Günden güne yalnızlaşıyoruz

Yayın Tarihi: 23/09/13 07:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+
Gündemimiz çok çabuk değişiyor.

Bugün iç konulardayız, bir önceki gün bizim dışımızda gelişen olayları tartışıyorduk, yarın Allah bilir neyi konuşacağız.

İç sorunlar gündem olurken herkes kendi tarafından bir değerlendirme yapıyor.

Esasta kimse gerçek anlamda üretmiyor.

Yapılan sadece kolaycılık.

Başkasının yaptığını terse çevirme, bununla sadece günü kurtarma gayreti.

Üretilen yeni bir şey yok.

Üretmek denince sadece fabrikaların, işyerlerinin, insan gücünün yaptıkları anlatılmıyor.

Kuzey Kıbrıs'ta genel bir üretimsizlik, her anlamda verimsizlik var.

Bu ülkede siyasal yönetimler içinde üretimsizlik söz konusudur.

Mesela, en başta Kıbrıs konusunda başkalarının söylediklerini gündem yapıp, tartışıyoruz.

Süreci ve gündemi belirleyen Rum tarafının tavrı ve argümanları.

Maraş konusunu tartışmaya açıyorlar ve biz bunu tartışıyoruz.

Üstelik yapıcı yaklaşımlardan uzak bir şekilde.

Burasının önemli bir bölümünün Vakıf malı olduğu seslendiriliyor bir takım kesimlerce.

Fakat yıllardır yanlışını veya doğruluğunu anlayacak ve eğer aranacak bir hak varsa talep edecek elle tutulur bir çalışma yapılmamış.

Vakıf malı denince, sadece birilerine bedavaya vermeyi akıl etmiş bizim seçilmişlerimiz.

Yıllardır içimizde biriktirdiğimiz duygusallığımız, bizi çaresizliğe iten ve tüm dünyanın adeta bulaşıcı bir virüsmüşüz gibi bizden hızla uzaklaşması ve sonuçta gün ve gün somutlaşan yalnızlığımız artık her anlamda üretmeye yönlendirmeli.

Evet, günden güne yalnızlaşıyoruz.

En başta da milli denen dava da.

Bu anlamdaki yalnızlık elbette söz anlamında değil.

Sözlerle, eylemlerin birbirini karşılamadığı süreçler yaşıyoruz ki bunları daha da yaşayacağız

Bir önceki yazımın bir bölümünde "gerçekler acıdır" demiştim.

İşin özü durum gerçek anlamda öyle.

Dünya üzerindeki ticari ve ulusal çıkarlar artık her türlü önceliğin üzerinde.

Türkiye'nin güney Kıbrıs'la ticari ve sportif ilişkiler kurmasına alışacağız.

Yıllar önce söylenen ve yapılan birçok şey bugün yapılmıyor.

Bu durum hem Türkiye hem de güney Kıbrıs için geçerli.

Ulusal çıkar ve kurallar bu ilişkiyi bu noktaya getirdi.

Bize kalansa duygusallıkla kavga etmek oldu.

Haksız mıyız?

Değiliz tabi ki.

Yıllardır bize söylenenlerin ters yüz olması günün birinde yüzümüze çarpacaktı.

Gelinen aşama bu durumun yansımasıdır.

Ya biz çok eskide kaldık, ya da bizim dışımızdakiler bizden çok hızlılar ve bugün farklı noktalara bizden çok önce vardılar.

Hata çok eski.

En baştan günün sonunda gelinecek nokta görülmeliydi.

Fakat hamasetten öte gidemeyen sadece içte hükümet olmayı isteyen fakat aslında içte bile iktidar olamamanın kolaylığına kaçıldı.

Dünya değişirken, bizim yanımızda olanlarla karşımızda olanlar bu değişime ayak uydururken, biz olduğumuz noktadan bile gerilerdeyiz.

Daha önce yazmıştım.

Birisi söylemişti;

"Kıbrıs sorununda müzakere etmek size bir beden büyük" diye.

Çok ağrıma gitmişti.

Tekrardan aklıma geldi.

Üstelik çok küçük bir olayın sebep olmasıyla.

Geçtiğimiz Cuma akşamı Girne de, ADA TV'nin ön tarafında eski Dışişleri Bakanlarımızdan Vedat Çelik ve Akademisyen-köşe yazarı Dr. İsmail Kemal ile sohbet ediyorduk.

Sohbetimizi bir anda bir gürültü böldü.

Bu gürültü bir aracın giderken çıkardığı sesti.

Vedat Çelik "ne ülkesi, hangi devlet yönetimi biz bu sesleri bile önlemekten aciziz" diye durumu özetledi.

Popülizm dışında geliştirip, ilerlettiğimiz hiçbir şey olmadı bunca yılda.

Bu illet her tarafımızı sardı, sarmaladı.

Devlet ve hizmet kavramları bu anlayışa kurban edildi.

"Zararın neresinden dönülse kardır" yaklaşımı daha fazla zaman geçirmeden hayat bulmalı.

Bunun için en başta toplumun daha sonra yönetici konumunda olanların iyi niyeti gerekli.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Erçin ŞAHMARAN yazıları