Kıbrıs'a dönmek mi?

Yayın Tarihi: 08/04/18 07:00
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+

Kıbrıs'ın Komikebir köyünde 1933 yılında doğdu.

Fakir bir ailenin çocuğu idi.

Babası bölgede çok sevilen, sayılan birisi idi.

Adanın sefaletinden kurtulma yolunu 1952 yılında, birçokları gibi gurbete, Londra'ya gitmekte buldu.

Çok çetindi o zamanlar yaşam şartları.

Üzerine güneş batmayan Britanya savaştan çıkalı çok olmamıştı.

Gıda maddeleri kuponla alınabilirdi.

Ailesinin hasreti ile yanıp tutuşan baba zor bir yıl geçirdi.

Sonunda onları da yanına almayı başardı.

Britanya hükümeti, ekonomisini yeniden rayına oturtmak için eski müstemlekerinden işçi davet etmekteydi.

Ancak davete uyup gelenler korkunç ırkçılık, ayrımcılık, güçlüklerle karşılaştılar.

Ev bulmak kadar iş bulmak da güçtü. Hele dil sorunu varsaydı.

Yazımın kahramanı gençlik, evlilik çağına varınca, ailesi bir kızı Kıbrıs'tan getirtip onu evlendirdi.

Ev sahibi olmak hiç kolay değildi.

Yıllarca kiracı olarak çeşitli evlerde akrabaları ile birlikte yaşadılar.

Babasının Londraya taşıdığı popülerliği yardımcı oldu. İş buldu.

Ardarda gelen evlatlar aileye neşe huzur getirdi, ama yaşam daha da güçleşti.

Dayandılar. Azimliydiler çünkü.

Sonunda evleri de oldu. Eşi ile 4 katlı evlerinin birinci katında, sokağa bakan odada konfeksiyon fabrikaları için yıllarca terzilik yaptılar.

Arabamla çalıştığım ofise giderken korna çalar, neşeyle bana el sallarlardı.

Evlatları büyüdü. Tek tek evi terkedip kendi yaşamlarına atıldılar.

Birbirlerine olan sevgileri giderek büyüyerek sürdü.

Birbirlerini tamamlayan domino taşları gibi oldular her zaman.

Çok genç yaşta bu ülkeye gelmelerine rağmen memleket hasreti çektiler hep.

Bir zaman geri ülkelerine geri dönüş yapma hayali kurdular.

Dişlerinden, tırnaklarından biriktirdikleri para ile Mağusa bölgesinde büyükçe bir ev inşa ettiler.

Belki evlatları da zaman zaman tatillerini ana, baba diyarında geçirirlerdi. Öyle de oldu.

Torunları, torun çocukları oldukça geri dönüş hayalleri ertelendi.

Yılda iki kez Kıbrıstaki evlerinde tatil sefası yaşadılar.

Ama yıllarca sert çalışmak onları yıpratmıştı.

Hasta bedenleri ile seyahat etmek onlara artık zor geliyordu.

Birkaç hafta önce, Londra karlarla kaplı iken yine ülkelerine kısa bir tatil yapmaya karar verdiler.

Kıbrıs'ın ısınan bahar havasından yararlanmaktı niyetleri.

Nerden bilecekti bunun yaşamda iken son yolculuğunun olacağını.

Gecenin birinde zaten hasta olan kalbi aniden rahatsızlaştı.

Eşinin, kızının ağlaşmaları içinde çağrılan ambulansa konularak hastaneye götürüldü.

Empatiden yoksun sağlık personeli, veya anlamsız kurallar, eşinin veya kızının ambulansda onunla olmasına izin vermediler.

Üstelik, aileye, "boşuna hastaneye gelmeyin. Yoğun bakıma girmenize izin verilmeyecek" diyerek hastaneye gitmeleri önlendi.

Hastaneye yetişemedi. Sedyenin üzerinde tek başına can verdi.

Eşinin, kızının gözlerinin derinliklerine bakıp onlara veda edemeden, onlarla helalleşemeden, Londradaki evlatlarına, torunlarına son selamlarını gönderme fırsatı bulamadan.

Kıbrıs'ın çarpık düzenine alışık olmayan eşi ve kızı çok güçlük çekti bu en zor günlerinde.

Kıbrıs'ta mezarını ziyaret edecek birileri olmadığından merhumun naaşını İngiltere'ye getirmek istediler.

Bürokratik işlemler için 4 kez ta Lefkoşaya gidip gelmek zorunda kaldılar.

Gittikleri bir dairenin yüksek katındaki odaya hasta haliyle çıkamayacağını söylediğinde memurlar aşağıya inip ona gerekli evrakları imzalatacaklarına binbir çalım ve güçlükle kızının yukarıya çıkıp imzalamasını kabul ettiler.

Merhum, kargo ile yola çıkarıldı.

Güneşli, ılık bir Londra sabahı, ailesinin, sevenlerinin gözyaşları arasında toprağa verildi.

İşte sevgili okurlar.

Diyasporada yaşayan bizlerin çilesine bir örnek.

Bizlere reva görülen empatiden, anlayıştan yoksun davranışlara da.

Kıbrıs'a değil geri dönmek, tatil dışında ayak basmayı dahi aklımızın ucundan getirmememizin nedeni olan durumlar.

Yetkililer bize "geri dönün" çağrısı yapmazdan önce bu yaklaşımları, bu çarpıklığı düzeltmeli.

Hem diyasporada hem de Kıbrısta yaşayanlar için.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ertanç HİDAYETTİN yazıları