En kritik 24 saat...

Yayın Tarihi: 11/01/17 10:23
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Dün kaleme aldığım yazıda, Cenevre'de devam eden Kıbrıs Zirvesi'nin diğerlerinden farklı olduğunu belirtmiştim.

Bir kere, geçtiğimiz yıl boyunca durmadan tartıştığımız ve benim de sayısız şekilde kaleme aldığım üzere takvimin sonuna geldiğimiz aşikardır.

Bu ne demek?

Mayıs 2015'te başlayan, aylarca devam eden, New York Zirvesi'nde adı konulmamış şekilde belirlenen ve Mont Pelerin Zirvelerinde sekteye uğrayan takvimin son durağındayız demek…

Dolayısıyla burada bulunan siyasi parti başkanlarımızdan Serdar Denktaş'ın "Cenevre'den sonuç çıkmaz" demesini anlarım da Tufan Erhürman'ın "Cenevre son istasyon değil gibi" açıklamasını anlamam.

Ne demek son istasyon değil?

Basbayağı son istasyondayız.

Burası son duraktır.

1963'te başlayan, 1974'te karmakarışık hale gelen ve 2004'te Rumların hayırı ile devam eden bölünmüşlük statükosunun bitirilmesi için daha ne yapılabilir?

Kıbrıslı Türkler ve Rumlar masada, AB burada, Türkiye, Yunanistan ve İngiltere ise yolda…

BM ve bütün üyeleri sizlere bu satırları yazdığım binanın içinde dururken, bu sorunu çözmek için daha kim ya da kimlere ihtiyacımız vardır?

Aklıma Darth Veder ya da Obi Van Kenobi'den başkası gelmiyor…

Yoksa Yoda mı?

Onu mu çağıralım Allah aşkına?

Yoksa Batman Robin ikilisi mi gelmeli?

Onun için, bakınız, zirvenin ikinci günü, ki siz bu yazıyı okurken bu zaman kipi düne dönüşecek, burada çok önemli gelişmeler yaşandı.

Kıbrıs'ta sokaktaki adamın kafasını meşgul eden en büyük sorun olan 'çözümün maliyetini kim nasıl karşılayacak?' sorusu burada, bu binada IMF ve Dünya Bankası'nın katılımıyla masaya yatırıldı.

Haybeye mi geldi bu adamlar?

Yani tamam, anladık, belki bu zirveden sonra başka zirve ya da zirveler gerekebilir ancak onların amacı burada ortaya çıkması gereken çerçevenin altının doldurulmasından başka bir şey olmaz.

Bundan başka, zirvenin 3.günü, yani bugün, en kritik gündür diyebiliriz.

Çünkü bugün sabah saatlerinden itibaren masaya yatırılacak olan konu toprak konusudur.

Ve eğer her şey yolunda giderse akşam saatlerinde haritalar teati edilecektir…

Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok çünkü ortaya çıkacak olan harita üç aşağı beş yukarı, yüzde 28,7 civarlarında, Annan haritasına benzer bir şekilde olacaktır.

Bu noktada, her iki tarafın da 'kırmızı çizgimizdir' diye direttiği Güzelyurt meselesinin nasıl pazarlık edileceği ise belirsizdir.

Şöyle ki, en son kertede, Güzelyurt, garantiler, dönüşümlü başkanlık gibi ağır konular büyük bir pazarlığın ve al-verin muhteviyatını oluşturacaktır.

Bana sorarsanız, dönüşümlü başkanlık keşke böylesine bir pazarlığın konusu olmasaydı derim.

Çünkü konuştuğumuz şey federasyon ve onun en önemli hususu da bana göre siyasi eşitlik ve temsiliyettir.

Garantiler garantörlerin anlaşacağı bir husus, toprak ise zaten önceden vereceğimiz belli olan bir konudur.

Ne peki?

Bence şu:

Dün de dediğim gibi müzakerelerde 'bugün git yarın gel' tarzı bir yaklaşım bitmiştir.

Bugün bugündür ve yarına erteleme yoktur.

Cenevre Zirvesi son duraktır ve buradan bir çerçeve anlaşması ile çıkmamamız durumunda süreç çökecek, adadaki insanımızın umutları yerle bir olacaktır.

2004 sendromunu hala daha yaşayan bir toplum, takdir edersiniz, tatminkar sonuçsuz New York ve Mont Pelerinlerden sonra bir daha asla çözüme inanmaz hale gelecektir.

Bunu istiyor muyuz?

Ben istemiyorum.

Tufan Hoca da istemiyor.

Toplumun büyük çoğunluğu da istemiyor…

O zaman en kritik 24 saat önümüzde…

Hayırlı haberler bekliyoruz…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.