"Ben tatildeyim annemi lütfen gömüverin!"

Yayın Tarihi: 13/06/15 07:00
okuma süresi: 7 dak.
A- A A+

Hayırsız insanlarız vesselam…

Bunu kendimi içine katarak söylüyorum çünkü seneler var uğramamıştım!

Oysa yıllar önce arkadaşlarla toplanır karınca kararınca hediyelerimizi elimize alır ve bunun da reklamını hiç yapmadan Lapta Huzurevi'nin yolunu tutardık…

O zaman adı huzur eviydi!

Eski yerindeyken orada huzur dışında her sıkıntı vardı…

Lapta'nın en müstesna bölgesindeydi ama bakımsızlık ve ilgisizlik orada yaşayanların yüzüne re yansımış asbest çatı altında insanlar öleceği günü beklerdi…

Her zaman olduğu gibi ülkenin beceriksiz ve basiretsiz yöneticileri oraya sadece Yaşlılar Haftası dolayısıyla basın ordusuyla ziyaretler gerçekleştirip, bunları gazeteler de çarşaf çarşaf yayınlardı…

Sözde yaşlılara nasıl sahip çıktıklarını gösteriyorlardı yönetici takımı!

Sonra ülkenin inşaat müteahhitleri devreye girdi ve buraya çok yakın yerde yaşlılar için yeni bina yapmaya başladılar, o zamanlar çok da taktir aldılar ama olumsuz koşullar nedeniyle inşaatın temeli atıldı hepsi o kadar…

Yarım inşaat hala duruyor!

Oradaki yaşlılar kötü koşullar nedeniyle bakanlığın gayretleriyle Lapta'nın zirveye yakın bir yerinde eskiden otel kullanılan bir binaya taşındı…

Burası daha temizdi, daha havadardı, daha geniş bir yapıya sahipti…

Nihayet geçenlerde kısmet oldu ve yolumuz oraya düştü!

Utana sıkıla girdim kapıdan içeri çünkü yıllarca ihmal etmiştik onları, ölenler olmuş, yeni gelenler olmuştu…

Eskisine göre çok daha iyi şartlarda yaşıyorlar şimdi…

Yönetici Ayşe Kaya ve çalışanların özverilileri sayesinde!

Mümkün olduğu kadar bütün yaşlı insanlarımızı ziyaret etmeye gayret gösterdim, yaşam koşullarını gözlerimle görmek istedim…

Her bir odadan içeri girerken hep eski bina aklıma geldi, o izbe binada nasıl oldu da yıllarca yaşadılar diye sordum kendime…

Genelde tekli ya da ikili odalarda kalıyorlar, beyaz badanalı duvarlar, temiz nevresimler, her odada televizyon banyo…

Hijyen şartlarda yemeklerin pişirildiği küçük bir mutfak, dağ ve deniz manzaralı derli toplu bir yemekhane…

Hiç de fena olmayan geniş bir bahçe…

Ve odalarından girip çıkan, çoğu düşünceli yaşı 70'in üzerinde onca insan!

Ortak özellikleri gözlerinin hep bir yana odaklanmış olması, çok isterdim o anda kafalarından geçenlerin neler olduğunu öğrenmeyi!

Yönetici Ayşe Kaya'nın da rehberliğinde hepsiyle konuşmaya çalıştım…

Her birinin hayat hikayesi bambaşka!

Huzurevinde bulunuşlarının nedeni var, kimi eşine kızmış oraya yerleşmiş, kimi oğluna kızına darılmış kaçışı orada bulmuş…

Ortak noktaları oradaki çalışanlar olmuş aileleri…

İş dünyasının önde gelen insanlarının yakınlarının da orada olduğunu öğrenince içim burkuldu…

Paraya, şan ve şöhrete sahip olmuşlar ama belli ki insanlığa sahip olamamış çok kişi…

Göndermişler yurda, her ay ödenen bir miktar para, ayda yılda yapılan göstermelik ziyaretler, başka bir şey umurlarında bile değil!

Onların ailelerinden olmayan bazı ziyaretçiler bile, kendi ailelerinden daha fazla ilgi gösteriyor, bağırlarına basıyorlar onları.

