Erhürman: "Bizim turizm gelirimiz 960 milyon dolar, TC'den gelen para 203 milyon TL"

Kıbrıs Postası

Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Tufan Erhürman, Kıbrıs Postası TV'de Gökhan Altıner'in sunduğu 'Sabah Postası' programına konuk olarak gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

İlk olarak dün akşam gerçekleşen ve 3 kişinin ölümüne, 1'i ağır 2 kişinin yaralanmasına neden olan trafik kazasına ilişkin konuşan Erhürman, kurultay sonuçlarının çıkmasına çok az kala kazanın gerçekleştiğine dair haberin geldiğini belirterek, "gecemizi kararttı" dedi.

Hayatını kaybeden isimlerin üçünün de partililerin yakınları olduğunu, üç isme de Allahtan rahmet dilediğini ifade eden Erhürman, "Dün gece kurultaydan sonra hastaneye gittim. Yaralılardan biri ameliyattaydı biri de ameliyata giriyordu. Umarım her şey yolunda gider. İnşallah iyileşirler" dedi.

KAZA… "GENELDE BU TİP OLAYLAR YAŞANDIKTAN 2 GÜN SONRA UNUTULUYOR"

Kazalarla ilgili yolların kötülüğünden, trafiğe uygun olmamasından söz edildiğini ama bu maddelerin yanına bir şeyin daha eklenmesi gerektiğini belirten Erhürman, şöyle konuştu:

"Trafikte nasıl davranacağımıza ilişkin kültürün gelişmesi ve benimsenmesi gerekiyor. Yaygın eğitimde olması gerekiyor. Yollarımız arzu ettiğimiz noktanın çok gerisinde olabilir ama ne kadar önlem alsanız da insan hatası üzerinden ortaya çıkabilecek kazalar var. Genelde bu tip olaylar yaşandıktan sonra 2 gün konuşuyor sonra unutuyoruz. Füze düşüyor, mühimmat deposu patlıyor, 2 gün konuşuyor sonra unutuyoruz…"

KURULTAYDAKİ KATILIM… "EKSİK BİR KATILIM OLDUĞUNU SÖYLEMEK DOĞRU DEĞİL"

Dün gerçekleşen CTP'nin 27'inci Olağan Kurultayı'na ilişkin ortaya atılan 'katılım az oldu' iddialarını yanıtlayan Erhürman, şöyle devam etti:

"Bugüne kadarki kurultaylara baktığımızda bin 50 ile 950 arasında değişen bir katılım oluyordu. Bin 100'ü bulmadığını biliyorum. Ortalama çerçeveden baktığınızda eksik bir katılım olduğunu söylemek doğru değil. Başkanlık konusunda çok adaylı olduğu zaman kurultayların cafcafı daha fazla olur. Bugüne kadarki kurultaylar silsilesine baktığınızda ortalama gerçekleşen bir kurultay yaşadık."

DOKUNULMAZLIKLAR KONUSU… "O DÖNEM DEĞİŞİKLİK YAPILSAYDI, BUGÜN BUNLARI KONUŞMAZDIK"

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması meselesine de değinen Erhürman, "Bu konu aslında bizim kurumsal ve tarihsel açılardan tartışmamız bir konu" diyerek, şöyle konuştu:

"2014'e döndüğünüzde bir Anaysa Değişiklik Tasarısı sunuldu ve referanduma gidildi. Hazırlanan tasarıda, dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ilgili bir hüküm bulunuyordu. Taslağı ben hazırlamıştım. Meclis'te temsil edilen tüm siyasi partilerin katıldığı bir komitede, bu taslak üzerinde çalışıldı ve bu metin Meclis'te oy birliğiyle geçti. Daha sonra halka soruldu, referanduma gidildi, hayır denildi. O dönem Meclis'te olumlu oy veren arkadaşların sahadaki çalışmalarını hepimiz gördük. Dar hesaplar yapıldı. Anayasa'ya ilişkin "Bu Erhürman'ın Yasasıdır" ya da "Bu CTP'nin Yasasıdır" denildi. "Geçirirsek puan bunlara yazılı" gibi şeyler söylendi. Eğer o dönem o değişiklik yapılsaydı, bugün bunları yaşamazdık, konuşmazdık."

DOKUNULMAZLIKLAR NEDEN VAR?

