Ruh halimiz nanay!

Yayın Tarihi: 24/03/18 07:30
okuma süresi: 8 dak.
A- A A+
Daha önceki yazılarımızda defalarca bahsettik…

Kıbrıs Türk insanının ruh sağlığı savaş yıllarında bile bu kadar bozulmamıştı!

Bu süreçte mutlu insan neredeyse yok…

Zengini de fakiri de!

İşleri iyi giden de gitmeyen de…

Kiminle iki laf etseniz karamsar tablo çiziyor, umutsuz olduğunu ifade ediyor!

Aslında konu çok da maddiyatla ilgili falan değil…

Yaşamınızda hiçbir şeye sahip olamayabilirsiniz ama!

Umutsuzluk o kadar tehlikeli ki…

Ve bu duygular da toplumu için için kemiriyor!

Ta ki bitirinceye kadar…

…

Umutsuzluğun en önemli sebeplerinden birisi insanların önünü görememesi…

Genel kanı da şu:

"Hadi biz neyse de çocuklarımızın geleceği ne olacak…"

Böyle düşünenlere ben de şöyle cevap veririm hep:

"Çocukların geleceğini düşünmek elbette duyarlı bir davranış ama artık onlar da gençlik yıllarında mücadele etmeyi, kendileri kazanıp kendileri yemeyi öğrenmeli…"

Çünkü inancımız odur ki bu gençlik biraz hazıra alıştırıldı ve 'ben çektim çocuğum torunum çekmesin' mantığı hakim!

Kolaycılık da mücadele etmemeyi beraberinde getirince hazıra alışkın bir gençlik yetişiyor…

Elbette gençliklerini yaşayacaklar ama yeri geldiği zaman da üretmeyi bilecekler!

Çünkü üretip de kazanmasın lezzeti bambaşka bir şey bu duyguyu mutlaka yaşamalı her bir genç…

…

İşte onun içindir toplumun geneli aslında kendini değil de gençlerin geleceğini düşündüğünden karamsar bir tablo çiziyor…

Bu da ruh halini olumsuz etkileyen nedenlerden bir tanesi oluyor!

Böylelikle her olaya bakış açısı tepki dolu oluyor ve gergin, agresif bir ruh haline bürünüyor…

Bu kez her şeyden memnuniyetsizlik baş gösteriyor!

Ve gereksiz tartışmalar, incir çekirdeğini doldurmayan konular dev gibi büyüyor…

Kendi adıma söylersem; son zamanlarda yaptığım sohbetlerde kendimin de bu umutsuzluk kervanına katıldığım gerçeği orta çıkıyor!

Bir de mesleğin getirdiği stresi ve önümüze gelen tüm konuların olumsuz şeyler olduğu göz önünde bulundurulursa şu anki ruh halim nanay modundadır…

…

Dün bir cenaze töreninde bile artık hiçbir şeyden memnun olmayan insanların hızla çoğaldığına şahit oldum…

Hem sohbetlerde hem de kulak kabarttığımız yan sohbetlerde!

Allah'ın bir kulu bile sohbet ederken yaşamından mutlu olduğunu söylemedi…

Kimi Kıbrıs sorundan dem vuruyordu!

Müzakere sürecinin bulanık bir hâl alması bile insanları mutsuz etmeye yetiyor…

Bir sohbette vatandaşın serzenişi aynen şöyleydi:

"Hadi müzakereler başarısızlıkla tamamlandı, Güney Kıbrıs, Türkiye ve Yunanistan tamam da bizim halimiz ne olacak…"

Yerden göğe kadar haklı bir görüştür bu!

Tamam kamuoyunun geneli Türkiye destekli bir Kıbrıs Türkünün olmazsa olmazına kendini inandırmış ama nereye kadar…

Bir kenarda atıl kalmış hissediyor insanlar kendilerini!

"KKTC BİR HUKUK İHMALİ DAHA YAŞADI…"
"Her vergi türünün kendine özgü bir "Vergilendirme dönemi" vardır ve bu dönem ilgili yasada açıkça belirtilmiştir. TMV Yasasında bu dönem her yılın ilk günü ile başlar ve bir takvim yılıdır. Örneğin KDV'nin ise her ayın birinci günü ile başlayan ilgili takvim ayıdır. Belediyeler yükümlülere gönderdikleri ihbarnameler ve/veya yapmış oldukları duyurularla taşınmaz mal vergisini ilgili yasaya uygun olarak tahakkuk ettirmişlerdi. İlgili kurallar dikkate alınmadan yapılan tüzük değişikliği yasaya uygun değildir. Geriye dönük vergilendirme Anayasanın 75. Maddesine aykırıdır. Ayni zamanda bu verginin ayni vergilendirme dönemdeki ayni matrah üzerinden değişik miktarda vergi talep etmek de eşitlik ilkesine ve uluslararası vergi hukukuna aykırıdır…"

(Göksel SAYDAM)

HASTA RUHLUYUZ!

