Deontoloji

Yayın Tarihi: 04/03/13 07:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+
İktidar partisinin kurultayı süresince eleştirilerimin merkezini "seçim kazanma" stratejisinin daha öncekilerinden farklı olmaması oldu. Aynı yöntemler kullanılarak tıkanan sistemin değiştirilmesine olan inançsızlığım hala aynı noktada. Olumlu anlamda beklentim yok denecek kadar az. UBP kurultayında yarışan iki aday arasındaki farkın "değişim" olduğunu söyleyen dostlarıma değişen bir şey olmayacağını ısrarlı bir şekilde hep savundum. Adayların birbirinden farkı olmadığını hep söyledim. Çünkü bu misyonun temsilcileri farklı noktalara yönelemez.

Bildikleri, öğrendikleri yol budur.

Ve hep altını çizdiğimiz düşünce;

Gelinen noktada bir kez daha anlaşılmıştır ki Kıbrıs sorunundaki çözümsüzlük bu noktalar gelmemizin en önemli sebebidir.

Peki, sorunun çözümsüzlüğü Kıbrıs'ın kuzeyindeki iç barışı bu denli etkilemelimiydi?

Bu yapının temeli insan odaklı, devlet ciddiyeti ve sağılıklı bir hukuk mekanizması ile oluşturulsaydı bu yaşanan ve tıkanma noktasına gelen sistem çok önceden kendi kendini imha edecekti.

Bu yapının ayakta durmasının en önemli sebebi Türkiye'nin sağladığı destek oldu yıllarca.

Yanlışlar hep örtbas edildi.

Daha sağlam iletişim ve işbirliğine dayanan bir ilişki bu adanın kuzeyini ciddi anlamda iyi noktalara getirebilirdi.

Kıbrıs sorununda ada da bulunan iki tarafın eşit statüde olmasının gerekliliği ve bunun sağlanmasındaki en önemli noktanın ekonomi olduğu hemen herkes tarafından söylenmekte.

İki taraf bir masada buluşacak ve müşterek noktalarda anlaşacaksa öncelikle eşitlik şart.

Buda en yalın yaklaşımlardandır.

Eşit güçte ekonomi tek başına yeterli mi?

Elbette değil.

En başta irade önemli.

Bu noktada irade sırf siyasi tercihleri yönlendirme anlamında değildir.

24 Şubat'ta adanın iki tarafında da seçimler yapıldı.

Bu seçimler bir karşılaştırma için önemli bir fırsattı.

Bir tarafta tanınmayan bir devlette iktidar olan partinin Genel Başkanı ve mevcut hükümetin Başbakanı seçilirken, diğer tarafta dünyaca tanınan AB ve BM üyesi bir devletin yeni Başkanı seçilecekti.

Bu ilginç tesadüfü "Kıbrıs'ta iki kader seçimi" diye niteleyenler bile oldu.

Sözde Türkiye de yaşanan sivilleşme Kıbrıs'a kadar uzanacaktı bu iki seçimle.

Fakat bu seçimlerin Kıbrıs'a faydasını konuşan olmadı.

"Kader seçimleri" yapılalı bir hafta geçti.

Değişim adına sözler söylendi bu süreçte.

Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.

Durma noktasına gelen Meclis ve hükümet çalışmaları halka hizmet adına başlayacaktı artık.

Tek adamlılık bitecek, güçlü bir parti ve devlet yaratılacaktı.

Güneydeki seçimler bir değişimi işaret etmeye ilk haftadan başladı bile.

Başkan Anastasiadis geçtiğimiz Perşembe günü görevine resmen başladı.

Hükümet kabinesi belirlendi.

En çok konuşulan isim ya da en azından kuzey Kıbrıs'ta en çok konuşulan isim Maliye Bakanlığına atanan Mihalis Sarris.

Malum bir olaydan dolayı kuzey Kıbrıs gündemine gelmişti.

Ötesini bilemem beni ilgilendiren bir konu da değil ama bu şunun göstergesidir ki;

İşini iyi yapana, kişisel tercihleri ne olursa olsun söz konusu iş teslim edilebilir.

Herkesin özel hayatı kendini, yaptığı iş herkesi ilgilendirir.

Ahbap-çavuş ilişkileri bir yere kadar.

Değişimin konuşulduğu kuzey Kıbrıs'ta ise aynı parti çatısında toplanan fakat farklı beklentiler içinde olanlar birbirlerinin açıklamalarını kınamak ve dedikodu yapmakla meşgul.

Güney de yeni Bakanlar Kurulunun ilk toplantısında "mesleki ahlak" beyannamesi imzalatılırken Kuzey Kıbrıs'ın irade merkezi Meclis'te çalışmalara katılmayan, Meclis'e gelmeyen vekillerin tartışması yaşandı.

"Yasalar herkese uygulansın. Maaşımdan kesebilen varsa kessin" diyenler yanında;

"Sebebim var" diyenlerde oldu.

Bunlarla beraber yeni bir bilim dalını da keşfettik.

"Deontoloji" yani bir meslek yapılırken uygulanılması gereken etik değerleri inceleyen bilim dalı.

KKTC'de gerçek anlamda geliştirmeli.

Güneydeki mesleki ahlak beyannamesi ile ilgili haber sitelerine düşen haberlerden bir bölüm şöyle;

Toplantıda tüm bakanların imzalayarak Anastasiadis'e sunduğu meslek ahlakı beyannamesinde; bakanların vatandaşlara eşit muamele yapması, mal varlıklarını açıklaması, pahalı hediyeleri hemen ya da görev süreleri tamamlandığında Rum Yönetimine iade etmeleri, kar gütmese bile herhangi bir örgüte katılmamaları, hizmetindeki araçları kişisel çıkarları için kullanmamaları beyannamenin ihlal edilmesi durumunda istifa etmeleri, bakanlık içerisinde daima temasların olması gibi unsurlar yer alıyor."

Ne kadarı gerçekleşir bilemem ama böyle bir beyannamenin altına imza atılmasının bile en başta toplumun bakış açısını olumlu etkilediği kesin.

Kıbrıs Güneyinde ilk önce yeni Başkan Anastasiadis maaşından %25 kesinti istedi.

Daha sonra bu davranış örnek oldu ve yeni kabinenin tüm üyeleri kendi istekleri ile maaşlarından %25 kesinti kararı aldılar.

Kıbrıs'ın kuzeyindeki irade ise "Vekiller istemedi" diyerek maaşlarından kesintiye bakış açısını açıklamıştı.

Evet, güney Kıbrıs ekonomik krizle boğuşuyor ve en önemlisi bunu tepeden tırnağa ciddiye alıyor.

Biz de ise bunlara ne gerek var.

Bize ne, bize dokunmayan yılan bin yaşasın.

İstihdamlar yapılır, krediler onaylanır, arsalar dağıtılır.

Olmadı Türkiye istikrar ister.

Bu memlekettin kuzeyinde bu işler böyle döner alan da memnun satan da.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Erçin ŞAHMARAN yazıları