"Seninkiler sana güvenmiyorsa, benim toplumum nasıl güvensin?"

Yayın Tarihi: 04/01/17 08:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+
Takvim yılı değişiyor, beklentiler, umutlar yükseliyor.

Ama yaşadıklarımız değişmiyor.

Coğrafyamızda, bölgemizde, yanıbaşımızda, Türkiye'de yaşananlar içimizi cız ettiriyor.

Daha da kamplaşan, daha da bölünen, alışkın olmadığımız olayların içinde kendini bulan, kin, nefret ve linç kültürünün yaşam tarzı olduğu bir havayı soluyoruz.

Aslında barışa, huzura en çok ihtiyaç duyduğumuz zamanlardayız.

Buna rağmen kendi içimize, kendi ülkemize barşı hala getiremedik.

İçinde bulunduğumuz Ocak ayı, Kıbrıs konusunda önemli bir dönemecin tarihi adı.

Zaman yaklaşıyor, olumlu bir sonuç çıkacak mı?

Süreç çökecek mi, yoksa zemin olacak bir altpayı oluşacak mı?

Tarafların pozisyonları, konjektür yeni dönemde Kıbrıs'ı şekillendirecek.

Esas konu, bu şekillendirme de Kıbrıslıların rolünün ne olacağı.

Rum lider Anastasiadis verdiği bir röportajda, Mont Pelerin'den sonra ne değişti sorusuna;

"Çıkmazın ilanından ve sorumluluğun Kıbrıs Rum tarafına yüklenmesinden kaçmak istedim. Gerçeklerin zamanı da gelecek. Bunu hepimiz anlamalıyız. Bugüne kadar Türkiye'den, çözüm istediğine dair olumlu bir söylem işittik.

Gerçekten isteyip istemediğinin sınanmasının gerekeceği zaman gelecek. Diyalog çökseydi veya uzun bir çıkmaz dönemine girseydi, mesele diyaloga geri dönmeni daha da zorlaştıracak hangi etkileri olacağı değildi. Sorumluluğu Kıbrıs Rum tarafına yükleyebilecek olmalarıydı.

Yani çözümlerinde bulabileceğin konular için diyaloga girmekten kaçar veya Mont Pelerin'de başaramadıklarını başarmak için diyalogda ısrar etmezsin. Oysa çok taraflı ve Türkiye'nin de katılacağı konferans ile olası sorumluluk, istilacı ve işgalci olarak garantör olmayı sürdürmek isteyen ülkeye kalacak."

Mont Pelerin'den sonra sorumluluk bize kalabilirdi diyor.

Cenevre'de Türkiye sorumlu tutulabilir diye de ekliyor.

Elbette başka konularla ilgili söylemleri de var Anastasiadis'in, ama içe yönelik şu sözlerini de incelemek gerek.

"Bazı partilerin tavrı sizi güçsüzleştiriyor" söylemi üzerine;

"Kuşkusuz müzakerelerde sorun yaratıyor, bir manada yardımcı olurken diğer yandan zarar veriyor. Çünkü Kıbrıslı Rum liderin itibarını, güvenilirliğini şaibeye sokuyor. Öteki tarafın cevabı da, "sana seninkiler güvenmiyorsa benim toplum nasıl güvensin oluyor".

Maalesef Kıbrıs muhalefeti, Kıbrıs Türk tarafının tezlerini kesin anlaşma olarak kabul ediyor, böylece halk arasında olumsuz ortam yaratıyor."

Aslında iki tarafta da sorun aynı.

Güney de Türk tarafının tezleri, kuzeyde de Rum tarafının tezleri anlaşma zemini olarak kabul ediliyor, referans görülüyor, anlaşmanın kendisi olarak malzeme yapılıyor.

Cenevre bir yandan umutları tazeliyor, bir yandan temkinli bir beklenti durumu var.

Cenevre'ye gitmenin esas sebebi masadan kaçan taraf olmamaksa, sonucu şimdiden görmek mümkün.

Siyasi parti temsilcilerinin de zirvede yer alması, niyete bağlı olarak olumlu katkı koyabilir.

İyi niyetle sürece katılımları sağlanarak ve sürece iyi niyetle katkı koymaya çalışarak.

Anastasiadis'in kendi muhalefeti için söyledikleri, Cumhurbaşkanı Akıncı için de geçerli.

Güvensizlik zayıflık yaratır, kendinden olana güvenmeyen, karşısındakine nasıl güvensin?

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Erçin ŞAHMARAN yazıları