Cenevre sonuçsuz kalırsa savaş çıkabilir

Yayın Tarihi: 12/06/17 08:00
okuma süresi: 9 dak.
A- A A+

Cenevre zirvesine bir de negatif açıdan bakacak olursak, bu zirve olur da sonuçsuz kalırsa temmuz ayında Rum tarafının Akdeniz'de başlatacağı petrol ve doğal gaz araması yani sondaj çalışmaları Türkiye'yi ciddi anlamda rahatsız ettiği için Türkiye bu kazıyı engelleyeceğini ve savaş çıkabileceğini açıklamıştı.

Türkiye'nin Akdeniz'de KKTC devletiyle yapmış olduğu petrol ve doğal gaz arama anlaşması çerçevesinde böyle bir hakkı bulunuyor ve Rum tarafının tüm ikazlara karşın sondaj çalışması başlatması halinde Ankara'nın buna müdahale edeceği bilinen bir gerçek. Bunu iki kez Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu bir kez de Nikos Anastasiadis açıklamıştı.

Gözler Cenevre'ye kilitlenmiş durumda. Liderler New York sonrasında 28 Haziran'da Cenevre'ye gidecekler ve bu bir tür son şans gibi. Neden son şans diyoruz pek ya da bu son şans kelimesini kaç kez kullandık ama bu sefer gerçekten son şans, çünkü Cenevre'nin sonuçsuz kalması demek temmuz ayında Akdeniz'de bir Türk-Yunan savaşının çıkması demek. Bu konuda son derece ciddiyim ancak bu detaylara geçmeden önce biraz Cenevre'ye değinelim.

Altı başlığın bir arada paralel ve birbiriyle bağlantılı bir biçimde görüşülmesi gerekir ki bütünlüklü bir çözüm ortaya çıksın. Konuların kendi içinde yavaş görüşülmesi meselesini liderler çoktan tamamladı. Şimdi zaman bütün başlıklarda henüz uzlaşılmamış açıkta kalan konuların hep birlikte al ver süreci ile bir uzlaşıya vardırma zamanıdır.

Konferanslar bunun içindir. Çünkü bilindiği gibi güvenlik ve garanti başlığı bütün taraflar bir araya gelmeden tamamlanamaz.

İki liderin yanı sıra üç garantör ülkenin olduğu bir ortamda ancak bu görüşülebilir. Güvenlik ve garantiler başlığı bir yandan görüşülürken, diğer yandan liderler arasında diğer bütün başlıkların paralel bir biçimde ve birbiriyle bağlantılı görüşülüp sonuçlandırılması gerekiyor.

Türk tarafı buna hazır gözüküyor. Maalesef Rum tarafı ne zaman konu bu son aşamaya gelse ya konferansı yaptırmamak ya ertelemek ya da erken kapatmak için ellerinden geleni yapıyorlar.

Mont Pelerin 1'de konferans tarihi saptanacaktı, Nikos hazır değilim diyerek ara istedi. Mont Pelerin 2'de yine konferans tarihi saptanacaktı, konferans tarihi saptanmasın diye olmadık uç taleplerde bulundu. Akıncı'nın sözcüsü Barış Burcu bunu maksimalist talepler olarak nitelendirmişti o zaman, zaman Barış Burcu'yu haklı çıkardı, çünkü BM'nin devreye girmesi ile 1 Aralık'ta Rum tarafı bütün maksimalist taleplerini geri çekmek zorunda kalarak, 2017 Ocak ayında konferansın toplanmasına onay vermek zorunda kalmıştı.

2017 Ocak ayında Cenevre'de düzenlenen "Kıbrıs Konferansı'nda" bu sefer sahneye Yunanistan Dışişleri Bakanı Koçiyas çıktı ve Nikos'un konferansın yapılmasını engellemek için yaptığı muzırlıkları bir başka versiyonunu konferans başarılı olmasın diye Koçiyas sergiledi.

"Yunanistan hazır değildir, konferansın bu aşamada devam ettirilmesi Yunanistan bakımından mümkün değildir, ara verelim daha sonra tekrar toplanırız" diyerek konferansın devamlılığını engelledi. Oysa anımsanacağı gibi Türkiye heyeti de İngiltere heyeti de konferansa teknik ekipleriyle hazır geldiklerini ve devam edebileceklerini konferansta söylemişlerdi.

Konferansın devam etmemesinin tek nedeni Yunanistan'ın "Hazır değiliz" diyerek konferansın devamlılığını engellemesiydi.

Bu koşullarda ara vermek zorunda olan Kıbrıs Konferansı sonuç bildirgesine üç madde koydu.

  • Liderler Kıbrıs'ta müzakerelere devam edip mümkün olan ilerleme sağlasınlar.
  • 5 tarafın teknik ekipleri Mont Pelerin'de toplansınlar, güvenlik ihtiyaçlarının ne olduğunu ve bu ihtiyaçların karşılanması yönünde ne gibi argümanlara ihtiyaç olduğunu birbirlerine rapor versinler ve anlatsınlar ve konferansa geri iletilsin.
  • Bütün bunlar yapıldıktan hemen sonra "immediately after-hemen sonra'' taraflar konferansa geri gelecekler.

