Eroğlu: Aday olmama lüksüm yok!

Yayın Tarihi: 09/01/10 00:00
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+

Başbakan Eroğlu, sakin ve kendinden emin bir tablo çiziyor ama aslında o sakinliğin içinde bir çok sıkıntı ve düşünce yatıyor.

40 yıllık siyasetin getirdiği olgunluğun yararlarını fazlasıyla görüyor.

Ama siyasetteki yorgunluğunu göstermekten kaçınsa da bunu anlamak, hissetmek çok zor değil.

Dün bir kez daha inandık ki, onun için şimdi öncelik ne Cumhurbaşkanlığı seçimleri, ne de yerel seçimler.

Şimdi öncelik seçimlerden daha ziyade, seçim öncesi vatandaşa verilen vaatlerin yerine getirilmesi.

Çünkü muhalefetteyken söz vermek, ütopik vaatlerde bulunmak, şirin gözükmek kolay ama en önemlisi iktidar olunca bunları yerine getirmek ve reçeteyi uygulamaya koyarak kötü gidişata 'dur' demek!

…

Eroğlu ile dün öğlen Radyo Vatan'da sıcak ve samimi bir söyleşi gerçekleştirdik.

Cumhurbaşkanlığına adaylığı konusunda 'adayım' dedirtemedik ama en azından, 'aday olmama lüksüm yok' sözlerini biraz zor da olsa söyletebildik.

Eroğlu bir de kesin bir açıklama ile seçimlerin iki aday arasında, yani kendisi ve Talat arasında geçeceğini de ifade etti.

Şimdiye kadar yapılan anketlerde farklı önde olduğunu ama bunun ilerleyen günlerde değişebileceğin de samimi olarak söyledi.

Zaten, 'seçimler heyecanlı geçecek' diyerek, büyük bir rekabetin de olacağının mesajlarını verdi.

Ama tabi ki temennisi ilk turdan seçilmekti ve bunu da 'ilk turda bu iş bitmeli' diyerek anlattı.

…

Bir önemli konu ülkenin yaşadığı iç sıkıntılardı.

Seçim öncesinde 'reçete cebimde' diyerek yola çıkmıştı ve şimdi ülke sorunlarını çözme vaktiydi.

Binlerce genç istihdam yapılacaktı ama yapılamayınca parti içi bile kaynamaya başlamıştı.

Dün de, ilk olarak CTP'nin işten attıkları öncelikli olanlar mümkün olduğu müddetçe istihdamların yapılacağını söyledi.

Bizim bildiğimiz kadarıyla istihdam edilecek sayısı 200 civarında ama iş bekleyen binlerce genç var ve bunların hepsinin birden memnun edilmesi çok zor ve zaten ülke gerçekleriyle de bağdaşır bir durum değil.

Belli ki önümüzdeki günlerde birileri istihdam edilip sevinirken, birileri de istihdam edilemedikleri için üzülecekler, siyasetin bir cilvesi gereği.

…

Gündemi meşgul eden bir diğer konu da seçildiği taktirde UBP Genel Başkanı ve dolayısıyla Başbakan olacak isim.

Çünkü neredeyse UBP'li vekil ve bakanların en azından yarısının gönlünde Başbakanlık yatıyor, kimi bunu dile getiriyor kimi de hayal etmekle yetiniyor.

Cumhurbaşkanı seçilirseniz hangi adayı işaret edeceksiniz sorusuna da temkinli cevap vererek 'hiçbiri' demekle yetiniyor.

Partisinin demokratik bir parti olduğunu ve yeni genel başkanın da demokratik yollardan parti yetkili kurulları tarafından seçilip, buna bir müdahalede bulunmanın yakışık almayacağını ifade ediyor.

UBP'nin bundan böyle tek yumruk olarak olmasının da buna bağlı olduğunu söyleyen Başbakan, aslında bir anlamda da tüm adaylara eşit yakınlıkta olacağı sözünü veriyor.

…

Tabi ki sohbet Eroğlu'nun kazanması ihtimali göz önüne alınarak göre devam ediyor.

"Siz seçilir ve UBP 25'e düşerse ne olur?" diye soruyoruz..

Koalisyon seçeneği sanki yok gibi kesin konuşuyor;

Haziran'da yapılacak olan ara seçimde "Mağusa'da kazanır yola devam ederiz" derken bir yandan da partisi içinde sıkıntılı olan, kırgın olan, partisi ile anlaşamayanlara kapılarının daima açık olduğunu yineliyor.

Dedik ya bunlar Eroğlu'nun kazanması durumunda ki seçenekler.

Cumhurbaşkanlığı şimdi belki Eroğlu için 'çantada keklik' gibi görülebilir ama, bize göre bu seçimler beklendiğinden çok daha çetin geçecek ve siyasette 'kesin' diye bir şey asla yok!

Günün Fıkrası

İnatçılık!

Bir gün üç arkadaş birbirlerine ne kadar inatçı olduklarını ispatlamaya
çalışıyorlar ve herkes en çok inat ettiği anısını anlatıyormuş.

Birinci inatçı anlatmaya başlamış:

"Bir gün evi telefonla aradım, hanım alo demedi, ben de cevap vermedim, telefon sabaha kadar açık kaldı" demiş.

İkinci inatçı "O da bir şey mi?

"Ben bir gün eve geldim, kapıyı çaldım, hanım kimsin demedi, ben de kim olduğumu söylemedim, sabaha kadar kapının önünde yattım"

Üçüncü inatçı " O da bir şey mi" demiş?

Biz evlendiğimizde karım bana dokunmadı diye ben de ona dokunmadım ve hala daha da dokunmuyorum" demiş.

İki inatçı birden;

"Olur mu yahu sizin iki tane çocuğunuz var" demişler. İnatçı;
"İnat ettim onları da sormadım" demiş…

MESAJ KUTUSU >>

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Levent ÖZADAM yazıları