Garip bir adam...

Yayın Tarihi: 24/07/17 08:00
okuma süresi: 7 dak.
A- A A+

Tarih 6 Temmuz 2017…

Crans Montana zirvesininin en kritik günün sabahında otelin önünde bizi konferans salonuna götürecek otobüsü bekliyoruz.

Yanımda Canan Onurer var…

Ben sigara içmek ve sabah haberlerine bakmakla meşgulken Canan'ın yanında bir adam beliriyor.

Canan'a bir şeyler anlatıyor.

Kamera ve diğer eşyalarla uğraşan Canan uzaktan sesleniyor:

"Ulaş, gel da bu adam bir şeyler der, anlamıyorum…"

Kayıtsızca adamın yanına gidiyorum…

"Ben Zakarias Karipis, adalet arıyorum ve Mustafa Akıncı ile görüşmek istiyorum" diyor…

Afallıyorum…

"Nasıl yani?" diye soruyorum…

Anlatıyor…

Ama zaman dar, adamın İngilizcesi kıt, benim Rumcam hiç yok, az çok anlaşıyoruz…

O an otobüs geliyor…

Adama "Beni gel Kıbrıs'ta bul, konuşalım" diyorum.

Tamam diyor adam…

Günler sonra bizim kahveci Arife "Abi, adamın biri geldi, seni soruyor" diyor…

Crans Montana çökmüş, umutlar yerle bir olmuş, mutsuzluktan ölüyorum…

"Kim yahu Arife?" diyorum, "Bilmiyorum abi, gel bak, İngilizce konuşuyor, seni soruyor" diyor.

Uzanıp kapıdan bakıyorum.

Yaşlı adamın biri bana gülümsüyor.

"Beni hatırladın mı?" diyor.

"Yok" diyorum.

"Crans Montana'da seni bulmuştum" diyor bozuk İngilizcesi ile…

O an anlıyorum…

"Vay gardaşimu, hoş geldin" diyorum, içeri alıyorum, bir kahve söylüyorum.

Ondan sonra inanılmaz hikayesini anlatıyor…

Öyle ki 65 yaşındaki Karipis, dediğine göre bir zamanlar Rum tarafının en iyi inşaatçılarından…

"Babamdan meslek" diyor, "Şimdi oğullarım devam ediyor" diye de ekliyor.

Dediğine göre 2000 yılında Bulgaristan'dan inşaat malzemesi getiriyor.

Bir gemide konteynerleri var…

Ancak önceden yanında çalışan adamlarından biri buna telefon ediyor, "Zakarias, senin konteynerlerin arasına 1 konteyner uyuşturucu koydular" diyor.

Karipis durumu hemen polise bildiriyor, polis baskın yapıyor, malı buluyor, sorumluları tutukluyor.

Ancak ardından tutuklananlar serbest bırakılıyor, malın akıbeti bilinmiyor, yüksek yerden eller konuyu kapatıyor.

"Bana Başkanlık Sarayı'nda madalya vermeleri gerekirken kendimi baskı ve terörün içinde buluyorum" diyor Karipis.

Sonra düşüş başlıyor.

Onun ağzından dinlediğim hikaye bana inanılmaz geliyor.

Yıllar yılı bu konuyla ilgili Larnaka polisinden baskı görüyor.

"İhbar edip, düzeni bozdum ya, benden intikam almak istediler" diyor Karipis ya da Türkçe meali ile 'garip…'

2011 yılından sonra baskılar daha da artıyor…

Arabalarını yakıyorlar…

Evleri kurşunlanıyor…

Oğlu tehdit ediliyor, evlatları ile arası bozuluyor ve en sonunda ikinci karısı ve 4 yaşındaki kızı bu baskılara dayanamayıp sırra kadem basıyor.

Karipis yılmıyor…

Kraliçe Elizabeth dahil, İnterpol ve AİHM'ne gidiyor, ama çare bulamıyor.