BM Genel Sekreteri Guterres'in 28 Haziran'da yapılacağını açıkladığı konferans bu konferanstır. Daha önceki konferanslar öncesinde olduğu gibi Rum tarafı bu konferansın yapılmaması veya geciktirilmesi için her türlü numarayı çevirdi. Enosis Plebisiti'yle ilgili aldıkları karar resmen Türk tarafını tahrik etmek ve bu konferansın gerçekleşmesini engellemek içindi.

Cumhurbaşkanın Akıncı'nın haklı ve dirayetli duruşu AKEL ve DİSİ'nin aklıselim tavırları nedeniyle bu sorun aşıldı. Tekrar konferans tarihini belirleme gündeme gelince Nikos bilinen ve kabul edilemez olan ön koşullarını ileri sürdü. Bu ön koşulları ileri sürmesinin nedeni de konferansı da ötelemekti. Fakat bunu ne Kıbrıs Türk tarafı ne de BM yuttu, Nikos'un ortaya attığı ön koşullar ne Türk tarafında ne de BM'de olumlu bir etki yarattı.

Türk tarafı ve BM'yi bir yana koyalım bu ön koşulları Rum tarafında bile karşılık bulmadı. Çünkü açık ve net olan bir şey var, müzakereler 11 Şubat 2014 Ortak Deklarasyonu ve Ocak 2017 Kıbrıs Konferansı sonuç bildirgesi çerçevesinde ön görüldüğü gibi bütün başlıkların paralel bir biçimde ve birbiriyle bağlantılı olarak gerçekleşecektir. Nikos'un önce garantiler sonra toprak görüşülsün sonra diğer konulara geçelim şeklindeki ön koşullarının hiçbir meşru dayanağı yoktur. Dolayısıyla Nikos bu tutumundan BM Genel Sekreteri ve Akıncı ile New York'ta birlikte yaptıkları yemekli toplantıda geri adım atmak zorunda kaldı, bu sefer de Güney'deki ret cephesinin saldırısına uğrayınca yalpalayarak Guterres'in o toplantıdan sonra yaptığı açıklamanın içeriğine yapay ve yanlış yorumlar yüklemeye çalıştı. Ama bu açıklamalarda yazılanlar çok açıktır, Cenevre'de toplanacak konferans 11 Şubat 2014 Ortak Deklarasyonu'na ve Ocak 2017 Cenevre Konferansı sonuç bildirgesine uygun olarak bütün başlıkların paralel ve birbiriyle bağlantılı bir biçimde toplanması şeklinde olacaktır. Bölgemizdeki tehditleri çözümle fırsata çeviremezsek çatışma tehlikesi var.

Cenevre sonuçsuz kalırsa savaş çıkabilir

Cenevre zirvesine bir de negatif açıdan bakacak olursak, bu zirve olur da sonuçsuz kalırsa temmuz ayında Rum tarafının Akdeniz'de başlatacağı petrol ve doğal gaz araması yani sondaj çalışmaları Türkiye'yi ciddi anlamda rahatsız ettiği için Türkiye bu kazıyı engelleyeceğini ve savaş çıkabileceğini açıklamıştı.

Türkiye'nin Akdeniz'de KKTC devletiyle yapmış olduğu petrol ve doğal gaz arama anlaşması çerçevesinde böyle bir hakkı bulunuyor ve Rum tarafının tüm ikazlara karşın sondaj çalışması başlatması halinde Ankara'nın buna müdahale edeceği bilinen bir gerçek. Bunu iki kez Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu bir kez de Nikos Anasatasiadis açıklamıştı.

Çavuşoğlu "Herkes burada: Birçok ülke var, terör grupları var, Doğu Akdeniz'de savaş gemileri dolaşıyor. Doğal gaz ve petrol rezervleri konusunda Rum tarafının da tek taraflı adımları devam ediyor. Bu konuda da sabrımız sonsuz değildir – onu da söyleyelim. Sabrediyorsak burada bir çözüm umuduyla sabrediyoruz. Biz de gerekli adımları atarız zamanında attığımız gibi." http://www.mfa.gov.tr/disisleri-bakani-sayin-mevlut-cavusoglu_nun-kktc-cumhurbaskani-sayin-mustafa-akinci-ile-ortak-basin-toplantisi_-21-subat-2017_-l.tr.mfa

Başbakan Özgürgün, temmuz ayında Rumlar tarafından başlanacak sondaj çalışmaları ile gerginliğin daha da tırmanacağını belirtmişti. Başbakan Hüseyin Özgürgün, "İş gerilirse durum temmuzda sıcak çatışmaya da gidebilir. Çünkü Rum lider bunları seçim malzemesi olarak kullanıyor" demişti.

Eide "To Vima" gazetesine verdiği röportajda Kıbrıs sorunundaki müzakerelerin devamının, sıcak bir çatışmanın önlenmesi için en iyi ilaç olduğu görüşünü dile getirdi.

Bu nedenle Cenevre'den mutlaka bir sonuç çıkması lazım bunun aksi olursa özellikle temmuz ayında Türk-Yunan savaşının çanları çalabilir. Bu önemli ve net olan bilgiyi de bir yana yazın derim.

***************

Günün Sözü

Bir damla petrol, bir damla kandan daha değerlidir.

Winston Churchill

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.