Kıbrıs Konusu: Medcezir…

Yayın Tarihi: 17/07/18 07:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

İngiltere'de 'Diplomatik Çalışmalar' üzerine yükesek lisansımı yaptığım yıl, Kıbrıs'ta 2004 referandumunun yapıldığı döneme denk gelir. Kıbrıs'ta kalıcı bir anlaşma çabaları bir kez daha sular altında kalmıştı…

Artık uluslararası toplum Kıbrıs Türklerinden kaynaklanan bir sorun olmadığını görecek diye kendimize güvendiğimiz bir dönemdi…

Evet belki her dönemde, evimizi toparlamalıyız, süpürmeliyiz, biz bize bakmalıyız, kendi içimizdeki sorunlara yoğunlaşmalıyız söylemlerini doğru bulsak da… bu konuda toplumda büyük bir ayırım hala var olmaktadır…

Kıbrıs Adası'nın yönetiminin bir şemsiye altında olması gerektiği konusunda da ciddi görüşler vardır. Biz içimizde bu konuyu tam olarak çözebilmiş değiliz… KKTC sonsuza kadar… veya Ada'da adını koyabileceğiniz bir çözüm… Bu konular, mevcut sistemimizde bunca soruna rağmen hala da devam ediyor… Ne görüşmelere bir dur diyebiliyoruz, ne de KKTC'ye top yekün sahip çıkabiliyoruz. Burada ifade etmek istediğim, toplum olarak, yok arkadaş birleşik Kıbrıs falan yok biz KKTC'yi tanıtacağız…diye toplum olarak tek bir ses çıkaramıyoruz. Süpürgelere sıkıca sarılamıyoruz…

Belki bizim de aklımız karışık… Hangisi doğru diye? Kıbrıs görüşmeleri bir medcezir edasıyla… bir gelip bir gidiyor… Doğaldır ki, bize de toplum olarak hey heyler geliyor…Kızıyoruz…Ama bitti de diyemiyoruz, ya da demiyoruz. Umut gönlümün ekmeği umar ha umar umar…Hadi KKTC için seferber olalım desek…bir ortak görüş elde edebilir miyiz?...

Siyasal görüşlerde ve memleket menfaatlerinde salt doğrular ve yanlışlar yoktur. Ama kollektif bir belleğimiz var toplum olarak… Zira Ada'da ne yaşanmışsa hep beraber yaşadık…Yaşamadıklarımızı da yaşayanlardan dinledik… Kimseyi kolayca görüşlerinden ötürü eleştiremeyiz…Yeter ki toplum menfaati sözkonusu olsun… Kimi çözümü sağdan görür, kimi soldan…yol ayni yoldur…belki parallel ama iki yolun sonunda da sonuç toplumun refahına çıkar… çıkmalı…toplumun menfaatine…En azından yolu inanarak yürüyenler bunu böyle görür…

Şimdi İngiliz diplomasisi oldukça gelişmiştir. Dipolmasi eğitimimde aldığım bilgiler Kıbrıs görüşmelerindeki uygulamalarla paraleldir asında... Diplomaside teori ve pratik arasında büyük uçurumlar yoktur…Yeterki taraflar net olsun… Bir taraf kaçak oynarsa…piramitin tüm parçaları yeniden ve yeniden kurulmaya muhtaç bırakılır… Arabulucuk konusu ise baştan başa bir sanattır…Birçok faktör devreye girer… İşler daha da karışır… Şimdi ben Ada'da kalıcı bir anlaşma olmasın demiyorum ama yıllardır süren sorunları, mevcut durumu gördükçe olacaktır da diyemiyorum… KKTC tanınsın…Toplum olarak el birliği ile bu hedef için çalışmayalım demiyorum…ama mevcut sorunları gördükçe de sorunun süpergede olmadığını görebiliyorum.

Bizim yurtta biz beş kız bir evi paylaşırdık… Tıpkı laz fıkralarındaki gibi… Biri İngiliz, biri Çinli, biri Hint, biri Yunanlı bir de ben… Hintli eve hiç gelmezdi…İngiliz bizimle ilgilenmezdi, Çinli odasından çıkmaz yemeğini bile odasında yer tüm gün çalışırdı…

Yunanlı, sevgili arkadaşım Penny ve ben tüm günü birlikte geçirirdik…Aşağı kata bir Ürdünlü arakadaşımız vardı… Aşraf… Biz her gün kavga ederdik…Sırf bir kahve yüzünden…Ben Türk kahvesi içelim derken… Onlardan biri ısrarla Yunan kahvesi diğeri de Arab kahvesi diye…diye söylenirlerdi…

Sonuçta bir cezvede üç kahve yapardık… en köpüklüsünden…içerken de kahvenin adı üzerine söylenmeye devam ederdik… Hergün ama hergün bu konu tekrarlanır biz kahveleri içmeye devam ederdik… Yeter ki niyet kahve içmek olsun…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Prof. Dr. Deniz İŞÇİOĞLU yazıları