Başkanlık sistemi de kötü yönetimle fiyasko olur

Yayın Tarihi: 15/01/18 07:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Henüz netleşen bir şey yok.

Ortada tam bir belirsizlik var.

İstikrar, mümkünse tek partili, olmadı uzun ömürlü bir koalisyon hükümeti beklentiydi.

Tesadüf müdür bilemem, ama son yıllarda ucu ucuna yakın seçim sonuçları görüyoruz.

Sanki de bilerek dengeli bir siyasi ortam yaratılıyor.

Ağır basan bir taraf yok, illaki eşitlik, bununla beraber yaşanan tıkanma.

7 Ocak seçimiyle bu tıkanma zirve yaptı.

Siyasi partiler gelinen noktayı tartışıp, bu aşamaya nasıl gelindiğini, alınan sonucun değerlendirmesini, özeleştirisini yapacağına, her şey hükümet kurulup, kurulmamasına odaklanmış.

Oysa yaşanan ve normalleştirilen o kadar anormallik var ki.

Siyaset kirli bir oyuna dönmüş, ya da hep öyleydi.

En büyüğünden, en küçüğüne kadar tüm siyasi partilerde ayak oyunları, ayni amaca, farklı yollarla gitmeye çalışan yoldaşlar.

Yola çıktığı partiyi düşünmeyen, memleketi nasıl düşünecek?

Toplum yaptığı tercihlerle kendini gösterir.

Ve görünen o ki toplumun bir kısmı küskün, umutsuz, bir kısmı da var olan düzenden memnun ve devam etmesini istiyor.

Siyasiler hepimizin aynasıdır, bir başka deyişle biz neysek, onlarda odur.

Kalitenin düştüğü, gelenin gideni arattığı, siyasetin, makamların, üç kuruşluk olduğu dönemler yaşıyoruz.

Adaletin, fırsat eşitliğinin, liyakatin olmadığı bir düzende daha fazlası beklenebilir mi?

Devletin partiye, partinin devlete dönüştüğü, birleştiği, bütünleştiği, sistem olduğu düzeni değiştirmek kolay mı?

Ya da toplumda böyle bir niyet var mı?

Sadece seçime, sandığa gitmek, çıkan sonuçları demokrasiye bağlamak, tek başına demokrasiyi getirir mi?

Bu ortam için de esas olarak bunlara odaklanmak gerçek sonuca götürecektir.

Yeniden içinde bulunduğumuz düzensizliğe ve hiçbir şeye çare olmayan geçen hafta ki seçimimize dönersek;

Elbette bir an önce devlet çarkı çalışmaya başlamalıdır.

Fakat bu sadece hükümetin kurulması, Bakanlıkların dağıtılması, daha sonra da her şeyin normalmiş gibi davranılmasıyla bitmeyecek.

Şuan için ne olacak, nasıl olacak, bilinmiyor.

Çoğunluklu ve az parçalı bir hükümet modeli oluşturulmazsa tıkanma ve istikrarsızlık bitmeyecek.

Belki de bitmesi de istenmiyor.

Tartışmamız, çaresiz kalmamız isteniyor belki de, ya da gerçekten artık tartışmamız gerekiyor.

Tüm siyasi partiler, siyasetçiler özellikle seçim sürecinde "Başkanlık" sistemini gündeme getirdi.

Başkanlık sistemi bu ülkede kangren olan seçenle seçilen arasındaki ilişkiyi, bölgeciliği, yönetimsel tıkanmaları, benzer olumsuzlukları ortadan kaldıracak mı, kurumsallaşma, devlet yönetim kadrolarında profesyonelleşme sağlayacak mı?

Peki, nasıl bir başkanlık sistemi, ya da nedir bu sistem, nasıl olmalıdır?

Hangi siyasi parti bu sistem için bir çalışma yaptı?

Konuşmak, gündeme getirmek, önermek kolay.

Güney Kıbrıs'ta, Avrupa da, dünyada bu sistem nasıl kuruldu, araştırıldı mı?

Yoksa model, Türkiye de yapılmak istenen mi?

Ülke ve toplum adına her ne varsa, tek bir kişi karar versin.

İstenen her ne varsa, tek bir kişi üzerinden yapılmaya çalışılsın.

Yoksa tüm yetki ve sorumlulukların sınırlar içinde paylaşılıp, denetlenebildiği bir sistem mi, nasıl olacak?

Herkes hem fikirse, bu konuyu tartışmak yerine ciddi şekilde hazırlık yapılsın.

Siyasetin ve sistemin geldiği noktaya bakarsak bu konuya günden güne yaklaşıyoruz.

Ve kendi hazırlığımızı, kendi yapımıza uygun yapmazsak yarın yine birileri önümüze "yeni sisteminiz" diye bir şey getirecek ve biz yine son dakika birbirimizi yemeye başlayacağız.

Sistemler ne olursa olsun, iyi çalıştırılırsa fayda sağlar, en iyi sistem bile kötü yönetimle, en kötü sistem olur.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Erçin ŞAHMARAN yazıları