Fırsatçı tüccarların raflardaki gezintisi

Yayın Tarihi: 14/08/18 07:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Döviz krizinden başka bir şey konuşamaz olduğumuz bugünlerde, her mali krizde olduğu gibi bunun da fırsatçıları olduğunu göz ardı etmemek lazım.

Hükümet edenler aslında halkın Türk Lirasının döviz karşısında değer kaybetmesi ile ortaya çıkan alım gücü zayıflamasını düşünürken, alım gücünü artıran bu fırsatçılara da göz açtırmaması gerekir kanaatindeyim.

Misal dün bir market zinciri yetkilisi ile konuşuyordum.

"Ne olacak bu Fener'in hali?" diyecek değildim haliyle. Döviz karşısında onların ne durumda olduğunu ve hükümet ne yaparsa hem onların işlerinin etkilenmeyeceğini sordum. Diyeceksiniz ki, "Onların işlerinden bize ne. Biz vatandaşın ithaline bakıyoruz" Haklısınız belki ama marketlerin işleri düşerse, insanlar alış veriş yapamıyor demektir. Alım gücünün güçlü ya da zayıf olduğu, özellikle temel tüketim maddelerinde, süpermarketlerin sinek avlayıp avlamadığı ile orantılıdır.

Aldığım cevap ilginçti. İlginç ki buradan paylaşıyorum.

"Tüccar" diye nitelendirdiği ithalatçılar, toptan olarak süpermarketlere sattıkları içki, gıda, temizlik malzemesi gibi kalemlere, Avrupa ya da Türkiye'den ithal edildiğine bakılmaksızın, yüzde 20 ila yüzde 40 arasında zam yapmışlar bile.

Haliyle raftaki fiyat da aynı oranda arttı.

Ve yine haliyle de vatandaş rafa uzanırken, gözüne çarpan yeni fiyat etiketleri nedeniyle elini geri çekmek durumunda kalıyor.

Misal, meyhanelerde en çok içilen bir şişe viski türü olan siyah etiketli yürüyen adam viskisinin 75'lik şişesi 134 TL'den 172 TL'ye yükseldi.

İçkiyi seven toplumumuz için bu içki temel tüketim ürünü bile sayılabilir o nedenle bu örnekten başladım.

"İçki içmem, diyetteyim" diyen geniş bir kesim için ton balığı ciddi bir temel tüketim ürünü sayılabilir. Börülce ile birlikte şahane olur. Börülcenin fiyatını bilmem ama, diyet ton balığının 160 gramlık kutusu rafta 5.99 TL'den 9,25'e çıkmış bile.

Hadi biraz sosyete gibi davranıp o İrlanda'nın aynı zamanda şahane tereyağı olan marka peynirin 200 gramlık paketine elimizi uzatalım. 16 TL'den 19 TL'ye çıkmış.

Fırsatçı diyorum çünkü bu malları süpermarketlere getiren ithalatçılar, mal da vermiyorlarmış doğru düzgün. Üç koli sipariş edene iki koli, bir koli sipariş edene "elimizde kalmadı" diyorlarmış.

İnsan malını satmak istemez mi? Eğer döviz artınca, fiyatı dilediği gibi artırabiliyorsa, kendi stoklarında durması daha çok işine gelir ve istemez elbet. Hele hele döviz böyle artmaya devam edecekse.

Hatta bir ithalatçı sürekli fiyat ayarlaması yapmak yerine Sterlin kurunu 10 TL'den hesaplayıp peşinen okkalı bir zam yapmış ürünlerine. Ne olur ne olmaz.

Şimdi bunu denetleyecek bir mekanizma yok mu diye sorar insan. Dilediği gibi kur belirleyip zam yapmak, bu kadar serbest mi bu serbest piyasa ekonomisi içerisinde? Ticaret Dairesi'nde kimin hangi malı, hangi döviz kuru ile kaça aldığı belli değil mi?

Stokçuluk yasak değil mi mesela. Yoksa eski Türk filmlerinden hatırladığım bir terim mi bu bilemedim şimdi.

Neticede hükümetin önlemleri alırken, bunun raflara yansıması ile ilgili tedbir alması da şart.

İnsanların alım gücü meselesi, ev araba ya da yat alması meselesi değil artık, ton balıkçı salata yiyebiliyor mu, çöreğin arasına peyniri sokup pratik bir kahvaltı yapabiliyor mu ve içine su katılmış iki parmak viskisini akşam yorgunluğunu gidermek için içebiliyor mu meselesidir.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Rasıh REŞAT yazıları