Siyaset yargının önünde olunca!

Yayın Tarihi: 20/09/16 07:00
okuma süresi: 7 dak.
A- A A+
Yüksek Mahkeme Başkanı Narin Ferdi Şefik'in yeni adli yılın açılışında böyle sert bir konuşma yapacağını tahmin ediyordum…

Çünkü göreve geldiği gün yaptığı ilk açıklamada belki de birçok erkekten bile cesur olduğunu ortaya koymuş, hamaset edebiyatından daha ziyade yargının eksik tüm yanlarını deşifre etmişti!

İyi de şimdiye kadar tüm olumsuzluklar masaya yatırıldı da ne oldu…

Hangi iyileştirmeler yapıldı!

Yapılamadı, belki de bilakis yapılamadı…

Her ne kadar ülke insanının en güvenilir kurumları arasında hep listenin en üstünde olsa da, belki de siyasiler erklerini burada da sürdürmek için bu fırsatı onlara vermek istemiyordu!

…

Sayın Şefik'in de söylediği gibi…

Birçok konuda mahkemelerin aldığı kararlar bu ülkede uygulamaya sokulmuyor!

Onca özverilerle alınan kararlar uygulamaya sokulmuyorsa bunun tek nedeni vardır o da siyasetin elinin hala yargının içinde olduğudur…

Elbette burada çürük elmalarla çürük olmayanları çok iyi ayır etmek gerek!

Her kurumda olduğu gibi yargıda da sırtını siyasilere ya da bir takım iş çevrelerine dayayanlar ki bunların çoğu bilinmektedir zor şartlarda ayakta kalmaya çalışan yargı sistemi içindeki istenmeyen insanlar olduğu halde siyasilerden aldıkları güçle yerlerini hep koruma altına almışlardır!

…

Şefik'in mahkeme kararlarının ihlal edilmesini örnek gösterirken isim vererek de açıklama yapması belki de tarihte bir ilk teşkil etmektedir…

Örneğin Girne Üniversitesi'nin adının yasal olmadığı halde kullanılması konusunda!

Bu işletmenin sahibinin yıllar önce yargı içinden bazılarını özel uçağı ile yurt dışına götürdüğü bilinirken kimse bunu soruşturmamış, yasal olup olmadığını yargılamamıştır…

Bazı oteller konusunda yaptığı açıklamanın ardında yatan gerçek ise onların bizim siyasilerle iç içe olması, istediği kararları Meclis'ten geçirmeleri, sonuçta siyasileri kullanarak haksız rant elde ettiklerini bilmeyen mi vardır sanki…

Karpaz'daki yıkılan kaçak bungolowlar da dönemin siyasileri tarafından işletme sahiplerine peşkeş çekilen arazilere yapılmış ve burada yasalar göz ardı edilmiştir!

…

Sayın Şefik aslında dünkü açıklamasında kamuoyundan daha ziyade gelmiş geçmiş tüm hükümetlere mesaj vermek istemiştir…

Sitemlerinde de yerden göğe kadar haklıdır!

Bu ülkede devlet kurumlarında çalışan hizmetliler bile fazla çalıştıkları zaman ek mesai alırken hukuk çalışanlarına bu hakların verilmemesi bile siyasilerin yargıya vermedikleri gerçeği gözler önüne sermektedir…

Yargıda da, poliste ve devletin hemen her kurumunda da siyasiler hep ön planda olup, nüfuzlarını kullandıkları sürece kokuşmuşluk sona ermez ve en gözde kurumlarımız bile gün olur halkın gözünden düşüp güvenilir olmaktan dışarı çıkarlar!

Şefik'in serzenişleri ne kadar dikkate alınır bilemeyiz…

Ama en azından bir başlangıç için umutluyuz!

Özellikle yargının güçlenmesi, tamamen tarafsız olması için başta medya olmak üzere herkese büyük sorumluluklar düşmektedir…

"Her gün onlarca dava dosyası kayboluyor!"

"Hukuk fakülteleri (istisnalar hariç) avukatlık öğretmeyen "avukat okulu" durumuna geldi.

Bu küçücük ülkede kayıtlı avukat sayısı 1000'i çoktan aştı.

Her ailede 4-5 avukatın olması bile az görülmeye başlandı.

"İşçi avukatlık" uygulaması çığ gibi büyüdü.

Meslek "bağımsızlık" niteliğini kaybetti.

"Zorunlu avukatlık" halen yok ancak karakolda işkence, dayak gırla devam.

Avukatları yargı erkinin bir parçası olarak görmeyen anlayış yaygınlaşıp pekişti.

Fosilleşmiş Avukatlar Yasası'na hiç el atılmadı.

Meslek kalitesi ve standartları yerlerde sürünmesine rağmen zorunluluk ve müeyyide kriterlerine haiz bir "Ücret Tarifesi" bile halen yok.

Gerçekleşen Anayasa Referandumu hakkında en fazla söz söylemesi ve tavır alması gereken barolardan tek bir ses çıkmadı.

"Tutuklular" ile yapılacak avukat görüşmesi polis çavuşunun inisiyatifinden çıkamadı.

Taşınmaz Mal Komisyonu'nda avukatlık işi emlakçıların eline teslim edildi.

Noter olmadıkları halde "tasdik memurları" mahkemeye çıkma hariç neredeyse her türlü hukuki işlemi serbestçe yapabilmektedir.

Kapasitesi düşük ve teknolojiden uzak salonlardaki sıralarda avukatlar/stajyerler yılan gibi kıvrılarak yargıç önüne çıkmak durumunda kalmaktadır.

Sanki günlük bir işmiş gibi her gün onlarca dava dosyası kaybolmaktadır.

Somut kriterler, puanlama sistemi ve yarışma ortamı olmadan yargıç ve savcı/savcı yardımcısı alımları yapılmaya devam etmektedir.

Mahkeme kararlarının icra edilememesi normal, ediliyorsa anormal bir durum oluştu.

Açılan davaların neredeyse yarısı tebliğ edilemeyip iptal olmaktadır.

Sanki de TC'nin bir alt yönetimi veya onun bir şubesi olduğunu kabul edercesine sadece Türkiye'de kutlanan 5 Nisan Avukatlar Günü'nü herhangi bir genel kurul kararı olmadan Kıbrıs Türk Barolar Birliği de otomatik olarak uygulamaya koydu.

Bir de meraktan sorayım, bugüne değin Adliye Kurulu'nda avukatların sorunlarını gidermeye yönelik kaç toplantı yapıldı?"

(Avukat Barış MAMALI)

Eli kelepçeli resimler!

Lefkoşa'da iki kuyumcunun soyulmasından sonra basında haberler…

Fotoğrafta eli kelepçeli bir adam suçlu ilan edildi!

Elleri kelepçeli boy boy fotoğraflar…

Neymiş kuyumcuları soyan iki kardeş yakalanmış!

Toplum olarak kellelerini aldık hemen…

Sonra başka bir haber…

Bunlar suçlu değilmiş!

İkisi de serbest bırakılmış…

Onların yaşadığı iki günü kimse düşündü mü!

Bu konuda polise ve özellikle de medyaya büyük sorumluluklar düşüyor…

Günahsız insanları anında yargılayıp, yayın yapıyor ve buna da gazetecilik diyoruz!

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Levent ÖZADAM yazıları