'Gel, ne olursan ol yine gel' Mevlana'cılığı
"Eskiden tasavvufun kendi vardı adı yoktu. Şimdi adı var kendi yok"
Bûşenci
Her yıl olduğu gibi Mevlana Haftası başladı, başlıyormuş mu ne!
Batı'nın Mevlana'yı anlama ekseni ve Mevlana'ya gösterdiği ilgiden önce kendimize bakmalı.
Malum bizde Mevlana merakı onu bir pop figür haline getirmeye kadar varmış.
Hatta aşmış
Mevlana'dan ilham alan kitaplar artıyor
Ney dinletileri her dizi filmin içinde.
Senaryolar, sinemalar
"Avradın ten aşkından" yanıyor sözde yeni şairler ama Mevlana'nın ilahi aşkından bahisle bunu yazmak daha çok satıyor.
Önce sema gösterileri, ardından icaba göre dansözler bile çıkıyor sahnelerde
İkisi de otantik nasıl olsa...
Daha muhafazakârsa rüşvetle alınmış ödül törenlerinde semazenler dönüyor, dönüyor
Şarka mahsus bir orijinallik ve artık bir moda Mevlana
Gittikçe artıyor bu saçmalıklar
Mevlana'dan ilham alan, ben artık kişisel gelişimci olayım, papatya çayı içeyim, yoga da yaparım diyen mutsuz kadın, ya da kadına benzeyen "kadın tipi erkek" yazar-çizerler var
Televizyona çıkan, konferanslar veren
Bize Buda'yı, ateşe tapan Şaman'ı Mevlana'nın içine zerk ederek de değil.
Direk Mevlana gibi anlatıyorlar
Lao Tzu ve Taoculuğu meyhane masasındaki meze gibi sunanlar olduğu gibi Budizm, Vişnu ve Hinduizmin'den de ilham pırıltıları ile "ortaya kebap" cezadan ve mükâfattan yoksun bir Tanrıdan bahsediyorlar.
**
Mevlana bahsi içinde Şems'i "Ferrari'sini Satan Adam" gibi ısıtan bu "Mevlevilik uzmanlarına" ek olarak "her şey içimizde" takımını unutmamalı
Onlar da Mevlana'ya bayılıyorlar!
Şişe bile içindekinin rengini alır, keskin sirke küpüne falan zarardır da bu iblisler bize, "her şey mubah bakma sen, benim kalbim temiz" masalı anlatırken de konuyu icap ederlerse Mevlana'ya getirip O'nu da Bektaşi geleneğe raptediyorlar.
Babaannemin kiremit rengi pardösülü kucağında, İspanyol paça pantolon giyen babamla gezdiğim Konya'daki türbesindeki Mevlana, o Mevlana değil artık
O'nu her an cübbesi içinde bir Noel çamı üzerinde, bir biblo şeklinde görebiliriz
Batılıların Doğu ve Uzakdoğu dinlerine bakışında ve onları dejenere edişindeki "ontolojik kayma"nın tipik örneği bu iş
**
UNESKO, 2007'yi Mevlana Yılı ilan ettiğinde referansı belli idi
Herkesin bildiği, doğrusu yanlış bildiği o ünlü rubai
Hazreti Mevlana'ya atfedilen "Gel, gel, ne olursan ol yine gel! İster kâfir, ister Mecusi, ister puta tapan ol yine gel!"
Tam UNESKO'ya göre
Mevlana ve Mevlevîlik konusunda Türkiye'nin yetiştirdiği en büyük âlimlerin başında Mevlana'nın eserlerinin tamamını Türkçe'ye de çevirmiş olan Abdülbaki Gölpınarlı gelir.
Ünlü tarihçi Murat Bardakçı'nın da nakli ile merhum Hoca'nın bu mesele hakkında söyledikleri şudur;
"Rübai, 'Bâz â, bâz â...' sözleri ile başlar. 'Bâz â' sözü Farsça 'bâz âmeden' fiilinin emir şeklidir ve 'geri gel' demektir. Ama, 'bâz âmeden'in o devir Farsçası'nda bir başka mânâsı daha vardır: 'Tövbe etmek'! Rübaide 'Gel, ne olursan ol gel, her ne halt ettin, nasıl bir günah işledinse gel, zira bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değildir, istersen putunu da getir, beraber tapınalım' değil; 'Tövbe et, her ne ettin ise tövbe et. Kâfir isen, ateşe yahut puta tapıyorsan yine tövbe et. Burası umutsuzluk eşiği değildir, tövbeni yüz defa bozmuş olsan bile yine tövbe et' denmektedir".
**
Yani Mevlana, geri dön, rücu et (come back), demiştir
Geri gelmek için bir ara "orada bulunmuş olmak" gerekir
Bin bilsen de bir Hegel'e danışmak lazım velhasıl
Marx bile diyalektiğin ilhamını Mevlana'dan almıştır belki ama biz onu New Age Din İkonu yaptık
Batının pratik telkinleriyle
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.