İki toplumlu sanat
"Yalnızca kendi halkının davasını görebilen kişi kendi halkına da ihanet ediyor demektir. Zira bu halkın da diğerleriyle beraber karmakarışık bir halde içine düşeceği katliamları hazırlamış olmaktadır. Değişim için çalışmayan kötülük için çalışıyor demektir"
Henri Barbusse
Kıbrıs sorunun devamından hayatlarını idame ettiren dünyada en az 5 bin insan var Yuvarlak ama kesin ortalama rakam bu.
BM ve AB bürokrasisi
Garantörlerin masaları, şefleri
Askeri personeli
Ateşesi, peçetesi
İçte siyasetin bütünü Sağı, Solu
Ortası.
Tüm zihinler
**
Bir de kelimenin tam anlamıyla geçinen "avaracı" güruh var!
İki toplumlu sanat ve türlü çeşit "etkinlik" takımı bunlar
Her türü var.
Sahnede
Tuvalde.
Sahada
Yurtdışında organize edilen seminerlerde
Esasen sanat diye hiçbirinin yüzüne bakacak bir camia yok.
Tek satış yapamadıkları gibi çoğunun dost sohbetlerinde bile aldıkları övgüler "ahpapçılık" tadında
Çizgileri, sahnelemeleri, boyaları, çamurları ve hatta sanat diye sattıkları felsefe bile doğrusu astarsız.
Ama iş görüyorlar.
Sadece ortada sürekli görünenler için söylüyorum: Ne eserleri var, ne ele dişe dokunur bir konsept çalışmaları
Var mı?
Tanınan herhangi bir ülkenin ne galerilerinden içeri girebilirler ne de sahnesinde toz yutabilirler.
Sloganları da hep "Kıbrıs Sorunu" eksenli. Yani sanat evrensel ama bizim sanatçımız pratikte hep "kimlikli".
Bu bienalde sadece Kıbrıs sorunu var Dolayısıyla kendi kategorilerinde "yetenek sınavından" geçecekleri de şüpheli
**
Birey olan insanın kökeni Aristo'nun dediği gibi toplum mu yoksa toplum, Sarte'nin dediği gibi bir hastalık mı?
Sanatın değil toplumsal, bireysel bir kurtarıcı tarafı dahi olduğu sanat felsefelerinde belirsiz bir tartışmadır. Mesela büyük sanatçıların hepsinin insanlığın sorunlarıyla ilgilendiğini, bu ilginin dünya barışını sağlamakta önemli katkılar sağlayacağından sanırım ciddi anlamda bahseden tek kişi "romantik Goethe"
Üstelik bu nüans 'gerçek sanat' için geçerli.
Bizde sanat, hiçbir kritere göre var olan bir şey değil.
Yaşam bir bütün, sanatçı da yaşadığı toplumsal sürecin bir parçasıdır, doğru! Fakat bizde bunun bu şekilde ortaya çıktığını kaydedecek bir sanat tarihçisi de yok.
Sanatçının yaratıcı gücünü oluşturan onun özgünlüğüdür. Başka hiçbir şeyi değil. Yani önce özgün olmak gerek.
Bunun da kriteri var, pazar mangalına benzemez.
Herhangi bir ciddi "sanatçının", bizdeki iki toplumlu sanat faaliyetlerinde boy gösteren sözde sanatçılarla dünyanın hiçbir yerinde bir araya gelmesi mümkün değil.
Daha ileri gideyim: tanışması bile mümkün değil.
Bu durum Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum sanatçılar için de aynı anda geçerli
Her sanat kategorisinde "statükocu" niteliksizlik diz boyu
Fakat bizdekiler sosyal medya paylaşımlarında bu etkinlik ve içerikleri Rum dilinde de yayımlayınca insan gerçekten bir şey yaptıklarını sanıyor. Oysa bere ve atkı ile başlayan -ve çoğunlukla 15 kişilik- iki toplumlu sanat etkinlikleri gecesinde sirtaki ile bitiyor.
Daha da garibi Güney'de sahne alıp sergi açabilenler kendilerini son zamanlarda daha da "dünya sanatçısı" zannetmeye başladı. Piyasada sanatçıyı dahi aşan bir ego patlaması var
Sanatın kendisini zavallı hale getiren daima "sanatçılar" olmuştur gerçi ama bizde bu faaliyetler, bir festival yerinde açılmış günü kurtarıcı "stantçılık" tadında bile değil
Üzgünüm; Barış için sanatı kullanmanın farklı stratejilerinden de yoksunuz.
Bunu düşünen, sorgulayan biri de yok gibi
Üstelik sanat savaş ve barış konusuyla "nasıl başa çıkılır" diye reçete de sunmaz ama direniş yollarını anlaşılır bir şekilde estetize ederek ortaya koyabilir.
Bizde bunun böyle olduğunu ortaya koyabilecek biri var mı?
Türkçesi dünyanın hiçbir yerinde beş kuruş etmeyecek eserler, "sanatçı kimlikler" Kıbrıs sorunundan geçinmesini "barış" konsepti üzerinden nicedir öğrendi.
Konu sanat olunca da siyaset ne yapsın!
Sen aslansın, sen kralsın.
Yani ancak Kıbrıs Sorunu içinde sanat yapabilirsin.
Savaşın olmadığı bir durum barış değildir. Barış bundan daha fazlasını ifade eder.
Bizdeki sanat "barış elçisi" rolünde ama bu ifadeden yoksun!
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.