Emeğin Hakkını Vermek – Yaşar İsmailoğlu

Yayın Tarihi: 07/02/09 00:00
okuma süresi: 8 dak.
A- A A+

İngiltere'de yaşayan Kıbrıslı, Türkiyeli ve Kürt toplumlar arasında saygın bir ismi olan çalışkan bir toplum ferdimizdir o. Yılardan beri çeşitli belediyelerde ve toplum kuruluşlarında canla başla toplumlarımıza hizmet etmek kolları sıvamış, çalışıyor. Onu ilk kez bir zamanlar Palmers Green bölgesindeki Metal Box Fabrikasında tanıdım. O zamanlar o deneyimli bir sendika temsilcisi, bense yaz tatili döneminde fabrikaya çalışmak maksadıyla gitmiş bir öğrenci idim. 1974 yılındaki Kıbrıs savaşına rastlayan bu zor dönemde fabrikada çalışan tüm Kıbrıslıtürkler her fırsatta biraraya gelir ve Kıbrıs'ta cereyan etmekte olan olayları hararetli hararetli tartışırdık. Bize bir öcü olarak tanıtılan bu adamın vatanseverliğine ilk kez o zaman şahit oldum. Lefke'li olduğumu bildiğinden, sıcak bir Ağustos sabahı Lefke'nin Rum orduları tarafından ele geçirildiği haberini bana gözleri yaşlı anlatan insandı o.

Yaşar İsmaioğlu yerel belediyelerde çalışan ilk Kıbrıslıtürklerdendi. Hala Waltham Forest Belediyesinde çalışmaya devam ediyor. Onunla Islington ve Hackney bölgelerinde toplumlarımızın haklarını savunma adına omuz omuza birçok toplantılarda, eylemlerde bulunduk. Toplumlarımız içerisinde onun kadar özverili ve karşılık beklemeden toplumu için çalışan bir insan bulmak güçtür. Ama bu tür insanlar bizim toplumlarda pek fazla rağbet görmezler. Şakşakçılar, daima birilerinin arkalarını sıvazlayan yağcı, dalkavuklar, sahte milliyetçiler, ve de eğitimli ama aydın olma becerisinden yoksun zavallı insancıklardır bizim toplumun rağbet ettikleri.

Yaşar İsmailoğlu ve onun gibilerin yaptıkları hiçbir zaman gereği kadar takdir edilmez, edilmedi. O yetmezmiş gibi bu insanların yaptıkları bazen bilerek, bazen bilmeyerek hep gözardı edildi ve birileri daima onların yaptıklarını tekrarlarken bunu bir ilk olarak lanse etme uğraşı içerisinde oldular. Bir girişim yapılırken Roma'yı yeniden keşfetme yerine bu deneyimli insanların deneyimlerinden yararlanılacağına Yaşar İsmailoğlu gibiler daima dışlandı. Onlardan korkuldu. Üstüne üstlük bir de damga vuruldu bu insanlara. Örneğin ''vatan haini''. Çünkü onlar birilerinin belirlediği kısıtlı, kısırdöngü toplumsal normlar içerisinde değil, bağımsız iradeleriyle hareket ettiler. Onlar sırasında birilerinin kişisel çıkarlarına ters düşen ama doğru olan şeyleri yaptılar haysiyetlerinden hiç ödün vermeden. Asla alkışlanmak, ödül almak değildi istekleri. Onlar daima sessiz ve mütevazı bir şekilde toplumlarına hizmet ettiler ve etmeye devam ediyorlar. Ama insan onlar da sonuçta. Bıçağın kemiğe dayandığı an gelir ve artık onlar bile ''yeter be, nedir bu kepazelik'' demek zorunda kalırlar.

İşte Yaşar İsmailoğlu için o an geçenlerde geldi. Kıbrıs Türk Toplum Merkezinde bir basın toplantısı düzenledi. Toplantı için bu mekanı seçmesi önemli sembolik bir olay. Çünkü İsmailoğlu burasının da yıllar önce temellerinin atılmasına öncülük eden birisi idi. Her zamanki düzenli çalışma uslübünün göstergesi olarak salona kendi konuşma kürsüsünü taşıyarak girdi. İlk kez gergin gördüm onu. Normalde yüzünden gülümseme eksik olmayan o şakacı insan o gün sinir küpü idi. Aslında sinir değil, büyük bir hayal kırıklığı vardı yorgun gözlerinde. Yanında kutular dolusu evrak, gazete küpürü, ve fotoğraf vardı. Toplumun başka bir emektar hizmetçisi de ona eşlik ediyordu toplantıda. Küçükken Lefke sahalarında top koştururken izlerdim onu. Lefke futbol takımının en iyi futbolcularındandı Ayhan Bomba. Her ikisi de yakın bir geçmişte yapılan bir yanlışı düzeltmek için orada idiler.

