Bir yazı, bir hayat ve siyasetin sefaleti!..

Yayın Tarihi: 03/01/11 07:00
okuma süresi: 8 dak.
A- A A+

'Sayın Özadam,

'Sağlık konusunda yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen ülkeyi yönetenlerin ürkütücü sessizliği, vatandaşı çileden çıkarıyor.
Yapılan tüm yayınlara rağmen tek bir Allah'ın kulunun bile çıkıp bir açıklama yapmaması, ülke sağlık sisteminin artık çöktüğünün bir belgesi olarak nitelendirilirken, yine bunun tartışması ve çözüm yolları vatandaşa kalmış görünüyor"

Bu paragraf size ait. Yaptığınız yayın en azından bir kişinin yaşamını kurtarmışsa hala daha ümit var.

Bunu yazımın en sonuna bırakıyorum.

Ülkemizde sağlıkla siyaset arasındaki ilişki "sağlıksız" bir görünüm almıştır.

Sağlık her olgu gibi siyasi bir olgudur, siyasi kararlara ihtiyaç duyar.

Ancak her olgu gibi sağlık da kendi iç dinamikleri, çıkar, iktidar ilişkileri, çıkar grupları vs vs'nin işlevsel olduğu bir olgudur.

Yani sağlık bir işbirliği, çelişki ve çatışma alanıdır.

Ancak tüm kesimler kendi iktidar ve çıkar ilişkileri için uğraş verirken, esas olan yani "hasta" ve dolayısyla onun sağlığı arka planda kalmaktadır.

Çünkü sisteme doğrudan dahil değildirler.

Sağlık alanında operasyonel olan grupların önceliği kendilerdir.

Şu an KKTC meclisinde 17 doktor bulunmaktadır.

Bu küçük ülkede siyasi iradenin %32'si tek bir meslek grubunun elindeyse, sorunumuz gerçekten büyüktür, bu dağılım sağlıksızdır.

Kritik soruları sorması gerekenler ya doğrudan ya da yakınları aracılığıyla sistemle doğrudan ilişkilidirler.

Buna mesleki ilişkiler de dahildir.

Sistemi yaratan da onlardır.

Konuyu gazeteye aktardığınız gün Mecliste sağlık bütçesi tartışılıyordu.

Tartışmaların içeriğine bir bakın lütfen.

Tartışanlar da doctor milletvekillerimiz.

"Sağlık Bakanlığı bütçesi görüşülürken söz alan CTP Girne Milletvekili Abbas Sınay, 13. maaşların henüz ödenmemesini ve Güney'den alışverişlere gümrüklerde yapılan denetimleri eleştirdi.

"Sağlığı konuşurken öncelikle nüfusumuzu bilmemiz lazım" diyen Sınay, ekonominin ve bütçenin planlanması için bir an önce nüfus sayımı yapılmasını istedi. Sınay, 24 saat süreklilik gerektiren sağlık hizmetlerinin ek mesaisiz yürütülmesinin mümkün olmadığını vurguladı."
UBP Girne Milletvekili Esat Ergün Serdaroğlu da, "Ben dahil hepimiz suçluyuz" diyerek başladığı konuşmasında, doktor milletvekillerini eleştirmek istediğini belirterek, bir ülkenin sağlık politikasının insanına verdiği değeri gösterdiğini kaydetti."

CTP-BG Milletvekili Fatma Ekenoğlu da konuşmasında, "Anayasa'ya göre sosyal devlet olan KKTC'de sağlığın özele bırakılamayacağını" söyledi.

Ülkede yeterli hekim ve yatak sayısı olduğunu ve dünya standartlarının yakalandığını belirten Fatma Ekenoğlu, sağlıkta tam güne destek verdi.

UBP Milletvekili Ertuğrul Hasipoğlu da, sağlıkta nereden nereye gelindiğini anlattığı konuşmasında, bugün dünya standardında doktor, yatak ve hemşire sayısına sahip olunduğunu söyledi.

Hastalara güvensizlik yaratan açıklamalardan kaçınılmasını isteyen Hasipoğlu, yataklı tedavinin pahalı olduğunu ancak temel sağlık sağlam tutulursa yataklı tedaviden kurtarılabileceğini KKTC'de bunun yapılmakta olduğunu ifade etti.

KKTC'deki en büyük sıkıntının sistemsizlik olduğunu belirten Hasipoğlu, Sağlık Bakanlığı döneminde yaptıklarını anlattı.

Sayın Levent bu tartışmalar şu soruları sayfanızda sorduğumuz gün yapılmıştı;

Neden devletin hastahanesi sabah 05.00'de yapılan tomografi çekiminden 14 saat sonra hala daha ikinci bir tomografi filmini almamış?

