Nikos'un "suçlu koltuğu" adayı başka...

Yayın Tarihi: 17/02/17 08:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+
Enosis kararı ile derin bir krize giren Kıbrıs müzakerelerinde dün, tarihi perşembe toplantısı gerçekleşti ancak kriz ile ilgili çözüm umutları, yerini daha da büyük bir krize bıraktı.

Akıncı, Anastasiadis'in yalanladığı ancak daha sonra aynı açıklamada itiraf ettiği gibi masadan sert bir şekilde kalktı. Eide'nin konuşmasını sürdürdüğü sırada kalkıp kapıyı çarptığı aslında net ama Rum tarafının bilindik propaganda makinesi, bunun böyle olmadığını dünyaya duyurmaya çalışacak.

Daha Akıncı Cumhurbaşkanlığı'na gelmeden, Rum medyası, Akıncı'nın masayı terk ettiğini sızdırmış, bu konuda bir kamuoyu oluşturmuştu bile.

Bunu açıkgözlük mü sanıyorsunuz?

Daha bitmedi.

Rum propaganda makinesi o kadar iyi çalışıyor ki, ilk bakışta Akıncı'ya masadan kalkmak konusunda yapılan suçlamalar, resmin büyüğünde yani Kıbrıs müzakerelerinin çökmesinde suçlu sandalyesine oturtmaya çalıştıkları bir başka tarafı itham için hedef şaşırtmadan başka bir şey değil.

Bir başka ifadeyle, Akıncı'yı hedef gösterirken, aslında herkesin onu savunmaya çalıştığı sırada, çözümsüzlüğün suçunu Türkiye'ye yıkmak istiyorlar.

'Oyun içinde oyun' anlayacağınız.

Anastasiadis'in açıklamalarında, ''Ne Türkiye'nin dayattığı ne de Kıbrıs halkını tatmin etmeyen bir anlaşmayı istiyoruz'' sözünün içinde bu emel gizlidir aslında.

'Ne gerek vardı Türkiye'yi karıştırmaya?' derken, parçalar bir araya geliverdi.

Cenevre sonrasında inceden inceden başlayan Türkiye'yi suçlama girişimini hissetmiştik hepimiz. Rum medyasından bizlere sirayet eden ya da bilinçli bir şekilde ettirilen mesajlarla Cenevre'nin sonuçsuz kalmasının müsebbibinin Türkiye olduğu mesajları enjekte edilmeye başlanmıştı.

Şimdi masadan o kalktı, ''Sigara içmeye çıktım, Eide'nin hakkı yoktu…'' gibi sözler, aslında büyük yalanın altyapısını oluşturmak üzere ortaya atılan küçük yalanlardan ibaret.

Büyük yalan, Türkiye'yi sürecin çökmesinden sorumlu göstermek.

Akıncı'yı suçlu sandalyesine oturtmak mümkün olmayacağını bildiklerinden, en uygun 'suçlu' adayı Türkiye tabiî.

Tutup, "Akıncı çözüm istemiyor. İşi yokuşa sürüyor" deseler, buna kargaların da güleceğini bildiklerinden, bu yola başvurmaları son derece normal.

Rahmetli Denktaş'ı suçlu ve çözüm istemeyen kişi gibi gösterme stratejisinin itirafını Anastasiadis'in ustası Klerides'in eseri "My Deposition"ta da bulmak mümkün. Talat'ı "Denktaşlaştı" diyerek suçladılar. Eroğlu'nu, Eroğlu diye suçladılar ancak 11 Şubat Belgesi'ni imzalayınca şakına döndüler. Planları bozuldu ama Akıncı, suçlu ilan edilmeye uygun bir aday olmadığı için Türkiye'ye yöneldiler.

Hep birlikte göreceğiz ki Anastasiadis, seçimlerde ENOSİS kararı ile diyetini peşin ödeyip rüştünü ispatladığı ELAM'ın ve diğer ret cephesinin desteğini alacak.

Ve yine göreceğiz ki seçimlerde, "Ben aslında Akıncı ile değil; Türkiye ile mücadele ettim ama yıkılmadım" diyecek.

Bunu da bir yere yazın.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Rasıh REŞAT yazıları