Olay şu: Geçtiğimiz günlerde Türk Toplumu Futbol Federasyonu, KKTC'ye gidip oradaki karma ile bir seri maçlar yapmışlar. Gazetelerden, uydu kanallarından ziyareti ve maçları izledik. Buraya kadar sorun yok. Çok güzel bir olay. İngiltere ve KKTC'de yaşayan Kıbrıslıtürkleri, özellikle gençleri biraraya getirmeyi amaçlayan ve KKTC gençlerinin izolasyonunu bir nebze hafifleten değerli bir çalışma. Yaşar İsmailoğlu ve Ayhan Bomba'nın buna hiç itirazı yok. Hatta her iki federasyonu da yürekten kutluyorlar bu atılımları için. Onların itirazı bu olayın medyada bir ilk olarak tanıtılması. Bizler de izledik. KKTC Futbol Federasyonu Başkanı sayın Adal ve diğerleri, verdikleri demeçlerde bunun bir ilk olduğunu söylediler. Sonradan öğrendik, meğer 'ilk' derken Futbol Federasyonunun, KKTC hükümeti tarafından ilk defa davet edildiğini söylemek istemişler! Ama bunu söylerken kendilerinin sebeb olduğu bu yanlış anlaşılma için özür dilemeyi düşünmediler bile. İşte İsmailoğlunu çileden çıkaran esas neden de bu. Aslında onu en çok yaralayan üst düzey bir Federasyon yetkilisinin onu 'toplumu bölmekle' suçlaması. Hem de bu suçlamayı telefonla İsmailoğluna ona karşı ne kadar saygısı olduğunu, geçmişte futbol için verdiği emekler için ona ne kadar müteşekkür olduğunu söyledikten sonra yapıyor bu yetkili. Üstelik yüzüne karşı değil, Facebooka gönderdiği mesajla.

İsmailoğlu ve onun gibi hür iradeli demokrat, sol eğilimli kişiler sadece karşıt görüşlerden olan kesimlerden tokat yemiyorlar sevgili okurlar. Bu kişiler aynı zamanda 'ilerici, sol kesimler' tarafından da devamlı tokatlanıyorlar. Ve işte onları yürekten yaralayan da budur. Çünkü onlar savaştan sonra saklandıkları yatakların altından çıkan ve Napolyon edasıyla milliyetçiler taslayan sahtekarların hainlik suçlamalarına alıştılar artık. Ama aynı saflarda, aynı onurlu mücadeleler için savaşan kişilerin bu suçlamayı yapması, sadece İsmailoğlu'nu değil, tüm onun gibileri yüreklerinin ta dernliklerinden yaralar.

İsmailoğlu kendi getirdiği kürsüsünden evraklarla, resimlerle futbol için yaptığı çalışmaları, Kıbrıs'a 1978 yılında Ayhan Bomba ve diğer arkadaşları ile karmayı götürdüğünü kanıtladı. Futbolun kişisel yaşamı için nelere malolduğunu da söyledi. Ve geçmişte kendisine yapılan baskılar hakkında ciddi açıklamalar yaptı. Bunların birçoğu birçoklarımızın bilgisi dahilinde idi. Ama ben şahsen bilmediğim şeyler de öğrenip bu fedekar, cefakar arkadaşıma karşı daha fazla saygı duydum.

Sen tasalanma Yaşar arkadaş. Yaptıklarının herzaman hatırlanıp takdir edildiğinden emin ol. Özellikle emeğin değerini bilenler tarafından.

Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakilerin anlayabileceği kadardır. MEVLANA

Nankörlük, zayıf insanların işidir, kudretli insanlar içinde asla nankör olana rastlamadım. GOETHE

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ertanç HİDAYETTİN yazıları