Hepsinden de Allah razı olsun…

Çünkü biliyorlar ki orada kalanların tek ihtiyacı biraz sevgi, biraz şefkat ve sohbet edebilecekleri birkaç saat…

Onların hikayelerini öğrendikçe kan beynime sıçrıyor;

Hele bir tanesi, geçtiğimiz aylarda hayatını kaybetmiş ve yöneticiler aileyi aramış, cenazeyi almaları için…

Cevap ise içler acısı, insani boyuttan uzak ve tüy ürpertici;

"Ben şu anda tatildeyim lütfen siz gömüverin…"

Yanlış okumadınız sevgili okurlar!

İnsanlar analarının öldüklerini öğreniyorlar ama tatilde oldukları için cenazeye gelemeyeceklerini söylüyorlar!

Yönetim ise cenazesi kendisi kaldırıyor…

Nasıl bir insanlık, nasıl bir evlatlık nasıl bir beyin bu!

Hele de bu kişilerin Lefkoşa'nın çok ünlü bir ailesi ve servet sahibi olan insanlar olduğunu öğrenince bilmem siz nasıl düşünürsünüz?

İçimden onları deşifre etmek, isimleriyle burada yazmak gelir ama çok iyi bilirim ki 'insan haklarını' ihlal etmekten dolayı dava ederler beni, kazanırlar da…

Sevgili okurlar;

Sizlerden tek bir ricam var…

Ayın belirli günlerini hatta tek bir gününü Lapta Huzurevi'ne ayırın, hatta aile fertleriyle birlikte…

Onların ne hediye istedikleri var, ne kutu kutu baklava ya da başka bir şey!

Birkaç saatlik sohbetinizle belki de son demlerini yaşayan ve bir çoğu da hasta olan insanlara öyle bir şifa olursunuz ki, inanın o kapıdan çıkarken yaşayacağınız huzuru başka hiçbir zaman bulamazsınız!

Hele de yaşanmış gerçek hikayeler duymak isterseniz bir kez deneyin derim…

NOT: İKİ GÜN YURT DIŞINDA OLACAĞIMIZDAN DOLAYI YAZILARIMIZA ARA VERİYORUZ. SALI GÜNÜ KISMETSE YİNE BU SAYFADA OLACAĞIZ…

Huzurevi'nin yönetici Ayşe Kaya ve çalışanlar için onların hepsi aileden birer parça. Bir çoğu sorunlu ve hasta olmasına rağmen büyük özveri ile çalışıyor ve onlarla yıllarca özdeşleşmiş durumdalar

O belki odasına girdiğinizde sizi duymaz ve televizyonu hem de dibinden izlemeye devam edebilir ama seslendiğinizde en azından dönüp bakacak ve sonra yine izlemeye devam edecektir…

Günün üç öğünü yenilen yemeklerde herkesin masası da belli oturacağı sandalye de…Yemekler diyetisyenler tarafından belirleniyor, isteyenler dışarıdan da getirtebiliyor…

Bu nine tam 13 yaşında ve Kıbrıs manilerini öyle bir güzel söylüyor ki hayretler içinde kalmamak elde değil…Türkü isteyin onu da söylesin o yanık sesiyle…

Huzurevi'ne sürekli ziyarette bulunan gönüllü insanlarımız da yok değil. Çünkü oraya gidince huzur buluyorlar, kendi elleriyle yatalak nineleri besliyorlar…,

Bu yaşlı nine yatağından kalkamıyor, yemeğini çalışanlar yediriyor, hayat hikayesini öğrenmek mümkün olmadı çünkü konuşamıyor da…

Sağlıksız ve sorunlu yaşlılarla ilgilenmek gerçekten çok kolay değil ama çalışanlar güler yüzlü olunca sorunlar kendiliğinden aşılıyor…

Emine teyze Larnaka'lı öğretmen ailenin kızı ve Viktorya Lisesi mezunu. Çok iyi İngilizce biliyor, asilliğini hiçbir zaman kaybetmiyor. Eşini kaybettikten sonra buraya yerleşmiş, çocuğu da yok…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Levent ÖZADAM yazıları