Böyle Meclis'e referandum hakkı devredilemez!

Siyasete olan güvenin sıfırın altında olduğu bir süreçten geçmekteyiz.
Böyle bir ortamda halkın referandum hakkının elinden alınıp meclise devredilmesi traji-komik bur durumdan başka bir şey değil!

Halkın güveni olan bir siyasi ortam olsa belki hadi diyeceğiz ama, bu kokuşmuş siyaset düzeninde halkın elindeki tek hakkın siyasilere devredilmesi 'bunu alında neler var' sorusunu da gündeme getirmektedir!
Bu konuda TDP'nin başlattığı kampanya anlamlı ve doğru olanıdır, bunu da desteklemek de öncelikle halkın, yani elinden bazı hakları alınmak istenenlerin olmalıdır.

Ülkedeki siyasi düzene güvenmenin şu anda imkanı yok çünkü, sistem insanlarına ölmeden değil de öldükten sonra sahip çıkan bir sistem.
KIB-TEK'te yaşanan ölümlü iş kazalarının hemen ardından bir soruşturma başlatılması gerekirken, bu yapılmamış, eğer sorumlular varsa bunlar aranmamış, kimseden hesap sorulmamış, ama ölüm olayları meydan gelince komiteler can havliyle çalışmaya başlamıştır.

Bu tam bir ölen öldü geriye kalanlar bizim mantığından başka bir şey değildir ve bu ihmalkarlık ileride hiç temenni etmiyoruz ama yeni trajedilerin yaşanmasına neden olacaktır.

Bundan üç ay önce kadar yağmur yağdı seller aldı bir durum söz konusu idi.
Seller devletin kocaman hastanesini aylarca felç etti, ama bu devletin hiçbir kurumu, hiçbir siyasetçi ortaya çıkıp da kimseden hesap sormadı.

Çünkü sistem, karşısına çıkanı un ufak yapan bir sistem.
Çünkü sistem, devletin yağma talan edildiği ama bunu hesap sorulmadığı bir sistem.

Devlet hastanesi aylar geçmesine rağmen hala sigortadan parasını alabilmiş değil!

İlgili sigorta zararı karşılamaya hazır ama, öyle bir karmaşıklık söz konusu ki, hastanenin neresinin sigortalı neresinin sigortasız olduğu bile belli değil!
Bunu hesabını soran bir Allahın kulu bile yok!

KKTC'de bulunup da vatandaş olmayanlar bundan böyle olta balık ile avlayamayacakmış!

İşte size müthiş bir icraat, dahiyane bir icat!
İsteyen gidip Hayvancılık Dairesi'ne 20 TL'yi bastırıp üç günlük balık tutma fişi alacakmış.

Buna icraat diyenlere ben ancak bir yerimle gülerim!
Bunlar yakında değil balık avlamaya, denize girmeye, güneşlenmeye, hatta nefes almaya bile ücretlendirme yaparlarsa şaşırmayacağım.
Bu konuda dün çok sayıda mesaj geldi, soruyorlar, peki balık tutmak yasak, (affınıza sığınarak yazıyorum) 'pantolon balığı' serbest mi diye!

Her yol 'Özgürgün'e çıkıyor!

UBP'de 9 Mayıs'ta yapılacak olan genel başkanlık yarışı ve tek aday arayışı nedeniyle gergin günler yaşanıyor.

UBP'ye yakın kaynaklardan aldığımız haberlere göre Cumhurbaşkanı Eroğlu'nun artık tamamen devreye girdiği ve bakan ve vekillerle yaptığı telefon görüşmelerinde tek aday olarak Başbakan vekili ve Dışişleri Bakanı Hüseyin Özgürgün'ün tek aday olarak katılması gerektiğini söyledi ifade ediliyor.

UBP'nin bugün ya da yarın yapacağı meclis grubu toplantısında konunun görüşülüp karara bağlanacağını söyleyen kaynaklar, adaylardan Ahmet Kaşif ile İrsen Küçük'ün ise tek adaylı bir yarışa onay vermeyerek adaylıktan çekilmeyecekleri iddia ediliyor.

DP örgütleri kazan kaldırdı!

9 Mayıs'ta UBP'de yapılacak olan kurultayda Hüseyin Özgürgün'ün tek aday olarak çıkacak olması haberi dün ülkede hızla yayıldı ve DP'li örgüt başkanlarını ayağa kaldırdı.

DP Genel Merkezi'ni ziyaret eden ya da telefonda arayan çok sayıda örgüt başkanı Hüseyin Özgürgün başkanlığındaki bir koalisyon hükümetine güven oyu verilmemesi gerektiğini söylediler.

Özgürgün'ün UBP parti meclisinde yaptığı konuşmaları ve DP'ye saldırılarını dile getiren partitiler Serdar Denktaş'ı köşeye sıkıştırmış vaziyette!

UBP'de, DP ile işbirliği istemeyenler kim?

UBP'de içlerinde bazı bakanların da bulunduğu bir grubun yapılan toplantılarda DP ile işbirliği yapılmaması için konuşmalarda bulundukları ve ancak partinin genelinin DP ile işbirliğine onay verdiği söyleniyor.

DP ile işbirliğinin kaçınılmaz olduğunu söyleyen UBP'li bazı bakan ve vekiller öncelikle DP'ye ahde vefa borçlarının olduğunu ve hem yerel seçimlerde işbirliği yapılmasını hem de gecikilmeden koalisyon hükümetinin kurulması gerektiğini belirtiyorlar.

İmparator, devam mı?

HAVADİS yazarlarından Selda İçer'in hayat kadınları ile yaptığı röportajın yankıları devam ederken, Gönyeli çemberinde bulunan ve özel izinle çalıştırıldığı iddia edilen İmparator gece kulübünün durumu yeniden gündeme geldi.

Gece kulübüne yakın oturan vatandaşlar bütün gece kulüplerinin Alayköy ovasına yeniden inşa edilirken, İmparator'a yapılan ayrıcalığın sorgulanması gerektiğini vurguluyorlar. Bölge sakinleri sessiz kalan yetkilileri eleştiri yağmuruna tutuyorlar.

Günün Fıkrası

İmamın papağanı

Üç Amerikan askeri, Irak'ta bir bakkal dükkânına girerler, alışveriş yaparken
"kahrolsun Amerika" diye ses duyarlar. Etrafa bakınırlar ve sesin bir
papağandan geldiğini anlarlar.
Bunun üzerine bakkala:
- Bu papağanı buradan yok et. Yarın geldiğimizde görürsek, seni mahvederiz, derler.
Askerler gittikten sonra, bakkal kara kara düşünmeye başlar, çünkü papağanını çok sevmektedir. Derken, aklına cami imamının papağanı gelir. Hemen imamın yanına koşar başından geçenleri anlatır ve:
- Hocam eğer sakıncası yoksa, papağanları bir süreliğine değişelim, der.
Hoca kabul eder ve değişim gerçekleşir. Ertesi gün işgalci Amerikan askerleri gelir ve
papağanı görürler:
- Biz sana bunu yok edeceksin demedik mi?
Bakkal bu papağan o değil dese de inandıramaz.
Askerin biri, ben şimdi anlarım bunun dünkü papağan olup olmadığını der ve papağanın tekrarlamasını umarak bağırır:
- Kahrolsun Amerika!
Ses çıkmayınca, bakkal dahil hep birlikte bağırmalarını söyler:
- Kahrolsun Amerika!
Ses yok.
- Kahrolsun Amerika!
Ses yok.
- Kahrolsun Amerika!
Ve sonunda papağan dile gelir:
- Aminnnnnnn

MESAJ KUTUSU >>