"Bulacaksın canım, bulamazsan gideceksin canım"

Yayın Tarihi: 24/12/18 07:00
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+
Bu ülkede bir "sahiplenme" sorunu var.

Elbette "gidecek başka yerim yok" diyen insanlar için, durum daha farklıdır.

Bu ülkeden hep almak isteyen, önemli bir kesim var.

Hep almak, hiç vermemek, bu ülkeye bir şeyler kazandırmamak, sadece almak.

Bu gözle bakıyor, sadece çıkarlarını düşünüyorlar, durum böyle olunca tabi ki bir sahiplenme sorunu yaşanır.

Aldılar, memleket söz konusu oldu mu hep yazarım, dağları, yolları, dereleri, ağaçları, ormanları, insanları, çocukları, gençleri, şehirleri, mahalleleri, tepeleri, denizleri, kurumları, her türlü kaynağı aldılar.

İnanın almaya devam ediyorlar, tarla, arsa, para, emek, geriye her ne kalmışsa da, sana, bana, ona, bize dağıtıyorlar.

Adaletsizce veriyorlar, alan daha fazla alıyor, alamayan daha az, herkes payına düşene razı.

En kötüsüdür, itiraz eden yoktur, sesi çıkanı duyan, gören, anlayan, umursayan hiç yoktur.

Bu ülkeye birazda verin, hep almaya alıştınız, ama bu ülkeye vermeye de alışın.

İnsan, insana yapıyor, toplum, topluma, kendi insanına, vatandaşına, yapıyor, birlik olmak için çağrılar yaparken, kendi eliyle bölüyor.

Körüklüyor, ateşliyor, bölüyor, haz alıyor, kazandığını sanıyor.

Oysa gelinen yer belli, memleket gidiyor, hatta gitti, kazanan sadece bir azınlık, üzülüyorum, eminim "gidecek başka yerim yok" diyen herkes üzülüyordur.

Memleket gitti derken, laf ola söylemiyorum, sadece insanlar değil, toprak değil, kurumlar, kurulan yapı, sistem, hep birilerinin kontrolünde, hep çıkarlara göre şekillendiriliyor.

Aslında bu şekilde daha fazla uzatmak istemiyorum.

Yine sahiplenme konusuna gelirsem, adalet ve eşitlik en başta sahiplenmeyi besler.

Eşit cefaya, eşit sefa beklentisi için, yapılan onlarca yanlışı yıllara yayabilirim.

Bu yanlışların ağırlığı, vatandaş, siyasetçi ikilisinde bölüştürülebilir.

Şimdi yine bunları, aynıları, konuşmaya, yazmaya gerek görmüyorum, sadece artık bir muhasebe zamanı gelmedi mi, diye soruyorum.

Hızla esas konuma döneyim, dörtlü koalisyon hükümeti, eleştirdiği, kırk yıllık yapısal sorunlara çözüm bulma adına, bugüne kadar ne yaptı?

Eleştirilen UBP'nin hangi yaptığını, sadece söylemekten öteye götürdüler, değiştirdiler, radikal adımlar attılar.

Toplumsal sorunlardan çok uzak bir siyasi yapı var.

Genelleme yapmıyorum, ama onların dünyası ve öncelikleri çok farklı.

Memleket yangın yeriyken, onların öncelikleri değişmiyor.

Bu ülkeyi yönetenler değil miydi, hepimiz elimizi taşın altına koymalıyız diyen.

Vatandaşın eli değil, bedeni taşın, kayanın altında ezildi, ezilmeye devam ediyor.

Peki, ne yapıldı, vergi kaçağı önlendi mi, vergi alınmayan sektörler, bağışlanan paralar, teşvikler, tasarruf, kamu maliyesindeki giderlerin etkin deneti mi, bunlar yapıldı mı?

İnsanlar ilaç, ekmek, tüp, benzin, et almakta, tasarrufa gidiyor, aldığı ilacın dozunu düşük alıyor, daha ucuza alabilsin diye.

Fakat devlet israfı devam ediyor.

"Evet, siyasi partilere yardım kaleminde bütçe artışının altında bir artış almak suretiyle artırılmıştır. Bunu yapmak durumundayız. Siyasi partilere 13 Milyon TL keseriz, her siyasi parti yaşamını sürdürmek için gider bir iş adamının kuklası haline dönüşür ve başka bir takım sektörlerde olan işler siyasete de tam olarak yansır.

Ve bu memlekette demokrasi, siyasi partileşme denilen şey artık güçlü para sahiplerinin hegemonyasına girmiş olur. Bunu önlemek içindir siyasi partilere yardım demokrasinin bir gereğidir. Yüzde 29 bütçe büyüklüğünün altında bir artıştır. Bunu tartışma meselesi yapmak, iyi düşünürlerse ayıptır".

Maliye Bakanı Serdar Denktaş, siyasi partilerin devletten aldığı katkının artırılmasını, böyle savundu.

Siyaset, sermaye ilişkisini anlatmaya, onlarca örnek var.

Hiçbiri de aydınlatılmış değil, üstelik her hükümet döneminde.

Gerekçe inandırıcı olmamış.

Demek ki, hükümet ve siyasi partiler için kriz yok.

Ben inanmıyorum, 2019 yılı zor geçecekmiş, yalan, ona da inanmıyorum.

Hayvancı, çiftçi, memur, işçi, öğretmen ne istiyorsa haklıdır.

Ek mesai, teşvik, sübvanseye, katkı, hepsi haktır, şikâyet yok, hepsini ödeyeceksiniz.

Hayat pahalılığının dondurulan kısmı, inanıyorum, yargı doğru kararı verecek, kamu kesimi hakkını, kaybını alacak, almalıdır.

Özel sektör yatırımları, geri ödemesiz teşvikler, vergi affı, indirimi, asgari ücrete en az % 22 artış, hepsi yapılmalıdır, ilgili kesimler bunlarda ısrar etmelidir.

Bu kriz ortamında kendine bu kaynağı buluyorsan, kusura bakma, kaynak yok diyemezsin, hele "Bulacaksın canım, bulamazsan gideceksin canım" dediklerinde, hiç ağzını açmayacaksın.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Erçin ŞAHMARAN yazıları