlk taksitini ödeyemediği durumda Banka ile sıkıntı yaşamak zorunda kalmaz.Yine Şirketler ve Şahıslar için borcunu 90 ünde ödeyemeyenler için başlatılan süre sınırlaması uzatılabilir. Bunu hale hazırda Bankalar yapmak istese bile Merkez Bankasının yazılı kurallarına göre bu mümkün değil.Belirli kredilerde süre uzatımına gidilebilir. Örneğin 24 ay…Ama her kredi türünde değil. Örneğin vatandaşların konut ve araç kredilerinde. Bu ek sürede doğacak faiz farkının %50 si devlet tarafından veya Merkez Bankasındaki kaynaktan kompanse edilebilir. Tabi bu sadece şahıslar için düşüncem. Elbette şirketler için de belirli şartlarda kararlar üretilebilir.Bu yasal düzenlemeler için şu andan itibaren 48 saatlik bir çalışma yeterli olacak ve Vatandaşı rahatlatacaktır.Bankacılık Sektörü ülkemizde geçmişte kötü zamanlar yaşadı ancak 2000 sonrası Merkez Bankasının başarılı çalışmaları sayesini sektör oldukça güçlü ve güvenilir durumda. Bu kriz ortamında Bankalar da müşterilerine yardımcı olmak niyetinde. Bunun için de Merkez Bankası müşteri ile Bankayı karşı karşıya bırakmamalı. Yapılandırmanın şart ve koşullarını peşinen belirlemelidir.

Soru: Tasarruf gerçekten büyük bir etken mi süreçte?

"Neyi tasarruf edebileceğinize göre bu değişkenlik gösterir. Her halükarda Devlet Vatandaşının alım gücünü yükseltmeli. Bunun için de disiplinli bir bütçe yapısı, yeniden yapılanan bir kamu ve yurtdışı sermayenin ülkeye gelmesi şart. Ekonomik payda büyür ise paydaşlar daha çok kazanır. Bu kriz sonrasında artık çalışanların maaşlarının alım gücünü artırmanın iki yöntemi var. Bir; zam yapmak ki kamu dahil başta özel sektör bunu yapamaz şu an için. İkincisi de ekonomik paydayı büyütmek. Bu da zaman alacaktır. Ama ortalama bir ailenin 700-800 TL elektrik parası ödediği ülkemizde esas tasarrufun ve düzenlemelerin Devlet tarafından yapılması kaçınılmazdır. Belki kimse farkında değil veya görmek istemiyor ama esas yangın özel sektörde"

Soru: Özel Sektör daha mı kötü durumda?

"Bakın, bir an için maaş rakamlarını unutunuz. Devlette çalışan bir memur öyle veya böyle ay sonu maaşını gecikmeli dahi alacağını bilir. Dahası işsiz kalmayacağından emindir. Ama özel sektör böyle değil. Özel Sektör ciddi bir kan kaybı yaşıyor. Birçok işletme eleman durdurmakta. Dahası çalışanlar özel sektördeki geleceklerini planlayamıyorlar çünkü bir sonraki ay işsiz kalabilirler. Şartlar çok ağır, maliyetler çok yüksek. 3.000 TL net maaş alan bir kişinin işverene ortalama maiyeti 4.500 – 5.000 TL arasında. Bu yapıyı sürdürmek zor. Özel Sektörde yangın var…"

Soru: Peki ya İşsizlik?

"Önemli bir konu bu. Birçok gencimiz maalesef işsiz. Ama bu birazda bizlerin sorunu özelde. Hepimiz iyi üniversitelerde okuyoruz. İşletme-Turizm-Hukuk-Tıp-Mühendislik-Mimarlık-Spor Akademisi v.b birçok alanda. Sonrasında ise üniversite mezunu olarak işsizler ordusuna katılıyoruz. Hepimizin bir diploması yani bir ünvanı oluyor. Teğmen-Yüzbaşı v.b…Ama unutuyoruz ki Ordularda savaşı kazananlar Er lerdir. Ara elamanımız yok. Marangoz yok, Tesisat ustası, Kalıpçı, Temizlik Görevlisi yok…Yaşlı Bakım Hemşiresi yok…birçok ara meslek malsesef yurt dışından gelen işçiler tarafından karşılanıyor. Neden? Bunu düşünmek gerek… Sistem sürekli diplomalı işsiz üretmekte bu nereye kadar sürer?"

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.