Turizm şöleni-imişşşş!

Yayın Tarihi: 15/05/19 07:00
okuma süresi: 9 dak.
A- A A+

Turizm ülke insanının refahı, mutluluğu kısaca halk için yapılır. Bizde bir rantiye aracı olmaktan öteye geçememiştir. İnanılmaz teşvikler verilip 1 hafta için adamıza getirilen turistlerin buraya gelmek için ödedikleri rakam sadece 169 Euro'dur. Bunun içinde Uçak, transfer, konaklama kahvaltı, akşam yemeği dahildir. Ama sizin bu para ile otellerde 1 haftalık tatil yapmanız söz konusu bile değildir. Çünkü sizin için kimse teşvik primi vermez.

''Turist getiriyoruz'' dendi ise şirin görünür ve kimse sorgulamaz. Sorgulayanlara ise ''Ne yani, sen bu ülkeye turist getirilmesine karşı mısın?'' denir ve afaroz edilir.

169 Euro turistten alınırken Turizm Bakanlığımız da gelen rakama göre tur operatörlerine kişi başı 175 Euro'ya kadar bir ödemecik yapıyor. Türkçesi Tur Operatörünün kasasına para aktarıyor. Alışverişten gelen komisyonları da unutmamak lazım tabii ki.

Turizm Şöleni dedikleri dağıttıkları rantı perdeleme operasyonudur

Bu ayni zamanda küçük, butik tarz konaklama yerlerine, işletmelere de çok büyük haksızlıktır.
Otel ve Tur öperatörleri zaten büyük sermaye kuruluşlarıdır. İlla ki teşvik verilecekse küçüklere verilmelidir, büyüklere değil.

Turizm şenliği dedikleri ise yapılan soyguna sadece yasal bir kılıftır. Bir defa getirilen turistler Esnaf'tan saklanmakta, uzak tutulmakta, çarşıya getirildiklerinde bile rehberler aracılığıyla ''Alışveriş yapmayın, biz sizi Fabrikalara daha ucuz yere götüreceğiz' kandırmacasıyla simsarların bulunduğu sözde alışveriş yerlerine götürülüp soyulmaktadır.

Ola ki çarşıya gelirler, onun da tedbiri alınmıştır; ''illa da alışveriş yapacaksanız size ne söylerlerse yarısını ödemeyi teklif edin'' deyip yapılacak alışverişi de bu şekilde baltalarlar.

Düşünün; bazen çarşıda gün içinde binlerce turist gelip geçiyor ama hiç birisi Kuyumculara, Dericilere, Halıcılara, Çantacılara bakmıyor bile. Böylesi bir durum eşyanın tabiatına aykırıdır. Binlerce turist çarşıya gelip de bakmıyorsa bu nomal bir durum değildir ve kontrol altındalar demektir.

Vergi mükelleflerinin parasını Tur öperatörlerine vereceksin ama turistleri çarşı ile paylaşmaya yanaşmamalarına ses etmeyeceksin.

Turizm Şöleni dedikleri ise dağıttıkları rantı perdeleme operasyonundan öte bir şey değildir.

Esnaf sinek avlarken, ülkenin en gözde turizm merkezi Bellapais sokakları bomboştu

Kurulan çarktan sadece Tur öperatörü ve Hotel sahipleri faydalanmakta ve alışverişten elde edilen arsız komisyonlar da bu çarkın içinde olanlar tarafından paylaşılmaktadır.

Turizm Bakanı Fikri Ataoğlu ülkeye ''1 milyon'dan fazla turist getirdikleri'' iddiasındadır.

Bir defa turizmde sayıya bakılmaz, gelen turistin ne kadar para bıraktığı ve kime bıraktığına bakılır.

Turizm Şölenleri halkı uyutmak, iş yapar gibi görünmek fakat esası yani yapılan vurgunu saklamak içindir.

Mağusa suriçinde meydanda düzenlenen şölen öncesi Ravelin Burcunda yani Akkulede yapılan açılış etkinliğine siyasilerimiz tam kadro katıldı. Bu etkinlik için milyonlarca TL harcandı, yendi içildi her zamanki gibi soyguna kılıf olan halk dansları oynandı, çeşitli gösteriler yapıldı.

Onlar turizmin rantını yerken size de bu görkemli gösteriyi alkışlatıp aklanıyorlar

Vergi mükelleflerinin parası yine oluk gibi harcandı. Kimin için? Zaten büyük sermaye olan, zengin Hotel sahipleri ve Tur öperatörleri ile simsarlar için. Siz de bu görkemli gösteriyi alkışlayıp yapılan harcamaları alkışlarınızla yasallaştırdınız..Bilirmisiniz ki Avrupa Birliğinin paralarıyla onarım gören Akkulenin çalışma bitiminde düzenlenen törene yerel ya da merkezi otoriteden bir allahın kulu katılmamıştır?

