Sırada üzerine işenecek kişi kim?

Eski Yargıç, yeni ifade özgürlüğü savaşçısı kahraman avukat Tacan Reynar, Kıbrıs Postası'nı hedef göstererek, "Bunu da bir yere yazdık" diye Tweeter üzerinden bize parmağını sallayınca, benim bu konuyla alakalı pozisyonumu netleştirmem farz oldu.

Öncelikle Afrika Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Şener Levent'in hapis cezası ile cezalandırılmasını asla istemem. Hatta hiç kimse yazıp yayınladıkları yüzünden hapse gönderilmemesi gerektiğini düşünürüm.

Afrika Gazetesi ile ilgili kararı eleştiriyorum ama Şener Levent'i hapse atmadıkları için değil, bu yayınlanan şeyin hakaret olduğunu düşündüğüm ve hatta bildiğim için. Ve de hepsinden önemlisi açtığı yolu gördüğüm için.

Mahkemenin ne dediğine bakmaksızın, gerekçeli kararı ne olursa olsun, bu karikatür ya da kolajın kişilik haklarına saldırı ve hakaret içerdiğini herkes biliyor.

"Öyle değil" diyenler, bilgisayarda Erdoğan'ın yerine kendi fotoğraflarını koyup, kolajı, kendi sosyal medya hesaplarında paylaşsınlar, inanayım.

Bu yüzden de asla kimseyi rencide edecek, ona hakaret ettiğimi düşünmesine dahi neden olabilecek bir yayın yapmam. Bununla ilgili de bir mahkeme kararına ihtiyacım yok.

Mesleğinin sorumluluğunu taşıyan hiçbir gazetecinin yapacağını da düşünmem. Şener Levent'in sorumsuz olduğunu düşündüğümden değil elbet bu satırlar. Levent'in bu kolajı kucağında bulduğunu ve sahip çıkmak zorunda kaldığını bilmiyor değiliz hani.

Şunu da ifade edeyim de yanlış olmasın. Ne Recep Tayyip Erdoğan, ne de Şener Levent benim babamın oğulları değil. Birbirlerine diledikleri kadar hakaret de edebilirler, beni hiç ırgalamaz.

Ancak iş meslekle ilgili kutsal kavramlara bulaşınca ve bir hukukçu çıkıp, "Bunların ifade özgürlüğüne verdikleri değer işte bu kadar" gibi ifadeler kullanmaya başlayınca, orada herkes bir dursun.

Biz ifade özgürlüğünü de biliriz, sınırları olduğunu da.

Bu sınırları çizmek için bir mahkeme kararına gereksinim hiç duymadık.

Ben şimdi birisine bu sütundan ağır birkaç ifade yazsam ve o birisi tarafımdan hakarete uğradığını düşünse, en çok ben üzülürüm. Mesleğimi doğru yapmadığımı, doğru kelimeleri kullanmadığımı, karşımdaki rencide ettiğimi düşünür kahrolurum.

Hep söylerim, "Her şey yazılabilir, önemli olan nasıl yazdığınızdır"

Yunanlıların Erdoğan'a bakış açılarının olumlu olduğunu kimse iddia etmedi ki. Erdoğan'ı bir kaşık suda boğmak istediklerini bilmeyen de yok. Hatta üzerine idrarını yapmak isteyen hastalar da olabilir. Ama bunu yayın yoluyla ifade ederken, bunu anlatmanınbin bir türlü yolu var hem de hakaret şüphesi ve hissi uyandırmadan. Afrika Erdoğan ile ilgili hiç mi sert eleştiri yapmadı. Hemen hemen her gün.

Hukukçu arkadaş, alanıma girip bana gazetecilik öğretmeye çalışabilir ama ben onun alanına girip ona hukuk öğretmeye çalışmayacağım. Çünkü ancak onun bildiği gazetecilik kadar hukuk biliyorum.

Mesleğimle ilgili şunu söyleyebilirim ama.

Türkiye'ye karşı kazandığınızı sandığınız siyasi zaferinizi, basın özgürlüğü gibi bizim için önemli bir kavram ile kamufle etmeye çalışırken, artık her önüne gelenin dilediği kolajı dilediği kişiyi rencide edecek şekilde yapıp yayınlamasının önünü açtınız.

Dedim ya, sorumlu gazetecilerin bu yola tevessül edeceğine hiç ihtimal vermem ama Kıbrıs Türk medyasının halini siz de görüyorsunuz. Gittikçe kalabalıklaşan ve birçoğu artık basın meslek ilkelerinden bihaber kimselerin elinde bulunan basın yayın organları bu açtınız yolu tepe tepe kullanacaklardır.

Üzüntüm Şener Abi ve Ali Osman Abi'nin mahkum olmaması değil asla,o kolajın hakaret sınıfından çıkarılıp normalleştirilmesidir.

Ben yayınlamam ama yayınlayanlar çıkacak artık. Sırada üzerine işenecek kişi kim olacak onu merak ederim.