Neden devlet hastahanesi beyin kanamsı geçiren bir hastayı müşahade altında tutup durumunun kötüye gittiğini tespit edememiş?

Neden devletin hastahanesinden tomografi filminin bir kopyasını almak üç saat sürmüş?

Neden devletin hastahanesinde film çekecek teknisyen "mesai saatleri dışında" bulunmuyor?

Neden devlet yaşamı mesaiye bağlıyor?

Hastamız devletin hastahanesinde adım adım ölüme giderken devletin tek yapabildiği bunu bize bildirmekti. Neden?

Siz bu sorulara sayfanızda yer verdikten sonra bunları okuyan bir çok kişiden en az bir tanesi beyin ameliyatı geçirmek zorunda kaldı.

Bu hasta ameliyatını Devlet hastahanesinde değil YDÜ Hastanesinde yaptırdı.

Başarılı geçen ameliyat sonrası kendi geldikten sonra, yan yatakta yatan anneme bakarak kızkardesime "gazetedeki yazı sizinle ilgiliydi değil mi?

Hepimiz sağlığına duacıyız" dedi.

Bu kişi okuduğu yazıdan sonra mı Devlet hashanesine gitmekten vazgeçti, yoksa zaten gitmeyecekmiydi bilemiyoruz.

Ancak her iki olasılıkta da bir yazı bir hayat kurtardı diyebilirsiniz.

Sağlık konusu gündemde tutmanız dileğiyle...

(Kudret Akay)

Karlıtaş: Rehberler ülkenin güler yüzüdür..

'Sn Özadam,

2011 'Kuzey kıbrıs yılı' ve Turizm ile ilgili oluşturduğunuz gündemi ve yazılarınızı ilgi ile takip ediyorum.

Yazılarınızdan pay çıkarılması gereken oldukça fazla noktalar var.Umarın yetkililer ve ilgili kesimler üzerlerine düşen daha güzel bir ülke yaratma vazifesini yerine getirirler.

Bugunkü yazınızda bir taksicinin iddiasına yer vermeniz ve bazı rehberler de gece kulüplerine tur duzenliyor şeklindeki asılsız yorum uzerine birçok üyemizden telefon aldım.

Turist rehberleri bir ülkenin tanıtım elçisi, aynası ve gülenyüzüdür.

Ülkemizin tum eksikliklerine rağmen ziyaretçileri memnun etmek ve hizmet kalitesini yükseltmek için canla başa çalışan ve Tarih,Kültür ve doğa konusunda oldukça fedakar çalışan bir meslek grubuna son derece yanlış bulduğum bu ithamın köşenizde yer alması bizleri üzmüştür.

Birbirimizi böylesi gereksiz suçlamalar yerine Nasıl daha iyiye, daha güzele ulaşabilir sorusunu sorarsak kannatimce daha faydalı çalışmış oluruz.

Turist Rehberleri turizmde ve turist memnuniyeti üzerinde büyük öneme sahiptir. bu şekildeki düşüncelerle bunu lütfen yıpratmayalım.
Saygılar sunar iyi çalişmalar dilerim...'
(Hasan KARLITAŞ)

30 yıl önce hasret giderdiği çocuğu arıyor...

Adı, İlyas Kazdal.. .1981 yılında Ortaköy'de ki Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında askerliğini yaptı.

Fotoğraftaki çocuk, askerliğini yaptığı sırada etrafda bulunan evlerde yaşayan Kıbrıslı Türk bir ailenin oğlu.

Yaklaşık olarak aynı yaştaki çocuğunu Rize'de bırakıp askere gelen İlyas Kazdal, fotoğraftaki bu çocukla gidermiş evlat hasretini.

Her fırsatta birlikte vakit geçirmişler.

Adının "Ergün" olduğunu tahmin ediyor...

Uzun zaman oldu.

Bizlerden belki bulur umuduyla yayınlamamızı rica etti.

Duvar

Kudüs'e atanan bir Amerikalı gazeteci, ağlama duvarının önünden gelip geçerken, bir Musevi'nin her gün duvarın önünde diz çöküp dua ettiğini fark etmiş. Haftalarca aynı manzarayı görünce dayanamamış gazeteci. Bu adamla konuşmayı denemiş:
- "Sizi her gün dua ederken görüyorum." Adam cevaplamış:
- "Evet, sabahları gelir, dünya barışı ve kardeşlik için dua ederim... Öğleden sonraları gelir, yeryüzündeki acıların ortadan kalkması ve bütün insanların refaha kavuşması için dilekte bulunurum..."
- "Ne kadardır sürüyor bu?"
- "Tam 25 yıldır..."
- "Bunca yıl sonra nasıl bir duygu var içinizde?"
- "Duvara konuşuyormuşum gibi bir duygu..."

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Levent ÖZADAM yazıları