Rum lider Anastasiadis, Adalet Bakanı, Başsavcı ve diğer yetkililer olmak üzere herkese yüzlerce mektup yazıyor, adalet arıyor.

Aldığı cevap hep aynı oluyor: "Sorununu biliyoruz, sana döneceğiz…"

Ama hiç dönmüyorlar…

Dediğine göre adaletten öte şu an yedi yaşında olan kızı Darina'yı görmek istiyor.

"Peki" diyorum, "Kuzey'de tam olarak ne yapmak istiyorsun?"

"Akıncı ile görüşmek istiyorum. Ona hikayemi anlatmak istiyorum" diyor.

"Onu ben bilemem" diyorum ve ekliyorum;

"Peki neden bunca yıl senin hikayen Rum basınında çıkmadı da bize geliyorsun?"

Zira onunla konuşurken, internet üzerinden Rum meslektaşlarıma adamı soruyorum.

Kimseler bilmiyor.

"Seni kimse bilmiyor. Bu nasıl olur?" diye soruyorum.

"Korktular" diye cevap veriyor Karipis.

"Çünkü polis uyuşturucu işi yapıyor ve devlet de buna göz yumuyor. Basın bundan korkuyor" ifadelerini kullanıyor.

İddialar yenilir yutulur gibi değil aslında…

Ki bugün gazetemizin manşetinde onun hikayesi var…

"Crans Montana'ya nasıl geldin?" diye soruyorum sonra.

"Ben önce Kuzey'e geldim. Niyetim Sayın Akıncı ile görüşüp, onunla beraber İsviçre'ye gitmekti. Ancak olmadı. Sonra Selanik'e uçtum. Oradan araba kiralayıp İsviçre'ye kadar uyumadan araba sürdüm. Orada 10 gün boyunca Akıncı ile görüşmek istedim, arabada yattım. Ekmek yedim. Sonra sizi gördüm ve durumu anlattım. Arından da zirve bitince arabayı sürerek Türkiye üzerinden Taşucu'na oradan da Kuzey'e geldim" diye olağanüstü hikayesine devam ediyor…

Saatler sonra ofiste Genel Yayın Yönetmenimiz Rasıh Reşat'a durumu anlatırken, Rasıh bana "Hiçbir şey doğru olmasa bile, sadece bu Crans Montana yolculuğu bile haber olur" diyor.

Ama yine de bıkmadan usanmadan anlattıklarını çeşitli kaynaklardan doğrulatmaya çalışıyoruz.

Ve kimi ararsak arayalım, Karipis bize anlattığı hikayeyi kelimesi kelimesine aynı anlatıyor.

Sonuçta bu hikayeyi yayınlama kararı alıyoruz.

Karipis bana "Seni Crans Montana'da gördüğüm anda bana yardım edeceğini anlamıştım zaten" diyor, gözleri yaşlı…

"Bakın Bay Karipis, ben size yardım edemem ama hikayenizi belirli süzgeçlerden geçirdikten sonra anlatabilirim" diyorum.

"Olsun" diyor, "Ben seni anladım…"

Ardından da ekliyor:

"Bizim Anastasiadis, Akıncı'ya 'Askerler gitsin' diyor. Ben ise Sayın Akıncı'ya sesleniyorum; 'Hayır, daha fazla asker getirin.' Zira bizim devletimiz, kendi öz, hiçbir suça karışmamış bir insanın hayatının mahvedilmesine bile engel olamıyor. Bize bile adalet dağıtamayan bir devlet, Kıbrıslı Türklere nasıl adil olacak?"

Lafları yenilir yutulur gibi değil…

Karipis…

65 yaşında adaleti arayan bir adam…

Lefkoşa'da sokakta, arabasında yatıyor…

Kızını özlüyor…

Ve bir şekilde yardım bekliyor…

Hikayesi her ne kadar inanılmaz olsa bile en dinlemeyi hak ediyor...
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.