Göç

Yayın Tarihi: 11/12/17 07:00
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+
Söyleyin dağlara rüzgara
Yurdundan sürgün çocuklara
Düşmesin kimse yılgınlığa
Geçit vardır yarınlara

Yeni Türkü'nün çok sevdiğim şarkılarından. Göç Yolları.

Çeşitli nedenlerle yurtlarından göç etmeye uğraşan insanları, hedeflerine ulaşamadan tüketen yollar.

Daha geçen akşam haberlerde İtalya, Fransa dağ sınırlarından uygunsuz kıyafetlerle Fransa'ya yasa dışı giriş yapmaya çalışan, bazıları soğuktan donan insanların öyküsünü izlemiştim.

Ya derme çatma teknelerle yola çıkan ve Akdeniz'de yaşamlarını yitiren binlerce göçmen?

İnsanları ülkelerini terketmeye zorlayan nedenler, ekonomik, sosyal, politik ve çevre felaketleri olarak sıralanır.

Bizler de bu ülkede yaşayan çoğu göçmen toplumlar gibi eski bir Birleşik Krallık kolonisinden göç ettik. Kıbrıs'tan.

Nedeni mi? Çünkü İngiliz adadan ayrıldığı zaman ülkeyi ekonomik bakımdan çok yoksul bırakmıştı.

Lawrence Durrell'in "Bitter Lemons of Cyprus" kitabını okuyanlar bunu bir İngilizin ağzından öğrenmişlerdir.

Çünkü onlar için adamızda iki üs sağlamak ve Orta Doğuyu kontrol etmekti önemli olan.

Çünkü tüm dünyada uyguladıkları böl ve yönet politikaları ile ayrılığın tohumlarını çok iyi bir şekilde ekmişler ve ada halkını birbirine düşürmüşlerdi.

Kısacası bizim göç nedenimiz hem politik hem de ekonomikti.

Çeşitli toplumlar, göç hikayelerini arşivlemiş bulunuyorlar. Bunu en başarılı sanırım Karayib Adalarından göç edenler yaptı.

1948 yılında MV Empire Windrush gemisi ile Tilbury Limanına varan 492 yolcunun serüveni birçok kitap, belgesel, radyo, televizyon programına ve sergiye konu oldu.

Bizde göç hikayemizle ilgili ilk çalışma Kıbrıs Türk Toplum Merkezinin 2006 yılında yaptığı değerli bir kitap projesidir. Sonradan Hackney Müzesinde bir fotoğraf sergisi ile proje daha da geliştirilmişti.

"Departures and Arrivals" isimli kitap toplumun çeşitli kesimlerinden 37 kişi ile yapılan söyleşiyi içerir.

Kıbrıs Türk Dernekleri Konseyi de benzer bir çalışma yapmak için kolları sıvadı ve 2017 yılının Kıbrıs'lı Türklerin Birleşik Krallıkta 100 üncü yılları olması nedeniyle bir film ve fotoğraf gösterisi sundu.

Bu etkinlik için dünyaca ünlü Victoria ve Albert Müzesinin seçilmesi toplumumuz için olumlu bir atılım. Biraz olsun "Küçük Kıbrıs" denilen semtlerden ayrılıp İngiltere'nin genel yaşamına atılmış olduk.

Ancak üzülerek söylemeliyim ki her şeye politikayı bulaştırma eğilimi bu etkinliğe de gölge düşürdü.

Etkinlik nasıl politize edildi? Kuzey Kıbrıs Dostları Parlemento Grubu üyesi Lord Sheikh isimli şahsın yaptığı oldukça kötü, tek yanlı politik bir konuşma yapmasıyla.

Lord Sheikh bir ara kendini frenlemeyi beceremeyip "Türkiye tüm Kıbrıs'ı almalıydı" dedi.

Halbuki potansiyel olarak çok önemli olan, Toplum Merkezinin yaptığı güzel çalışmayı bir üst seviyeye taşıması gereken bir çalışma olmalıydı bu. Yöneticiler bunun bir başlangıç olduğunu söylediler. Belki durum kurtarılabilir.

Etkinliğin politik yanı Lord'un söyledikleri ile sınırlı değildi. Organizatörlerin Kıbrıs konusunda gerçekleri tek yanlı yansıtan, suçlayıcı konuşmaları da bunda büyük bir etken oldu.

Gösterilen filme gelince. Kendileri ile söyleşi yapılan bazı kişilerin oldukça ılımlı, olaylara geniş pencereden bakan yaklaşımları ve her şeye rağmen umut dolu olmaları göz doldurdu.

Ancak Kıbrıs'ta yaşanan kötü deneyimlerin anlatımı bence filmin olması gerekenden çok daha geniş bir bölümünü işgal ederek amaçtan biraz uzaklaşmış oldu.

Unutulmaması gereken bir şey var. Kıbrıs'ta yaşanan kötü deneyimlerden etkilenen sadece Kıbrıslıtürkler değildir. Kıbrıslırumlar da aynı şekilde etkilendi. Onların da eşleri, evlatları, yaşlı ana babaları yaşamlarını yitirdi. Onların da büyük kısmı yerlerini terkederek göç etmeye zorlandı.

O yüzden her iki toplum da dengeli olmayı, birbirlerinin acısını kabul etmeyi öğrenmelidir.

Birleşik Krallığa göçümüzün doğal olarak politik unsurları olacaktır. Ancak geçmişe olduğu kadar geleceğe de bakmalıyız.

Örneğin projede gençlere büyük yer verip onların da beklentilerini yansıtmalıyız.

Bir arkadaşımın dediği gibi, "gençler bu tür etkinliklerde sadece halk oyunları oynamamalı. Konuşmalılar da".

Etkinliğe katılan KKTC Londra Temsilcisi Sayın Zehra Başaran, görüş ayrılıkları bir yana itilerek toplumun tüm kesimlerinin birlik içinde çalışması gerekmektedir diyerek önemli bir mesaj verdi.

Umarım şimdiye kadar bunu başardığı söylenmesi mümkün olmayan Konsey ve diğer toplum kuruluşlarımız bu mesaja kulak verirler. Hem de hiç vakit geçirmeden, hemen şimdi.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ertanç HİDAYETTİN yazıları