Tek dertleri ikinci iş!

Yayın Tarihi: 19/04/17 07:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+
Önce Tıp-İş'in cevap vermesi gereken bir konu…

Dün Mağusa'da büyük bir dehşet yaşandı ve cinayet işlendi!

Gözü dönmüş bir koca önce karısını herkesin içinde doğradı, sonra kendisini bıçakladı…

Cinayette ölen kadın Mağusa Hastanesi'ne götürüldüğünde nefes alıyordu ve bu adli tıp raporundan sonra bugün belli olacak…

Ama acil serviste bir anestezi uzmanından başka bir hekim olmadığı için gerekli müdahale yapılamadı…

Hastane doktorları ''Eğer anında müdahale yapılsaydı kurtulabilirdi'' yorumu yaptılar!

Kadın son nefesini hastanede verdi…

Çılgın koca ise ağır yaralıydı ve acilde hekim olmadığı için dışarıdan destek istendi!

Maraş'ta hastanesi olan emekli hekim Hasan Kunter'den yardım istendi…

O da hastaneye gidip kendini bıçaklayan adama müdahale etti ve kendisini yaşama döndürdü!

Yani devlet hekiminin eylemde olduğu bir anda hastalara özel hekimlerden destek geldi…

İşin daha da ilginci Tıp-İş acillerdeki hekimlerin eyleme katılmayacağını duyurmuştu ama, ne yazık ki on call olan tüm hekimleri eyleme dahil edince dün bütün hastanelerimizde hastalar Allah'a emanet edilmişti!

…

Sevgili okurlar;

Tıp-İş dün çok az bir katılım ile Lefkoşa Devlet Hastanesi önünde 3 saatlik eylem yaptı…

Hiç kusura bakmasınlar ama orada söylediklerine kendileri bile inanmadılar!

Hastanelerde doktor yokmuş…

Gerekçeye bakar mısınız lütfen!

Evet belki hastanelerde doktor sayı eksik olabilir ama önce kendilerine şu soruyu yöneltmeleri lazımdı:

"Biz hastanelerde kaç saat mesai yapıyoruz…"

Çünkü devlet hekimlerinin derdi tasası ikinci iş ve hastanede birkaç saatlik çalışmadan sonra hiç sektirmeden kendi kliniklerine sıvışıyorlar!

Onun için dertleri doktor eksikliği filan değil…

Tamamen ikinci işe devam etmek istemeleridir!

Otursunlar devlette görevlerini mesai saatleri içinde yapsınlar ne doktor eksikliği kalır ne de başka bir şey…

Ama paranın gözü kör olsun işte!

Mahkeme kararı ikinci iş yasak diye karar üretti ama hala günün büyük birçoğunu kendi özel kliniklerinde geçiriyorlar, sonra da doktor eksikliği var diyorlar…

…

Lütfen bir kenara yazın…

Yüksek İdari Mahkemesi'nin verdiği ikinci iş yasağı kararının süresinin bitiminde çok sayıda doktor devletten istifa edecektir!

Çünkü birçoğu için devlette çalışmak ballı kaymaktır…

Devletten kendi özel kliniklerine hasta sevk etmektir!

Devletin olanaklarıyla hasta bakıp bundan nemalanmaktır…

Emekliliktir, gelecek güvencesidir!

Diyorlar ki ''Bizi gönderip başkalarını alacaklar…''

Aynen de öyle olacak, bundan daha doğal ne olabilir ki…

Bu kadar ayak sürür, devletteki işlerine sahip çıkmazlarsa elbette doğa boşluk tanımaz ve anında da doldurur!

Bundan sitem etmek bile asıl amaçlarını göstermektedir…

Genç hekimlere yapılan 2 bin TL'lik zammı bile içlerine sindirememişler, kendilerine daha fazla zam yapılması için böyle bir eylem yapma ihtiyacı hissetmişlerdir!

Burada iyi niyet aramak mümkün müdür…

…

Dünkü eylem sırasında en fazla ne dikkatimi çekti biliyor musunuz?

"Patronlara değil halka hizmet…"

Güleyim mi ağlayayım mı şaşırdım!

Kardeşim sizin zaten birçoğunuz patron, kendi işinizi yapıyorsunuz…

"Daha fazla para istiyoruz" deseniz inanın bu kadar hayıflanmazdım!

Madem halka hizmet etek istiyorsunuz eylem ve miting yaparak niçin hastanın haklarını elinden alıyorsunuz…

Onun için işte hiç inandırıcı olmuyorsunuz!

Özgürgün'ün sitemi!

Başbakan Hüseyin Özgürgün, Ombudsman Emine Dizdarlı'nın raporundan sonra Dizdarlı'ya bir mektup yazarak yetkisini aştığını bildirdi…

Bir nebze haklı bir tepkidir bu!

Çünkü Dizdarlı bu raporu yetkili kurullar yerine öncelikle kamuoyunun bilgisine getirdi…

Burada bir kötü niyet olduğunu sanmıyoruz ama o da yasalara uymak ve uygulamak zorunda!

Bu arada Özgürgün, Dizdarlı'ya sitem dolu bir mektup gönderdi ama bu demek değildir ki kendi hatasını örtecek demek değildir…

Kamuoyuna bir özür borcu vardır ve umarız bu paranın devlet kasasına yatması için de en kısa zamanda gereğini yapar!



"Dikkat bu bir uyarıdır…"

"Dün 12. sınıflarımızı DAÜ gezi programına götürdük, götürmez olsaydık.

Allah'a emanet bir otobüs. Yüreğim ağzımda… Nitekim dönerken tam ana yola çıktık ki otobüs durdu çalışıyor ama yürümüyor, öyle oksijensiz bekliyoruz.

Patron arandı, tamirci gelecekmiş, ben bas bas bağırıyorum asla bu otobüsle çocuklarımı götürmem diye.

Başka otobüs geldi epey sonra bindik, binmez olsaydık.

1950 model herhalde!

Tam Mesarya civarında şoförün kapısı fırladı, adam hem sürüyor hem kapıyı topluyor.

Girne'ye doğru iniyoruz nihayet. Bir koku otobüs tutuşacak.

Başka ne anlatayım, dün çocuklarım kurtuldu ama yarın?

Eyyyyy ilgili bakanlar, daha neyi bekliyorsunuz, öğrenci otobüslerine kriter getirmek için?

BAŞKA ÇOCUKLARIN DA ÖLMESİNİ Mİ?..."

(Hamide Gül DAĞKIRANLAR)

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Levent ÖZADAM yazıları