İÇ HABERLER
okuma süresi: 12 dak.

Oran: "Her bakan, müsteşar ve müdür bir sorunu çözseydi, tek bir çevre sorunumuz kalmazdı"

Oran: "Her bakan, müsteşar ve müdür bir sorunu çözseydi, tek bir çevre sorunumuz kalmazdı"

Eski müsteşar, çevreci, inşaat mühendisi Hakan Oran, çevreyi kirletenlere etkili ceza verilmesi gerektiğini vurguladı

Yayın Tarihi: 22/04/19 08:40
okuma süresi: 12 dak.
Oran: "Her bakan, müsteşar ve müdür bir sorunu çözseydi, tek bir çevre sorunumuz kalmazdı"
A- A A+

Çevre ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı eski müsteşarı, çevreci, inşaat mühendisi Hakan Oran, "Hep söylediğim bir şey var. Orada, bakan, müsteşar veya müdür olarak görev yapan her kişi, her göreve geldiğinde bir çevre problemini çözmüş olsalardı, bugün hiç bir çevre problemimiz olmazdı" dedi.

Kıbrıs Postası'nın sorularını yanıtlayan Oran, ya sözleşme yapmayı bilmediğimizi ya da mahsusçuktan sözleşmeler yaptığımız belirtti; şunları söyledi:

"Evet bu işin başı eğitimdir. Ama bugün eğitmeye başlasak, o çocuklardan on yıl sonra verim alacağız... Bence eğitilmemiş olan kesimlere etkili ceza vermeliyiz... Çevreyi kirletene çok etkili ceza verilmelidir. Başka yol yoktur. Etkili ceza derken de; torpilliye cezayı sildirmek olmayacak... Ceza müessesesi mutlaka uygulanmalı. Etkili bir şekilde. Müsteşarken, bakana dedim ki, "Gidip AKSA'nın şalterlerini indireceğim"... "Olmaz öyle şey" dedi... Peki biz bu yasaları niye yapıyoruz? Önce uyaracaksınız... Sonra ceza yazacaksınız. İkinci cezadan sonra yine ceza yazacaksınız... Ama cezalar komik... O işletmeye bir sene ceza yazsanız da umuru değil. Filtrenin fiyatı ile cezaları kıyasladığınızda, adam filtre takacağına, her gün ceza yemeyi tercih edecek... O ceza caydırıcı olmalı dediğim budur. Cezayı yükselteceksiniz. Asgari ücretin bir – iki katı değil, "yüz katı" diyeceksiniz bakalım filtre takar mı takmaz mı? Ayrıca üç cezadan sonra yetkiniz var, gidip kapatırsınız... Gidip kapatmamız gerektiğinde ısrar ettim. Bakan, "yapamayız, ülke elektriksiz mi kalsın?" dedi... "Evet, kalsın da görelim"... Yasaları Meclis yapmıyor mu? Yasalar halk için yapılmıyor mu? O zaman, bu yasaları uygulamayacaksak, burada işimiz nedir? Allah'ınızı severseniz olur mu böyle şey..."

Kimdir Hakan Oran

Serhat İncirli: Hakan Oran kimdir?

Hakan Oran: 18 Mart 1967'de Pendaya Hastanesi'nde doğdum. Bugünkü Yeşilyurt, Şehit Cengiz Topel Devlet Hastanesi'nde... İlk, orta, lise eğitimimi hep Lefke'de tamamladım... Lefke İstiklal Küçükler İlkokulu vardı o zaman... İlk iki seneyi orada, akabinde Lefke İstiklal Büyükler İlkokulu'nda ve Lefke Gazi Lisesi'nde okudum... Türkiye'ye eğitime gittim. Eskişehir Anadolu Üniversitesi Mimarlık Mühendislik Fakültesi'nde inşaat mühendisliği eğitimi aldım. İnşaat mühendisi oldum. 1990'da mezun oldum. Ada'ya döndüm. Döner dönmez askerlik yaptım. Aradan çıkması lazımdı, sorun olmasın. Bitirmezseniz arada engel olabilir... Özel sektörde işe başladım. Şantiye şefliği yaptım. Asel'de çalıştım. Fiber optik hatların döşenmesi projesi vardı... Özel villalarla ilgili projeler vardı. Atatürk Spor Kompleksi Yüzme Havuzu projesi vardı... Çok ilerleyemedi. Bitirilemedi ve hala bitmedi tam olarak... İki yıl özelde çalıştım sonra kendi işimi kurdum. Gemikonağı'na taşındım. 1990'lı yıllardan beri inşaat sektöründe çalışıyorum... Annemin esas doğum yeri Baf tarafıdır, babam Çamlıköy'lüdür... Evliyim, iki kızım var...

KİTABI YAYINLANDI

Kitabınız yayınlandı... "Kirleten kim" kitabın adı...

