Gardiyanların terfisinde şaibe!

Yayın Tarihi: 08/07/11 08:00
okuma süresi: 8 dak.
A- A A+

Meslek hayatımız boyunca çok karışık işler gördük, yazdık, çizdik ama böylesini ilk defa yaşıyoruz.

16 Haziran'da yapılan gardiyanların terfi sınavından sonra 17 Haziran'da ortalık kalkmış oturmuş ve neredeyse terfi alamayan herkes itirazda bulunmuş ve dilekçelerini de kamuya iletmişti.

Önceki gün yapılan itirazlar değerlendirildi ve sınav sonuçlarına göre listenin başında bulunan Güven Bengihan ikinci, ikinci sırada bulunan Metin Bilmem de birinci ilan edildi.

İşi ilginç kılan yanı ise, her iki ismin de sonuçlara itiraz etmediğiydi.

Hal böyle olunca da önce birinci ilan edilen ama sonra ikinciliğe düşürülen Güven Bengihan sonuçları mahkemeye götürme kararı aldı!

Terfi sınavlarının sonuçları kriter puanları ile performans puanlarının toplamına bakılarak yapılıyor.

Performans puanlarını bilmiyoruz, çünkü bunu sınava katılanlar da bilmiyor.

Daha önceki sınavlarda bu puanlar kamunun duvarına asılır ve sınava girenler öğrenirdi.

Bu kez niye yapılmadı, kafalar bu yönden karışık.

Kriter puanlarında da Güven Özbilgehan 38 puan alırken, Metin Bilmem 27 puanda kalmış.

Sonra bir evrağı eksik olduğu anlaşılmış ve onu da götürünce puanı 30'a çıkarılmış.

Yani arada tam 8 puanlık bir fark varken, nasıl olur da bu fark görmezlikten gelinip ikinci olan birinci ilan edilir, biz hala anlamış değiliz!

Kafa karıştıran bir başka konu da, komisyon üyelerinin durumu;

16 Haziran'daki sınavda komisyon üyeleri, Vesile Usar, Müzeyyen Yeşilada, Zalihe Şakir, Taner Tuna ve Salahi Hoca idi…

Ancak terfi sınavlarına itirazların yapıldığı toplantıya Vesile Usar yaş haddinden dolayı emekli olduğu için, Taner Tuna da izinde bulunduğu için katılamadı.

Yani, terfi sınavlarının kaderini üç komisyon üyesi belirledi.

Burada da yasadışı bir durum var.

Çünkü Anayasa Mahkemesi'nin içtiat kararına göre komisyon üyelerinde bir eksik olsa bile o sonuçlar geçerli sayılmaz…

Kamu Hizmet Komisyonu gibi çok ciddi ve hassas bir kurum nasıl olur da Anayasa'ya aykırı bir kararın altına imza atar, bunu anlamak hiç mümkün değil…

Konuyu dün komisyon başkanı Çetin Uğural ile de görüştük…

Hatta açıklamalarından onu anlamaya çalıştık ama ne yazık ki anlayamadık!

Anayasa Mahkemesi'nin içtiat kararına, teknik konular içine girmez dedi.

Eğer bir terfi sınavında insanların kaderi bu teknik konulardan etkileniyorsa nasıl olur da girmez?

Ayrıca kriter puanı 30 olan bir gardiyan, nasıl olur da kriter puanı 38 olan bir gardiyanın önüne geçer ve ona subaylık yetkisi verilir?

Dedik ya, bu işte kafamız iyice karıştı.

Onun için Sayın Uğural'a dedik ki, bu konuyu bugün yazacağız lütfen siz de bize detaylı bir açıklama gönderin.

Hoş konu artık mahkemeye sevk ediliyor ve son kararı orası verecek ama, biz de bu işlerin en azından teknik kısmının nasıl olduğunu öğrenmek istiyoruz.

Eğer 30 rakamının 38 rakamından büyük olduğunu bana ispatlarlarsa, tamam ben yanılıyorum diyeceğim.

Tam iki gündür bu bulmaca gibi olayı çözmeye çalışıyorum, hadi biraz da sizin kafanız kurcalansın…

Okur Görüşü

"Gençler küsüyor!"

Politika bu ülkede tamamen insanları oyalama oyunudur. İnsanlar yok sağ, yok sol diye tartışadursun bu ülkede, sağ partiler sol partiler, sendikalar hep bu şekilde kendilerini kollamadı mı?