Lefkoşa Devlet Hastanesi'nin durumu ortada…

Tüm imkansızlıklara rağmen özveriyle çalışan sağlık çalışanları.

Sadece sağlık hizmeti değil sosyal konularda da ön ayak olmaya çalışıyorlar!

Çevre düzenlemesi yapıyorlar, otopark sorununu çözmeye çalışıyorlar…

Boş alanlara çiçek dikiyorlar.

Hep iyi niyetli davranışlar bunlar!

Ama iyi niyetli olmayanlar da yok değil…

Daha doğrusu hasta ruhlu insanlar!

Çevreye zarar vermekten kaçınmayanlar…

İşte onlardan bir tanesi;

Daha birkaç gün önce dikilen çiçeklerin bulunduğu alanı talan edip emeğe zerre kadar saygısı olmayanlar…

DAHA NE KADAR ZEHİR SOLUYACAĞIZ!

Aslında ortada komik bir durum var…

Ya da buna trajik komedi de diyebilirsiniz!

Bir yanda devletin elektrik üretip satan kurumu…

Diğer yanda bacasına filtre takılmadığı için bilmem kaç asgari ücret ceza kesen yine devletin bir başka kurumu!

Devlet cezayı kesiyor yine devletin bir başka kurumu cezayı ödüyor…

Böylelikle sorunu çözmüş sayıyorlar!

Hani şu Kıb-Tek geçen sene kar etmişti ya…

Sanırım 120 milyon TL kadardı!

Bu paranın bir kısmını Teknecik'deki bacaya filtre takmayı düşünün bir Allah'ın kulu bile çıkmadı mı?

Anlayacağınız zehir solumaya devam!

Eski hükümetler beceremedi…

Yeni hükümetten bu konuda beklentimiz büyüktür!

"ÖĞRENCİLER VE MAFYA!"

"Çözüm olmadan da yapabileceğimiz şeyler var, bizler bunları yapacağız" iddiasında hükümet kuran dört parti, toplumun yeniden kendine güvenmesini sağlamak istiyorsa işte bunun için çok önemli bir başka fırsat daha.

Bu yarım adamızda ne yolların, ne sağlık hizmetlerinin, ne kanalizasyon sisteminin, ne suyun, ne elektriğin, ne de diğer altyapının yeterli olmadığı halde açıl açıl sayılarını dahi bilemediğimiz ekonomimizin lokomotifi üniversitelerimizin ve öğrenci diye ülkeyi dolduran adı öğrenci kendileri baş belası mafya bozuntularının gerçek öğrencilerden ayrılmasını sağlayın. Öğrenci sayısını yüz binlere çıkartma hedefinin, bu altyapıyla gerçekçi olmadığını kabul edin.

Ve bu rezilliklere sadece ve sadece kar amacıyla göz yuman üniversite "kârhanelerinin" gerçek üniversitelerden ayrılmalarını sağlayın ki bu toplum bir şeylerin değiştirilebileceğine yeniden inanmaya başlasın..."

(Kani KANOL)

"ZORLAMA İTTİFAK!"

"…Yerel seçimleri ittifak tartışmaları merkezine oturtmak bu halka yapılacak en büyük kötülüktür.

Çünkü bu ülkede ciddi bir belediyeler sorunu vardır.

Bir belediyemiz fiilen batmıştır.

Birçok belediyenin batmanın eşiğinde olduğu sır değildir.

Halk belediyelerden hizmet alamamaktadır.

Kentler ve kasabalar içler acısı durumdadır.

Seçmen, bu seçimlerde, partilerin belediyeleri kurtarma ve hizmet planlarını mı dinleyecek yoksa hangi partinin ittifak adaylarına nasıl oy vermesi gerektiğini mi?

Ben birincisini tercih ederim.

Ve sırf UBP karşıtlığı üzerinden kurulacak dörtlü seçim ittifakının zorlama olacağını düşünürüm…"

(Başaran DÜZGÜN)

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Levent ÖZADAM yazıları