Yasama Dokunulmazlığının, dünyada iki sebeple ortaya çıktığını aktaran Erhürman, bunlardan birinin, "iktidarın, meclis kürsüsündeki muhalefetin sesini kesememesi için" bit diğerinin ise muhalefet vekillerinin her iki de bir de tutuklanarak meclis faaliyetlerine katılamamasını engellemek olduğunu ifade etti.

Erhürman, tarihsel anlatımına şöyle devam etti:

"Çağdaş ülkelerin Anayasalarında bu var. Ama bu şuan ihtiyaç mı? Bence halen 2 nedenle ihtiyaç. Bunlardan biri kürsü dokunulmazlığı. Muhalefetin sesi kesilememeli. Bir de muhalefet vekili iki de bir tutuklanmasın, ama yargılansın, suçluysa hüküm giysin. Geçici koruma tedbiri olmasın ki birileri vekilleri taciz edemesin. Biz bunu 2014'de de anlatmıştık."

"ERTESİ GÜN PARA GELECEK DEMİŞLERDİ… NE OLDU?"

UBP – HP hükümetinin iktidara gelmeden önce, muhalefette olduğu süreç içerisinde protokole ilişkin söyledikleriyle, şuan yaşananları değerlendirdi.

Tufan Erhürman şöyle devam etti:

"Bu hükümet muhalefetteyken protokol konusunda ne söylüyordu? 3 yıllık protokol yapacağız ve ertesi gün de para gelecek. Ne oldu? Hükümet Mayıs'ta iktidara geldi, ancak 20 Temmuz'da protokol imzalanabildi. Temmuz'da imzalanan protokol, Eylül'de Resmi Gazete'ye yansıyabildi. İlk protokolde, aktarılacak kaynak 1 milyar 215 bin olarak ifade edilmişti. Bu miktar daha sonra 750 milyon TL olarak değişti. Bu rakamın sadece 203 milyon TL'si altyapı ve reel sektörle alakalıdır. Geriye kalan tüm para savunma bütçesine aittir."

"BİZİM TURİZM GELİRİMİZ 960 MİLYON DOLAR, TC'DEN GELEN PARA 203 MİLYON TL"

Türkiye'den aktarılan kaynağa ilişin "Bunlar gerçekten küçük paralardır. Bizim turizm gelirimiz '960 milyon Dolar'dır. Türkiye'den gelen para 203 milyon 'TL'. Bizim ülkemizin geliri çok önemli bir orandadır. Biz bu yüzden 'bu halk kendi ayakları üzerinde durabilir' diyoruz" ifadelerinde bulundu.

"15 AYLIK DÖNEMDE KENDİ EKONOMİMİZİ KALKINDIRDIK"

Erhürman, şöyle devam etti:

"Türkiye'den gelen parayı sadece altyapıya ayıralım ama kendi ekonomimizi kendimiz kalkındıralım. Bunu yapabiliyoruz. 15 aylık iktidar dönemimizde gördük. Sınırlı bir dış kaynak vardı. Seller oldu, döviz arttı, durmadan akaryakıt fiyatlarına zam geldi, elektrikte zam sorunuyla karşılaştık. Ama 15 ayda bu tekerlek döndü. Asgari düzeyde döndürdük. Bizim artık ekonomik planlamalarımızı kendimiz yapmamız lazım."

"600 MİLYON TL GELDİ DENİYOR, 560 MİLYONU ZATEN SAVUNMA BÜTÇESİ"

Hükümetin "para geldi" dediğini, gazetecinin ise "gelmedi" dediğini söyleyen Erhürman, "600 milyon TL civarı paranın bankaya yattığı yönünde açıklamalar yapıyorlar. 600 milyon TL geldiyse 560 milyonu zaten savunma bütçesidir. Bu şu anki durumdur. 2020'de, 2021'de ne olacak? Ekim ayında bir protokol çalışması başlayacaktı. Ne oldu?" ifadelerinde bulundu.

"TÜRKİYE PROTOKOLE UYMADI"

Dörtlü koalisyon döneminde protokolün hali hazırda olduğunu fakat Türkiye'nin protokole uymadığını söyleyen Erhürman, "O para bizim dönemimizde gelemedi" dedi. Erhürman, "Şu partiyi Türkiye sever mi" ya da "Türkiye şu partiye oy verir mi" şeklinde bir algı yaratıldığını da ifade etti.