Partizanlık sadece partilere mahsus değil bu ülkede torpil kamu olgusunu taşıyan her yere bulaşmış durumda...

Zaten özelleştirmeyi desteklememin tek sebebi özel şirketin kar amacı güdeceği için partizanlığın azalacak olmasıdır.

O kurumlar partizanlıkla her görüşten partililerle, devletin malı deniz denilerek, doldurulmadı mı?

Dünyanın en iyi okullarını okuyup dönen gençler, işsiz kalıp da partizanlıkla işe giren ve yüksek maaş alarak mercedeslerle gezen insanlara kalbi buruk bakıp da yurtdışına göç etmedi mi?

Bu ülkede nerede okuduğunuz önemli değil?

Neler başardığınız da!

Bu ülkede memur iseniz eğer ekonomik olarak bir sınıf atlamışsınız demektir.

Yüksek geliriniz var demektir.

Partililer ve akrabaları da hep memur olur nedense...

Kaç tane arkadaşım var; Hacettepe Tıpı bitirmiş arkadaşım var, Oxford University mezunu arkadaşım var, ODTÜ mezunu arkadaşlarım var, MIT mezunu tanıdığım arkadaşlarım var.

Bunların hepsi yurt dışında kalmayı tercih ettiler.

Neden?

Çünkü bu ülke potansiyeli olan gençlerin değerini bilmiyor?

Neden, çünkü bir kişinin Oxford'dan mezun olması, herhangi bir partide yüksek bir pozisyona sahip amcası olmasından daha önemsiz.

Devam edilsin bu adımlara, küstürün gençlerinizi ki sakın dönmesinler adaya.

Onun kızı, bunun oğlu diyerek istihdamlara devam edin.

Ama sonra da gelip haklarımızı aldılar diye ağlamayın bize.

Biz göç ederken, biz 3 kuruşluk gelirimizin 1 kuruş vergisini verirken sizdiniz çoğunlukla partizanlık yaparak istihdamları alan, zenginlik içinde yaşayan.

Etme bulma dünyası bu...

Ha unutmadan da ekleyim, sonuçta belki bu ülkede özelleştirmeler olacak ve özel sektör canlanacak.

Belki memur olmakla özel sektörde çalışmak artık farklı olmayacak.

Ama bu ülkenin kaybettiği beyin göçü bu adaya geri dönmeyecek, çünkü yurtdışı bu beyin göçünü kollarını açıp kucaklıyor, iyi bir maaş ve gelecek vaat ediyor.

Tarihten de bir dipnot vermek lazım bu noktada.

Nuremberg yasalarının revize edilme aşaması gelir her zaman aklıma; Gaz odaları fikrinin çıktığı toplantıda Nazi'lerin düşündükleri ve yapmaktan son anda vazgeçtikleri bir seçenek daha vardı:

Yahudi toplumunu kısırlaştırmak.

Eğer Nazi rejimi bu seçeneği seçmiş olsaydı bu gün 2. Dünya savaşında yenilmiş dahi olsa Yahudi toplumunu yok etmiş olacaktı.

Çünkü gelecek nesli olmayan bir toplum, yok olmaya mahkum bir toplumdur.

Biz şu anda daha kötüsünü yapıyoruz.

Biz haksızlıkla, partizanlıkla gelecek neslin potansiyeli olan kısmını adadan kovuyoruz.

Aferin bize..."

(Onur OLGUNER)

İstifa

Çok zengin bir petrol şeyhi oteldeki odasına girer girmez hemen telefona sarılır ve arkadaşının verdiği bir kadının telefonunu çevirerek: "Bak güzelim ben buraya bir iş anlaşması imzalamaya geldim, telefonunu araba motoru üreticisi bir arkadaşımdan aldım; 2 saat sonra başka bir şehre gidiyorum.

Benimle 1 saat geçirirsen sana bin dolar, bir araba ve de bir pırlanta yüzük vereceğim" der.

Karşıdaki ses sevinçle: "Beyefendi ben otelin sekreteriyim. Dışarıyı aramak için 9 tuşuna basacaktınız..

Ama merak etmeyin, sakin olun ben şimdi istifa ediyorum ve hemen yanınıza geliyorum.."

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Levent ÖZADAM yazıları