Bir terörümüz eksikti!

Türkiye'nin Lefkoşa Büyükelçisi Akça, gazete haberlerinin öğrenci ailelerini olumsuz yönde etkilemesi yönünde yaptığı açıklamadan dola kısmen haklıdır.

KKTC'yı bir suç batağı olarak gören ana-babalar buraya öğrenci göndermekte endişe duyabilirler.

Buradaki kumar ve fuhuş sektörü de öğrenci akışını olumsuz olarak etkileyebilir…

Üniversitelerin haddinden fazla pahalı oluşu, ev sahipleri ile esnafın aç gözlüğü, halkın öğrenciye önyargılı davranışları da bu etkenler arasındadır.

Ama asıl büyük tehlike terör tehlikesidir.

Ana babalar her şeyi görmezden gelebilir, taviz verebilir ama konu terör oldu mu, bir anda karar verir.

…

Dün YDÜ'de yaşanan öğrenci kavgası ne ilktir ne son olacaktır.

Türkiye'nin teröre çok sayıda şehit vermesi herkesi çok daha hassas ve asabi yapmış, insanlar patlamaya hazır bomba haline gelmiştir.

Dün YDÜ'de yaşanan öğrenci kavgası da sadece birkaç kişinin tahrik eden hareketleriyle meydan gelmiş ve büyümüş, Allah var ki kimsenin burnu kanamamıştır.

Ama asıl dikkat edilmesi gereken bundan sonradır.

Çünkü dün polis yetkililerinden aldığımız bilgilere göre olaylar ansızın saman alevi gibi parlayabilir istenmeyen şeyler yaşanabilir.

…

KKTC, söylenenlerin aksine dünyanın bir çok ülkesinden daha sakin, daha huzurlu ve güvenli bir ülkedir.

Dünyanın neresine giderseniz gidin, tehlikeli bölgeleri vardır hele de gece belli bir saten sonra o semtlerin yakınından bile geçmek imkansızdır.

Evet, bizde de son günlerde adli suçlarda önemli bir artış vardır ama, ister Güney Kıbrıs olsun, isterse Türkiye, ya da dünyanın başka bir ülkesi ile kıyaslandığında devede kulak gibi kalır.

…

Üniversite sektörünün son yıllarda, diğer tüm sektörleri geride bırakarak ülkeye en fazla girdi sağladığını bilmeyen yok.

O zaman her türlü aksaklık ve sorunlara rağmen bu sektöre toplum olarak sahip çıkmak, herkesin ortak görevidir.

Okul yönetiminden tutun, hocalara, emniyet güçlerinden sokaktaki her bireyin bunda sorumluluğu vardır.

Eğer bu ülkede, 1974 sonrası hiç bilmediğimiz, yaşamadığımız terör denen illet peydah olursa ve bunun da merkezi üniversiteler olursa, bu sektörü de birkaç yıl içinde kaybetmek içten bile değildir.

Düzoğlu su tankerlerine dikkat!

Sürücü değil sanki cellat gibiydi.

Adam öyle bir hızla tozu dumana katarak gidiyordu ki plakasını bile alamadım.

Sadece su tankerinin yanında Düzoğlu Su Servisi yazıyordu.

Dün saat tam 14.30'da, Yenişehir ışıklarının olduğu kavşakta, hem de kırmış ışık ihlali yaparak, bırakın adam kendi canını o kavşakta bulunan çok sayıda sürücünün de hayatın tehlikeye attı.

Bunu gören okuyucu değil, bu kez bendim, ve de şikayetçiyim!

İnsan hayatını bu kadar tehlikeye atan bir sürücü ancak cani olabilir.

Bunların içimizde dolaşmasına daha ne kadar müsaade edeceğiz?

Bir bayrak da siz asın…

29 Ekim'e daha bir hafta var, her zaman olduğu gibi coşku ile kutlayacağız.

Buradan bu satırları okuyan herkese çağrıda bulunuyorum.

Gelin 29 Ekim'i beklemeden evlerimizin balkonuna, pencerelerine, dükkanlarımızın önüne ay yıldızlı bayraklarımızı asalım.

Ama bunu şoven ve sahte milliyetçi duygularla değil, yürekten yapalım ki, sadece iki gün önce terör kurbanı olan 24 şehidimiz için değil, geçmişteki tüm şehitler için yapalım.

Yetim kalan bebeler, eşsiz kalan bacılar, evlatsız kalan analar babalar için yapalım.

Vatan için canını verenlere en azından bunu esirgemeyelim.

Ne dersiniz?

Karavana

Teskere zamanı yaklaşmıştır.

Aynı tertip askerlerden bazıları oturup karar alırlar.

Bir daha saf asker Mehmet'e ayak işleri yaptırmayacaklardır.

Kararı Mehmet'e açıklarlar.

Bu habere çok sevinen Mehmet yine de doğrulatmak için tek tek sorar :

-Sen Ali, ayakkabılarını bana boyattırmayacaksın değil mi?

-Evet.

-Sen Osman, benim sigaralarımdan otlamayacaksın değil mi?

-Otlamayacağım.

-Sen Hasan, çoraplarını bana yıkattırmayacaksın değil mi?

-Yıkattırmayacağım.

Herkesten gerekli yanıtı alınca Mehmet :

-İyi, bundan sonra ben de karavanaların içine işemeyeceğim