1990'lı 95'li yıllarda bölgede, Lefke'de çevre örgütleri ve benzeri örgütler faaliyete başladı... Biz de yer aldık bu örgütlerde. O yıllardan bu güne kadar da en başta CMC çevre kirliliği olmak üzere bir çok çevre konusuna, hatta o yıllarda yalınızca çevre korusuna değil, özelde bölgenin genelde ülkenin turizm ve kalkınması ile ilgili sorunlara el attık... Bir çok dernekte yer aldım... Kitapta özelde ve büyük oranda CMC kirliliği ama genelde tüm ülkenin çevre sorunları ele alınıyor...

ÇEVRE VE DOĞAL KAYNAKLAR BAKANLIĞI'NDA MÜSTEŞARLIK GÖREVİ YAPTI

Müsteşarlık yaptınız... Çevre ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı'nda... O zaman adı öyleydi.

Evet kısa bir dönem müsteşarlık yaptım...

Neden kısa dönem?

Göreve başlarken, neler yapacağımızı, hedeflerimizi arkadaşlarımla paylaştım. Bir parti içerisinde yer alıyorsunuz... Başkan ve partili arkadaşlarla da yapacaklarımı, hedefleri falan paylaştım. 20 – 25 yıl çevre problemleri içerisinde yer alırsanız ve bir çok sorunu seslendirirseniz, o seslendirdiklerinizi yerine getirecek zemin bulduğunuzda, onları yerine getirmek istersiniz. Doğal ve doğru olan budur. Eğer bunları yerine getiremezseniz, orada kalmanızın bir değeri yoktur. Açıkçası ben oraya bu sorunların bir veya bir kaç tanesini çözmek için gittim. Ama ne yazık ki gördüğüm kadarıyla oradaki işleyiş öyle değil... Çevre problemleri ne yazık ki diğer sorunların daha alt sırasında yer alıyor. Çevre sorunları siyasette kişisel menfaatlerin arkasından geliyor. Önce kişisel menfaatler var, siyaset onları çözüyor sonra zaman kalırsa çevreye de bakıyorlar. Ne yazık ki böyle.

HER GÖREVE GELEN BİR ÇEVRE SORUNUNU ÇÖZSEYDİ, "SORUN" KALMAYACAKTI

Çevre bu ülkede gerçekten çok ciddi bir sorun... Bir yığın çevreyle alakalı sorun var ama bir tekinin çözüldüğüne rastlamadım... Mesela "çöp" sorunu...

Hep söylediğim bir şey var. Orada, bakan, müsteşar veya müdür olarak görev yapan her kişi, her göreve geldiğinde bir çevre problemini çözmüş olsalardı, bugün hiç bir çevre problemimiz olmazdı. En başta da çöp... Çöp sorununu çözebilmek, bu ülkede devrim demektir. Çöp sorunu çözülürse, devrim olur. Bir anımı anlatayım... Restoranın birinde oturuyoruz. Dışarıda turistler durur ama içeriye girmezler... Merak ettik, sorduk. Buyurun, içerisi güzel dedik. 'Yok, biz dışarıdaki kirliliği gördüğümüzde, içeriye girmek istemedik" dediler. İnsanların midesi bulandı... Çevre çok önemli...

CMC BİR TEK BÖLGEMİZİN SORUNU DEĞİLDİR

CMC ne oldu? "Kirleten kim" kitabında daha çok CMC var...

Öncelikli isteğimiz temizlenmesi. CMC bir tek bölgemizin sorunu değildir. Temizlenmesi, bölgenin ötesinde tüm ülke, tüm Akdeniz için çok önemlidir. Kirletiyor çünkü... Kirlilik ihraç ediyoruz bölgeden... Buradan başka bölgelere ihraç ediyoruz kirliliği... Bir anımdan daha bahsedeyim... GemikonağıGöleti'nden sulanan yerlerden bir dönem özellikle yapraklı sebzelerin yenmemesini önerdik. Göletin altı hep CMC maden atıklardır... Gelen profesörler, bu suyla sulanan bitkilerin zararlı olduğunu söyledi. Yıllar önce... Bu suyla o dönemde sulanan bitkilerin, bünyesinde kirliliği biriktirdiğini anlattı. Yapraklı bitkileri yemememizi önerdiler. Çevre örgütlerinin uyarısı üzerine, bölge halkı yememeye başladı. Golyandro, maydanoz, marul falan... Vatandaş bölgedeki marketlere girdiğinde, ürünlerin nereden olduğunu sormaya başladı. Bir süre sonra o ürünler bu bölgede satılmayınca, başka bölgelere götürüldü. Orada satıldı. Toptancılar, ürünleri, Girne, Mağusa, Lefkoşa'ya götürdü. Kirlilik ihracı diyoruz ya. Bir türü de budur.

GEMİKONAĞI'NDA KİRLİLİK BÜYÜK ORANDA TEMİZLENDİ

Şu anda durum nedir? Gölet dolu, hala kirli mi?

