Beş yaşındaymışım gibi anlat "Başbakanım"

Yayın Tarihi: 11/04/19 07:00
okuma süresi: 7 dak.
A- A A+

Dördü hükümet ortağı ikisi muhalefet partisi başkanı olan televizyon programını hepimiz ekranların başına kilitlenip izledik. Mustafa kardeşimin Genç TV'de yaptığı bu program elbette ki güzel oldu ama hali hazırda dört parti başkanı yani bir diğer deyişle meclisin yarıdan fazlasını temsil eden partilerle iki muhalefet partisi karşı karşıya geldi. UBP Genel Başkanı Ersin Tatar'ın haddinden fazla çıkışları olmasaydı öyle tahmin ediyorum ki programı hiçbirimiz izlemezdik. YDP Genel Başkanı Erhan Arıklı'nın üslubu ve tarzı daha sakin ve ağır.

Erhan başkanın konuşmaları son derece mantıklı ve makul ama tarzı sakin mesele bu. Tabii bu programda göze çarpan birkaç ilginç anekdot vardı, bu yazımızda bunları paylaşacağız.

Hükümeti dinleyince nerede yaşıyoruz diye düşündüm

Şimdi eğri oturalım doğru konuşalım. Hükümet ülke ekonomisini iyileştirebilmek için elinden geleni yapıyor mu? Tabii hayır ama derseniz ki mümkün mertebe hızlı düşmemizi engellemeye çalışıyor, evet bu doğru.

Peki istenilen ya da arzu edilen bu mudur? Tabii ki hayır.

Dört hükümet ortağı ki Kudret Özersay ile Cemal Özyiğit hariç daha doğrusu ağırlıklı olarak Başbakan Erhürman ile Maliye Bakanı Denktaş, hükümeti savunmakla meşguldüler önceki geceki programda. Gerek başbakanı gerekse maliye bakanını dinlediğinizde anlattıkları inanın ki kulağa hoş geliyor ve içinizden cebinizi bir yoklama hissiyatına kapılıyorsunuz; hani üstümde ne kadar para varsa vereyim de bir yardımım olur bari diyerekten.

Başbakan Erhürman'ı dinledim; diyor ki başbakan "ben de rahat değilim, elimden geleni yapıyorum", hani bu mealde bir konuşma yapıyor. Öte yandan UBP Genel Başkanı Tatar, Serdar Denktaş'a "yasayı ihlal ediyorsun" dedikçe O da kendisine "bu şekilde maaş ödemeye devam edeceğim" diye karşılık veriyor.

Anlayacağınız bir gır gır bir şamata…

Peki yazının başında sorduğumuz soruya gelelim; Hükümet elinden geleni yapıyor mu? Buna hayır dedik ama o kadar da insafsız olmayalım hani hiç uğraşmıyor dersek de haksızlık yaparız, peki nedir asıl sorun?

Kimse kusura bakmasın ama mesele kapasite meselesi beyler. Demek ki bu hükümetin kapasitesi yetmiyor bu ülkeyi iyi yönetmeye.

Kapasite meselesi

Hükümet ortakları isterse sabaha kadar konuşsunlar ve bir sürü mazeret sıralayıp masumluk anıtı diksinler, ben neticeye bakarım. Ben derken halkı kastediyorum.

Sonuç olarak yaklaşık 14 aydır sosyal refah seviyesinde bir artış var mı? Yok.

Peki hayat ucuzladı mı? Aksine aşırı bir pahalılık var.

Peki bir diğer soru, Hükümet açığını kapatıp maaş ödeyebilmek için yani gelir elde edebilmek için birçok alanda zam yapmaya devam ediyor mu? Bunun da cevabı evet.

O zaman hükümet bir bütün olarak istediğini istediği şekilde anlatmaya devam etsin, beni hiç ama hiç bağlamaz. Vatandaş cebinden çıkan paraya ve hayatının devamlılığını sürdürmekte yaşadığı ciddi zorluklara bakar.

Peki sokaktaki vatandaş hani bir zamanlar maddi durumu iyi olanlar dahi hızla fakirleşiyor mu?

Peki ya fakir olanlar; onlar tamamen bitirmiş durumda.

Bakınız dostlar aşırı gıda pahalılığı ile karşı karşıya bu halk. Buna bir de elektrik, akaryakıt ve devlet vergileri gibi zamlar eklendiğinde iş içinden çıkılmaz bir boyut alıyor.

Şimdi tekrar soralım, son 14 ayda bu hale geldik, hadi diyelim döviz krizi ve beklenmedik protokol imzalanma krizi gibi krizleri de yaşadığımız duruma ekleyecek olursak, döviz yükseldi ve mali protokol imzalanmadı diye bir ülke hiç iflasın eşiğine gelir mi?

Başbakan Erhürman'a ve genel anlamda hükümetin geneline olan tepki budur. İplerini koparmış at gibi başıboş koşuyor memleket. Nerede nasıl duracağını kimse bilmiyor ve Hükümet birçok sorunun çözümünde ağırlığını koyamıyor.

Bu kadar mı zor 500 bin insanın hayat kalitesini yükseltmek. E zor tabi, cari bütçenin % 80'i memura giderse evet zor ve bu böyle de devam edecek.

Mali protokol ne olacak?

Başbakanın ısrarla üzerinde durduğu bir konu. Anlattım 50 kez diyor "mali protokol Türkiye'deki devlet sisteminin değişmesinden gecikti" diyor. Hani ne ilgili var ne sorumlu demeye getiriyor ve ekliyor Nisan sonu Mayıs başı imzalanır diyor Başbakan; sonra Ersin Tatar'ın üstelemesi üzerine "Mayıs'ta imzalanması hedefleniyor" diye de düzeltiyor. Çünkü kendisi de emin değil. Bilemiyor.

Peki gerçek sorun Türkiye'deki yönetim değişikliği mi? Yoksa Mali protokoldeki özelleştirme ve reformların uygulanması konusundaki ciddi zorluklar mı?

Beyler birileri bu adamlara Ağustos 2018'den beri bu ülkeye para gelmediğini hatırlatsa iyi olur. Evet anladık Türkiye'de sistem değişti ilgili yok ama sekiz aydır da para yok. Sizce tek neden bu olabilir mi?

Başbakan diyor ki çıksın biri bana da ne olduğunu söylesin. Bence de birileri çıkıp Başbakana neden imzalanmadığını söylemeli, hem böylelikle Başbakanın bildiği bir şeyi kendisine tekrar etmiş olur.

Bir ilginç noktaya daha değinelim yeri gelmişken ve bu soruyu Başbakana da soralım; Neden CTP her Hükümete geldiğinde Türkiye ile Mali Protokol gerginliği yaşanıyor ve neden CTP'nin olduğu birçok hükümet Mali protokol yüzünden bozuluyor.

Buda mı gol değil Hakim Bey diyesim geliyor… Yani bu bir tesadüf mü?

Peki nedir öyleyse. Türkiye bu hükümete dar gelecek bir gömleği giymesini salık veriyor olabilir, bizim hükümette yok giymem diye diretebilir…

Sizce de mantıklı değil mi?

Peki gelin diğer türlü düşünelim. Başbakana göre Türkiye'de sistem değişti bu nedenle ortalıkta herhangi bir ilgili yok, bu nedenle sekiz aydır para gelmiyor ve Mayısta da gelip gelmeyeceğini bilmiyoruz.

Sıfır – beş yaş arası bir çocuğa bunu anlatın zaten ne olduğunu anlamadığı için size inanacaktır.

****************

GÜNÜN SÖZÜ

Mali protokol imzalanacak mı?

Ersin Tatar

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları