Kudret Hoca, Maraş ve iradesizlik…

Yayın Tarihi: 18/03/17 09:04
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

11 Şubat 2015'te hayata gözlerini kapatan ve ismi Kapalı Maraş ya da bilinen güzel adıyla Varoşa ile özdeşleşmiş Andreas Lordos, 2012 yılında, Yenidüzen gazetesinden Aysu Basri Akter'in ''Maraş, Türk yönetiminde açılsa döner miydiniz?'' şeklindeki sorusuna aynen şu cevabı vermişti:

"Maraş, değil Erdoğan; İdi Amin yönetiminde bile açılsa yine dönerim…"

İdi Amin kim?

Yıllarca Uganda'nın canına okumuş eli kanlı yamyam diktatör…

Peki, ben neden bunları yazıyorum?

Anlatayım…

2015 Cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında adaylardan Kudret Özersay, Maraş'ın en azından Kıbrıslı Türklerin yönetiminde açılmasını ve eski sahiplerine iade edilmesi konusundaki tezini ortaya atmıştı.

Seçimdeki özellikle sol kesimden rakipleri onu ''Bu, Denktaş'ın tezidir, asla gerçekleşemez'' şeklinde eleştirmiş, 'Denktaş'ın varisi' diye de yaftalamışlardı.

Ama Denktaş'ın tezi bu değildi.

Onun tezi, Maraş'ın açılması ve içinde Türklerin yerleştirilmesi şeklinde idi.

Yani KKTC örneğinde olduğu gibi ganimet düzeninin orada da aynen devam etmesi…

Yine aynı kampanyalar sırasında özellikle Mustafa Akıncı, 'Maraş'a karşılık Ercan ve Mağusa Limanı'nın açılması' tezi ile halkın karşısına çıkmış ve seçilmişti…

Peki, bu tez hayata geçirilebildi mi?

Hayır, çünkü o zamanın kampanya dönemi sırasında hayatı müzakere masalarında geçen Kudret Hocanın da sık sık sözünü ettiği şekilde, o tez geçmişte tam 14 kez masaya gelmiş ancak hiçbirinde de sonuç alınamamıştı.

Yine alınamadı.

Bu yüzden de, hocanın ''Bizim kontrolümüzde açılsın ve esas sahiplerine iade edelim'' şeklindeki tezi hem ilgili BM kararının etrafından dolanması hem yıllardır Lordos gibi gece rüyalarında Maraş'ı görenlerin acılarını bitirmesi hem de Kıbrıs sorununa capcanlı bir dinamik kazandırması açısından en yaratıcı söylem olarak ortaya çıkmıştı.

Bazılarımız bu tezi tabii ki eleştirebilir ve kızabilir ancak bence bu haklı bir tepki değildir.

Çünkü zaman geçiyor ve 1974'ten beri evlerinden uzak bu insanlar, bir bir bu dünyadan göçüp gidiyorlar.

Bakınız, Taşınmaz Mal Komisyonu kurulduğunda 'kimse başvurmaz' denildiydi, 5000'den fazla Rum hak sahibi başvurdu.

Dolayısıyla 'Maraş'ı açsak kimse dönmez' şeklindeki anti-tez, yukarıdaki örneğe baktığımızda geçersiz kalır.

Yani ben diyorum ki bu insanlar mallarına kesinlikle dönerdi.

Dahası Maraş, Kıbrıs sorununun bir prototipidir, muhteviyatında her türlü konu bulunmaktadır.

Ancak, Kıbrıs sorununun şu an geldiğimiz bu kritik noktasında keşke diyorum bu Maraş işi Güven Yaratıcı Önlem olarak çok daha önceden masaya gelseydi.

Düşünün, Akıncı-Anastasiadis görüşmelerinin en başında böyle bir tez ortaya atılsa, Maraş açılsa, bugün aradan neredeyse 2 yıl geçmiş olacaktı.

Hoca o zaman bu tezi ortaya attığında içini boş bırakmamış ve ''Bir de kent konseyi kuralım, içine eşit sayıda Türk ve Rum üye koyalım. Başkanı da dönüşümlü olsun. Bu düzenek, Kıbrıs sorununun çözümü için bir prototip teşkil edecektir'' de demişti.

Ah ah…

Çok yaratıcı bu formülü keşke hayata geçirebilseydik de bu hayalet şehir yılanların elinden kurtulsaydı…

Ama olmadı.

Hatta orada açmaya çalıştığımız Derinya Kapısı bile yılan hikâyesine döndü.

Elbette bir kapıyı bile açamayan bir irade, Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğünün sembolü koca bir şehri de açamazdı.

E işte hep bahsettiğimiz 'irade' işi de budur zaten…

Yani iradesizlik…

Kıbrıslı Türklerin esas sorunu da budur.

Yönettiğini zannettiği bir ülkeyi aslında yönetmediği gerçeği…

Ya bunu anlayacağız ya da bu iradesizlik içinde yok olup gideceğiz…

Ki, durumumuz hiç de iyi değildir…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.