Beyin fırtınası

Yayın Tarihi: 05/09/16 08:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Kıbrıs sorunu müzakere süreci, zamanla beraber ilerliyor.

Sorunu bugünkü karmaşıklığa getiren esas mesele, iki tarafın, iki toplumun, çok uzun süre iletişimsiz kalması.

Bugün yapılan müzakere, iki ayrı ülkenin, birbirine üstünlük sağlama, bir diğerinden daha fazla hak koparma ve bunu yazılı bir anlaşmaya dökme çabasıdır.

Aslında toplumlar kaynaşıp, bir araya gelebilse, paylaşsa, ortak bir anlaşmanın altına imza atmak çok daha kolay olurdu.

Bugün kuzey Kıbrıs'ta yaşayan birçok insanın güneyle bir bağı yok, aynı şekilde güney Kıbrıs'ta yaşayan birçok insan da kuzey Kıbrıs'la ilgili değil.

Zaman geçtikçe, nesiller değişip, farklılaştıkça bu sonuç normal.

Kıbrıslı Türkler kendi iç sorunlarından dolayı çözüme daha farklı bir noktadan odaklanıyor.

Çözümsüzlüğü, ayrı yönetilmeyi, tecrübe ettiği için çözüme ihtiyaç duyuyor.

Uluslar arası ambargolar değil;

Kendi içsel sıkıntılarımız, çözümsüzlüğün bir kesim tarafından avantaja çevrilmesi, kullanılması ve bu durumun daha da sürdürülmek istenmesi inançları yıktı.

İçinde bulunulan durum değiştirilmek istenmiyor, çözüm olmazsa da bugünkü gidişat sürdürülebilir değil.

En küçük reformlar yapılmıyor, yapılamıyor, partizanlık, popülizm, adam kayırma, kişisel icraatlar, yapılmayan kamusal yatırımlar devam ediyor, devam da edecek.

Hukuksuzluk, yasa dışılık normalleştirildi, bu yolu tercih edenlerse yargı huzuruna bile çıkmıyor, konular kapatılıyor, üstü örtülüyor.

Bunları bitirecek, Kıbrıslı Türklerin uluslar arası düzeyde önünü açacak her model bir anlamda çözümdür.

Bugün için bu durumu yaratacak en yakın süreç, devam eden Federal Kıbrıs'ı yaratma sürecidir.

Bir başarısızlık sonrasında başka modeller tercih edilecektir, 40 yıldır ortaya tercih seçeneği konamaması, çözümsüzlük savunucularının en büyük eksiği.

Mevcut durumu değiştirmek için elimizde olan müzakere süreci normal olarak ilk tercih.

Bu tercih sonuna kadar zorlanmalı elbette.

"Mülkiyet ve Garantiler" konuları en zor meseleler.

Mülkiyette hakkaniyetli bir formül bulunacak mı, sürecin sonunda göreceğiz.

Garantiler meselesi, her iki taraf için farklı anlamlarda kırmızı çizgi.

Bu konuyu sırf Kıbrıslılar çözemez.

Garantörlerin de kendi çıkarlarına göre öncelikleri, beklentileri var.

Yunanistan ben garantör olmasam da olur diyor, İngiltere'nin zaten üsleri mevcut, istediğini almış.

Peki, Türkiye nasıl bir formülle garantörlük sisteminin güncellenmesini kabul edecek?

Adanın tümünde garantör olmak varken, sadece Kıbrıslı Türklerin garantörü olmayı veya askeri üs alacağı bir sistem içerisine girmeyi kabul edecek mi?

Dünyanın diğer ucundan bu coğrafyaya gelen ülkeler var.

Kıbrıs her zaman olduğundan daha stratejik öneme sahip, Yunanistan, İngiltere istediğini alırken, ada içinde var olurken, Türkiye'nin de kendi çıkarlarını düşünmesi tabi ki normal.

Garantörlük konusunun esas merkezleri garantörlerdir.

Ve çok önemli bir gelişme var.

Cumhurbaşkanı Akıncı diyor ki;

"Kıbrıs Türkü Türkiye'nin garantörlüğünü istiyor. Yunanistan ile Türkiye garantiler konusunda gayrı resmi görüşmeler yapıyorlar."

Son derece önemli bir düzlemde, önemli bir zamanda garantörlük konusu gayrı resmi olsa da tartışılıyor.

Bir hazırlık yapılıyor, fikir alış-verişi yani beyin fırtınası yapılıyor.

Tıkandık, günlük siyasetlerle, üretemiyoruz.

Açılmak, her konuyu farklı yönleriyle tartışmak gerek.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Erçin ŞAHMARAN yazıları