Kirlilik büyük oranda temizlendi. Şu anda aynı sıkıntı yoktur... CMC'nin temizlenmesi özel bir şirkete kiralandı. Siyasi iktidarların, benden çıksın da başkalarıyla uğraşsınlar politikasıydı bu kiralama işi... Çevreci örgütler, o şirketle uğraşsın. Devlet görünmesin. Özel şirket de temizleyemedi...

SÖZLEŞME YAPMAYI BİLMİYORUZ YA DA MAHSUSÇUKTAN SÖZLEŞME YAPIYORUZ

Neden temizleyemedi?

Çünkü biz ya sözleşme yapmayı bilmiyoruz. Ya da mahsuzcuktan sözleşmeler yaparız... Dolayısıyla o kir orada senelerdir duruyor ve temizlenmiyor. Doğru dürüst bir sözleşme yapsan, etkili tazminatlar koysan hangi şirket temizlemez ki?

ÇEVREYİ KİRLETENE ÇOK ETKİLİ CEZA VERİLMELİDİR. BAŞKA YOL YOKTUR

Ülkede çevreyle ilgili hiç bir çözüm üretemedik... Etkili çözümden bahsediyorum. Çöp sorunu hala bir çok belediye için kanayan yaradır. Çocuklara doğru dürüst eğitim veremedik... CMC duru...

Evet bu işin başı eğitimdir. Ama bugün eğitmeye başlasak, o çocuklardan on yıl sonra verim alacağız... Bence eğitilmemiş olan kesimlere etkili ceza vermeliyiz... Çevreyi kirletene çok etkili ceza verilmelidir. Başka yol yoktur. Etkili ceza derken de; torpilliye cezayı sildirmek olmayacak... Ceza müessesesi mutlaka uygulanmalı. Etkili bir şekilde. Müsteşarken, bakana dedim ki, "Gidip AKSA'nın şalterlerini indireceğim"... "Olmaz öyle şey" dedi... Peki biz bu yasaları niye yapıyoruz? Önce uyaracaksınız... Sonra ceza yazacaksınız. İkinci cezadan sonra yine ceza yazacaksınız... Ama cezalar komik... O işletmeye bir sene ceza yazsanız da umuru değil. Filtrenin fiyatı ile cezaları kıyasladığınızda, adam filtre takacağına, her gün ceza yemeyi tercih edecek... O ceza caydırıcı olmalı dediğim budur. Cezayı yükselteceksiniz. Asgari ücretin bir – iki katı değil, "yüz katı" diyeceksiniz bakalım filtre takar mı takmaz mı? Ayrıca üç cezadan sonra yetkiniz var, gidip kapatırsınız... Gidip kapatmamız gerektiğinde ısrar ettim. Bakan, "yapamayız, ülke elektriksiz mi kalsın?" dedi... "Evet, kalsın da görelim"... Yasaları Meclis yapmıyor mu? Yasalar halk için yapılmıyor mu? O zaman, bu yasaları uygulamayacaksak, burada işimiz nedir? Allah'ınızı severseniz olur mu böyle şey...

LEFKE'DE KYK SORUNU!

Lefke'de yatırımlarda, özellikle de yurt yapımında yavaşlama mı var? Doyuma mı ulaşıldı?

Sıkıntı var. Hiç bir bölgede olmadığı kadar, bizim bölgemizde yurtlar Kredi ve Yurtlar Kurumu'na (KYK) verildi. Özel işletmeler KYK'ya verdi. Geriye kalan özeller de işin altından kalkamaz hale geldi. Nerede hata yaptık? Kalkınma Bankası kredi verirken, bir kişiye 400 kişilik yurt için verdi. 500 kişilik kredi verdi. Oysa tek kişiye bu kadar kişilik kredi yerine, 10 kişiye 40 kişilik, 10 kişiye 100 kişilik kredi verilseydi, hem küçük birer butik otel kazanacaktık hem de 10 kişi bu işten menfaat sağlayacaktı. Bir kişi değil. Şimdi o bir kişiler KYK'ye devretti. Geriye kalanlar da devretmek için uğraşır. Büyük sıkıntı vardır... 11 bin öğrenci var 5 bini KYK'dadır. Olamaz böyle bir şey... Bölge hiç bir şey kazanmaz. Yatma, yeme KYK'dan... Öğrenci ayda 300 TL falan öder...

TURİZM VE EĞİTİM KALKINMADA ÖNCELİKLİ OLMALI, OLACAK

Ülke sıkıntılı...

Ülkede görünen o ki turizm ve eğitim kalkınmada öncelikli olmalı, olacak... Bu iki sektör, narenciyeyi, hellimi solladı geçti. Çok ciddi şekilde üzerinde durmak gerekir. Bu yapıyı korumak lazım. 35 tane üniversite ile olmaz... Anlamı olmaz... 10 – 12 üniversite tamam. Nitelikli devam etmeli... Ama en önemli meselemiz tabii ki Kıbrıs meselesi... Ama bir yere varacağına ilişkin insanların çok da umudu kalmamış...

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.