Garantiler ve güvensizlik

Yayın Tarihi: 28/11/16 08:00
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+

Mont Pelerin'de istenilen sonuç elde edilmedi ama süreç çeşitli merkezlerde zorlanmaya devam ediyor.

Başta Cumhurbaşkanı Akıncı olmak üzere, Kıbrıs Türk müzakere heyeti her kesimden farklı görüşlerle tartışılıyor.

Bir kesim çok fazla taviz verildi derken, bir kesim de taviz verilmedi, çözüm olmadı diye görüş belirtiyor.

Yok mu bunun ortası?

Mont Pelerin'de Rum tarafı krize oynadı, gelmemiş telefonları, gelmiş gibi açan ve "bana baskı yapıyorlar" diyen bir Anastasiadis vardı.

BM Genel Sekreteri'nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Eide'ye hakaret eden, yüzüne kâğıtlar savuran bir Rum müzakere heyeti vardı.

Daha öncede yazdım Anastasiadis'in korkusu iç kamuoyu, iç siyasi dengeler ve siyasi bedel.

Elbette çözüm istiyoruz, hepsinden çok barışı istiyoruz.

En önemlisi bu ülkeye tutunmak, yıllardır her türlü olumsuzluğa rağmen verilen mücadelenin sonuca ulaşması.

Bu ülkenin sahiplerinden biriyiz, bu ülkeyi yönetenlerden biri olmak da hakkımız, yıllardır bu hak için verilen mücadele her şeyden daha önemli.

Bu sebeple hakkımızı almak ve bunun karşılığında vereceklerimiz olduğunu da bilmek durumundayız.

Bölünmeden, önyargısız, saygı duyarak, tartışmak, her söyleneni iyi dinlemek, okumak ve toplumsal çıkarı ön planda tutarak birleşmek zorundayız.

Görünen o ki henüz köprüler yıkılmadı, beklenilen zaman amacı sadece kaybedilen.

Uluslar arası bir hareketlilik olduğu da ortada, fakat zaman konusu gerçekten önemli.

Şuan hem BM de, hem ABD'de bir boşluk var.

Bu boşluk görev değişimleri sebebiyle yaşanıyor.

Türkiye'nin durumu ortada, Yunanistan bir anda kırmızı çizgilerin altını çizmeye merak sardı.

Tarafların niyeti bir birini zora sokmak ve masadan kaçan taraf yapmaya çalışmak değilse bu masa yeniden kurulabilir.

Her iki tarafta çok konuşulan ve belki de çözülmesi hem çok taraflı, hem de en zor olan konu şüphesiz garantiler konusu.

Garantiler sadece kurulacak yeni yapının mı, yoksa iki toplumdan birinin korunmasını mı sağlayacak?

KKTC'nin kuruluş etkinlikleri sırasında Cumhurbaşkanı Akıncı;

"Şunu da ifade etmek isterim ki bizler, gerçek bir güvenliği ilelebet silahların gölgesinde aramıyoruz. Gelecekteki iyi gelişmelere göre karşılıklı güvenin pekiştiğini gördüğümüzde, durumu yeniden gözden geçirmek mümkündür. Ama bunu düşünebilmek için, yeni ortaklık sürecini yaşayarak, karşılıklı güvenin pekiştiğinden emin olmamız lazımdır. Öncelikle hem ada içinde iki toplum arasında, hem Kıbrıs, Türkiye ve Yunanistan'la hem de bölgesel olarak yeni işbirliği köprüleri oluşturmamız gerekmektedir".

Yani zaman içinde, iki toplum arasında güven sağlanana kadar bir garanti sistemi sağlanmalıdır.

Garantilerin gerekçesi, karşılığı veya beklentisi nedir?

Güvenlik, güvenmek, toplumlararası güvensizliğin ortadan kalkması.

Rum Dışişleri Bakanı Yoannis Kasulidis;

"Her iki tarafın da uzlaşıya hazır olması gerek. Bizim tarafımız, sonunda Kıbrıs'ın tam egemen ve bağımsız bir devlet olacağı belirli bir süreliğine garantileri kabul etmeye hazırdır. Bu çerçevede müzakere edilebilir ve bir uzlaşı bulunabileceğini düşünüyorum. İlk kez bu kadar ilerleme sağladık, Yönetim, AB, Ekonomi ve Mülkiyet başlıklarının yüzde 90'nı halledildi."

Önemli bir açıklama, gelinen yer önemli bir nokta.

Söylediğim gibi amaç topu Türk tarafına atmak değilse, bu açıklamalar tarihi ve radikaldir.

Aslında taraflar arasında konuşulanın bir ifadesidir ve güney kamuoyuna da bir mesajdır.

Kıbrıs sorununun çözümü de radikal adım ve kararlarla gelecek.

Bu açıklamalar güneyde de gündem oldu.

Örneğin DİKO'dan şöyle bir açıklama geldi;

"İlk kez bir Rum politikacı, çözümden sonra Kıbrıs Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını ve egemenliğini devretmeye hazır olduğunu ifade ediyor. İlk kez bir devlet yetkilisi, çözümden sonra Kıbrıs'ın egemen bir devlet olmayacağını kabul etmeye hazır olduğunu söylüyor. Kastedilen ne Anastasiadis izah etsin."

Hamleler yapılıyor, yapılacak, taraflar masadan kaçan taraf olarak anılmak istemiyor ve adımlar atıyor.

Önemlidir elbette, fakat hedef masadan kaçan olmamak değil, çözüm olmalı.

Garanti sistemi için konuşulmayan, cevabı aranmayan bir soru var;

Garantiye neden ihtiyaç var?

İki toplum arasında güven yok, Kıbrıs Türkü hala daha yol kesen, adam yaralayan, durduk yere hakaret eden, ticaret yaptı diye bir esnafı darp eden bir topluma güvenmiyor.

Hele bunlara önlem almayan, ceza vermeyen, görmezden gelen Anastasiadis yönetimine hiç güvenmiyor.

En başta bu güvensizlik ortadan kaldırılsın, gerisi kendiliğinden gelir.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Erçin ŞAHMARAN yazıları