Barış Gücü için "müzakeresiz karar" yöntemi

Yayın Tarihi: 08/10/18 07:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+
Birleşmiş Milletler Barış Gücünün, Kıbrıs'taki varlığı, her dönem tartışma konusu.

Geride kalan yıllar içinde Barış Gücü sorunun neresinde oldu, nasıl katkı sağladı, kanlı olayların yaşandığı dönemlerde önlem olarak nasıl hareket etti?

BM Barış Gücü adaya gelirken, tarafların beklentisi ne idi?

Kıbrıslı Rumlar, BM Barış Gücünün adadaki varlığının devamını savunuyor, istiyor.

Çünkü Barış Gücünün burada olması demek, burada sorun var demek, Kıbrıs'ta bir yönetim vardır ve bu meşru yönetim Rum tarafıdır demek.

Kıbrıslı Türkler, BM Barış Gücünün adadaki varlığını sorguluyor, soruna yıllardır nasıl bir katkı sunduğunu gündeme getiriyor.

"Birleşmiş Milletler Barış Gücü, 1964 yılında, Birleşmiş Milletler tarafından, Kıbrıs Türkleri ile Kıbrıs Rumları arasındaki çatışmaları engellemek ve ada üzerindeki düzen ile kanunun normal şartlarda devam etmesini sağlamak amacıyla kurulmuş çok uluslu askeri birliktir."

Ada üzerindeki düzen ile kanunun normal şartlarda devam etmesi.

Yani, Kıbrıs Cumhuriyeti kanun ve düzeninin devamı, yani Kıbrıs Rum tarafının meşru hükümet olduğunun kabullenilmesi.

Rauf R. Denktaş konuyla ilgili, hatıralarında şunları anlatır;

"Güvenlik Konseyinde Türkiye, Amerikalılarla, İngilizlerin de arzuları doğrultusunda, BM Barış Gücü'nün görev süresinin uzatılması kararının müzakeresiz alınmasını kabul eder. Bu "müzakeresiz karar" yöntemi, yıllarca aleyhimize işleyecekti. Çünkü BM'de haksız yere Kıbrıs'ı temsil eden Rum temsilcilerin koltukları daha da ısınacak, meşru görünüşleri bir o kadar daha kabul görecekti.

Bu "müzakeresiz karar" formülü uygulandıkça kahroldum. Kıbrıs'ta görev süresi uzatılan BM Barış Gücü, Makarios'u gittikçe bir o kadar daha meşru hükümet olarak kabul etmekteydi. "Müzakeresiz karar" Rumlar açısından altı ay daha kazanmak, Kıbrıs Türklerinin ıstırap içindeki hayatına 6 ay daha katmak anlamına gelmekteydi.

Türkiye'nin bu "müzakeresiz karar" yöntemini niye bu kadar benimsediğini hiçbir zaman değerlendiremedim. Rumlara bir kez daha hükümet olma fırsatı verildiğini görememek mümkün değildi. Rum idaresi, Kıbrıs hükümeti olarak, BM Barış Gücünün masraflarına katkıda bulunarak bir o kadar daha meşrutiyet kazandı.

BM Barış Gücü henüz adaya gelmeden saldırılar arttı. İnönü, ABD ile İngiltere'ye ve Genel Sekretere çok sert bir nota verdi. "Ya Barış Gücü derhal adaya gider, ya da Türkiye müdahale eder". Kısa bir süre içinde Kanadalılar adaya ulaştı. Kıbrıs'a gelmiş olan BM Barış Gücü Makarios'u hükümet olarak kabul etmişti bile."

Türk tarafı adadaki olayların, BM Barış Gücü ile kontrol altına alınmasını beklerken, Rum tarafı adanın meşru yönetimi olduğunu tescillemek için, BM Barış Gücünü adada istiyordu.

Bunun yanında Rum tarafı, burada bir sorun vardır ve Kıbrıs'ta meşru tek yönetim benim politikasını güçlendirdi.

Sorunun çözülmeme noktasında durmasının en önemli sebebi, meşru yönetimin paylaşılmasıdır.

Barış Gücünün adaya gelmesi, meşru yönetim politikasını, Rum tarafı lehine güçlendirdi.

BM, Barış Gücünün Kıbrıs'taki varlığını ve sorunun gidişatını etkileyecek rapor ve kararlara hayat verebilir mi?

Bugün için bunu söylemek zor.

Yarın için ise ne olacağını kestirmek mümkün değil.

Mevcut durumu, çözümü ama en başta barışı isteyenler değiştirebilir.

Bu amaçla sınır kapıları bölge ve sayı olarak artarak açılmalı, toplumsal iletişime daha fazla katkı sağlanmalıdır.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Erçin ŞAHMARAN yazıları