Turizm Bakanımız bize öncelikle bu kurdukları teşvik sistemiyle getirilen turistlerin ne kadar para harcadığını açıklasın. Yetmez; harcanan para kimlere ve hangi sektörlere gitmiştir onun dağılımını da açıklasın. Bu paraların bize, yani esnafa gelmediği kesin. Ya kimler almış derseneniz, adres verip söyleyim: Mağusa Serbest Liman'da kurulan Halı fabrikası , Lefkoşa'da bu işler için kurulan kuyum fabrikası ve Girne'de kurulan Deri ve Çanta fabrikaları! Turistlerin yaptıkları bütün harcamaları işte bu KKTC Turizm şeytan üçgeni paylaşmaktadırlar. 'Fabrika'' denmesine bakmayın; o turistleri yanıltmak ve harcatmak içindir.

Bu sistemde ne kadar turist getirirseniz soygun da o kadar büyüyor

Özünde yapılan alışverişlerde insanlar aldatılmakta, üç kuruş olan şey acaip fiyatlara satılmakta olup bunun da ülke imajı için olumlu olduğunu söylemek oldukça güçtür.

Bu sistemde ne kadar turist getirirseniz soygun da o kadar büyüyor. Mesela Turizm Bakanımız ülkeye 1 milyon turist getirdiği iddiasında. Kişi başı teşvik primini bu sayıyla çarpın. Dönen parayı görünce dudaklarınız uçuklar.

Serdar Denktaş istifa etmeden önce bir de şöyle bir açıklamada bulunmuştu: "Gelecek yıl teşvik primini kendimiz ödemek için çalışma yapıyoruz."

Kamuoyu bilsin diye yazıyorum; şu an yarısını TC ödüyor ve seneye ise tamamını bize ödettirecekler!

Sistem mükemmel çalışıyor, yerli esnafı dibe vurdururken büyük sermayeye zirve yaptırıyorlar

Onlar teşvik primi ile yaptıkları turizimden övgüyle bahsedip yere göğe sığdıramıyorlar ama olayın hemen ertesinde KIBRIS gazetesinin manşeti onları yalanlıyor: ''Bellapais sokakları bile bomboş!''. Esnaf her yerde sinek avlarken, onlar bir milyon turistle turizm yaptığı iddiasında! Sadece tanıtım için bile milyonlarca Euro para harcayıp Londra, Bonn, Moskova ve diğer Avrupa başkentlerinde turizm fuarlarına katılıyorlar. Yanıbaşımızda güneyden gelen turiste kuzeye geçmemesi için her türlü zorluk çıkarılıyor ve gelmemesi için herşey yapılıyor.. Lokmacı geçiş noktasında kuyruk yüzlerce metreyi geçiyor, bu çile her gün her kapıda yaşanıyor, ama sorun bir türlü çözülemiyor. Evet, kendi teşvik primi ile getirdikleri turisti Esnaf'tan ve halktan saklıyorlar ama güneyden bedava gelen turiste de Esnafa yarayacağını bildikleri için her türlü zorluk çıkarıp gelmesini istemiyorlar. Lefkoşa'daki Baf ve Mağusa kapılarının açılışını geciktirip gündeme gelmesini bile hazmedemiyorlar. Sistem mükemmel çalışıyor ve yerli esnafı dibe vurdururken büyük sermaye ve TC'li otellerin parasını halka ödettirerek onlara zirve yaptırıyorlar. İşte bu turizmdir ihya olup da gurur duydukları!

Bu şekilde devletin kasası boşaltılırken bize de ödetmek için zam üstüne zam yapılıyor

Ombusdman Emine Dizdarlı ise daha vahim saptamalarda bulunup bunları kamuoyu ile paylaşıyor ve Bakanlığın, getirmedikleri turist için de Tur öperatörlerine usulsüz ödeme yaptığı bulgusunu ortaya çıkarıyor.

Halk her şekilde soyuluyor, devletin kasası boşaltılırken bize de ödetmek için zam üstüne zam yapılıyor., Farkına varmayalım diye de sürekli hükümet bozup kurdurup, vatan millet şehit edebiyatı ile Çarklar böyle döndürülmeye devam ediyor.

Sahipsiz bir memlekette rasgele yaşamaya devam ediyoruz

Konunun özü şu: Bu ülkede aslında turizm yapılmıyor.

Turizmin nasıl yapıldığını görmek isterseniz çok uzaklara gitmeye de gerek yok. Şöyle sınırın hemen öte yanına geçin, Protoras'a Aya Napa'ya, Larnaka, Limasol, Bafa'a gidin ve nasıl organize edildiğini, bütün halkın esnafın, ticaret erbabının ve otel sahiplerinin eşit şekilde nasıl turizmden pay aldığına tanıklık edin.

Yok bizdeki gibi zaten büyük sermaye olan Hotel sahiplerine, tur operatörlerine vergi mükelleflerinin bütün parasını golifa gibi dağıtacan ve sonra da halkı turizm yapıyoruz diye zefleyecen. Ayıp yahu!

Bu satırları yazarken hükümet yine dağılıyor ve bir başka senaryo daha sahneye giriyor.Sorun ise şu ki: Şikayetinizi alacak ne bir kurum ne de bir muhatap bulamıyorsunuz. Bakan her yıl değişiyor ve sorularınız ve sorunlarınız havada kalıyor. Kısacası sahipsiz bir memlekette rasgele yaşamaya devam ediyoruz. Ama büyük bedeller ödeyerekten…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Yılmaz PARLAN yazıları