Dini istismar ediyorlar!

Yayın Tarihi: 23/11/11 07:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Toplum şu anda karpuz gibi ikiye bölünmüş durumda;

Dindarlar ve dinsizler!

Bunlar tarafların karşı tarafa söylemleri.

Her yaz tatili geldiğinde Kuran kursları başlayınca kısır bir döngü içinde birbirimizi yer dururuz.

Şimdi daha da gergin bir süreç bekliyor bizi.

Haspolat Meslek Lisesi'ne, eğitim yılının tam ortasında açılan İlahiyat bölümüyle yaşanan çatışma çok daha büyüyecek.

İlahiyat bölümünü destekleyenler belki de molla, desteklemeyenler ise dinsiz ilan edilecek.



Olayın en büyük suçlusu pek tabi ki hükümet, daha da doğrusu bakanlık.

Objektiflerin karşısında poz vermeyi çok seven bakanımız, KKTC'de bir ilk gerçekleştiriliyor ve her nedense tek bir kelimelik açıklama yapma zahmetine katlanmıyor.

Şimdi akla şöyle bir soru geliyor;

Bakan Dürüst, eğitim döneminin tam ortasında ilahiyat fakültesi olayına karşı ama emir her zaman olduğu gibi yine yüksek yerden geldi ve bu konuda ömrü billah konuşmayacak.

Yok tersi ise ve ilahiyat fakültesine destek veriyorsa, çıkar delikanlı gibi kamuoyunun karşısına KKTC'de bir ilk olanı gerekçeleriyle açıklar.

Biz sadece susmasını, gerginliğin artma nedeni olarak görüyoruz.



Bu arada muhalefet ve bazı sivil toplum örgütleri de bu konuda zemzem suyuyla yıkanmış değiller.

Din eğitimini sanki de 'öcü' olarak göstermeye çalışıyorlar.

Bu işin elbette kolay yanı!

Ama bir de inançlar var, yıllardır savundukları evrensel değerler var…

Laf ola muhalefet yapacaklarsa kendi bilecekleri iş ama, yapılan ağır eleştiriler, toplumu zaten pamuk ipliğine bağlı ilişkilerini koparmaktan
öteye geçen eylemler değildir.

Her fırsatta komşumuzdaki Kilise'ye bakış açısını bile göz önünde bulundursalar, daha objektif olacaklarına inanıyorum.

Daha ilkokuldayken haftanın belli günlerinde Kilise'ye giden Rum öğrenciler orda dururken, bu tarafta niçin din eğitimi veren kurumlara bu kadar ön yargı ile bakıyorlar?



Benim kişisel görüşümdür;

Din eğitimine de, ilahiyat fakültelerine de karşı değilim.

Madem ki inançta baskı ve empoze olmaz, madem ki aksi evrensel değerlere ters düşer, o zaman kimin hangi din dersini alacağı, hangi dine
sarılacağını bırakın da kendileri karar versin.

Burada asıl üstünde durmamız gereken konu, bir süredir baskı altında tutulmaya çalışılan Kıbrıslı Türkleri'nin birileri tarafından ılımlı İslam modeline çekilip çekilmediğidir.

Eğer, Kıbrıs Türkünün en büyük değerlerinden birisi olan laikliğe halel geliyorsa, bu işte bir bit yeniği var demektir.



Diyeceğim şudur;

KKTC'de son 15 yıl içinde bazı tarikatların türediğini bilmeyen yok.

Nurcular bir tarafta, Süleymancılar bir tarafta, kendi ölçülerinde faaliyet sürdürmekte ve şimdiye kadar da bundan kimse bir zarar görmemiştir.

Bundan böyle eylem şekilleri değişir mi, ilahiyat bölümü ile bu iş dallanıp budaklanır mı işte onu bilemiyoruz.

Bu da en başta tabi ki hükümetin ve dolayısıyla bakanlığın görevidir.

Yarın bir gün, okullarda din üzerine çatışmalar çıkar da, öğrenciler okumak için gittikleri kurumlarda birbirlerine 'dinsiz' ve 'molla' yakıştırması yaparlarsa, ki bu bizi bekleyen en büyük tehlikedir, bunun tek sorumlusu şu an bakanlık koltuğunda oturan Kemal hazretleri olacaktır.



Kısaca;

Ülkemizde din konusu sürekli istismar edilmiştir, anlaşılacağı gibi istismar edilmeye devam edecektir.

Bunun da tek sorumlusu, gelmiş geçmiş hükümetler olduğu kadar Kıbrıs Türkünü, dinsiz ilan edip, tımar etmeye yeltenen dış güçlerdir.

Korkak, kabuğuna çekilen ve yukardan gelen her emri uygulamaya çalışanlar, gün geldiğinde belki o kutlukta oturmayacaklar ama onların hataları nedeniyle, onarılması çok zor arızalı bir gelecek bizi bekliyor olacak.

LTB'de işe 'son' girenler 'ilk' gedecek!

Ülke ekonomisinde baş gösteren sıkıntılar bir çok belediyemizde de devam ederken, bundan en fazla nasibini alan Lefkoşa Türk Belediyesi artık karar aşamasına geldi.

Belediyenin bütçesinin ayağa kaldırılması için şu anda 1000'in üzerinde olan personel sayısının 850'e düşürüleceği ve bunun yeni yıldan sonra uygulanacağı söylenirken, konu ile ilgili belediye ve sendikanın şu anda masada oldukları, anlaştıkları taktirde belediyeye son dönemde alınan 200'e yakın çalışanın tazminatlarını ödenip işten durdurulacakları ifade ediliyor.

Anlaşılan, son giren ilk çıkacak ve devletteki gelenek devam etmiş olacak.

Cin

Kadının biri kumsalda yürürken ayağı eski bir lambaya takılmış, kadın lambayı kumların içinden çıkarmış, ovalamış. Lambadan cin çıkmış ve;

-'Sadece bir dilek hakkın var, iyi düşün öyle dile' demiş.

Kadın hiç tereddüt etmeden, cebinden bir harita çıkararak:

-'Bütün dünyada zulmün, savaşın, açlığın bitmesini istiyorum. Bu haritadaki ülkeleri görüyor musun? Bu ülkelerin birbiriyle savaşmayı bırakmasını, her yere barışın gelmesini diliyorum' diyivermiş.

Cin haritaya bakmış ve dehşetle;

- 'Tanrı aşkına kadın! Bu ülkeler binlerce yıldır savaşıyorlar. Tamam işimde iyiyim ama o kadar da değil! Bunu yapabileceğimi sanmıyorum, başka bir dilekte bulun' diye bağırmış. Kadın birkaç dakika düşünmüş ve ;

- 'Hayatı m boyunca doğru bir erkek bulamadım. Bilirsin; hem ince düşünceli, hem dürüst, hem karizmatik, hem eğlenceli biri, sevecen, ilgili ve ömür boyu sadık olacak erkek diliyorum' demiş.

Cin derin derin bir iç çekmiş:

-Uzat şu kahrolası haritayı!...

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Levent ÖZADAM yazıları