12 Eylül Darbesi ve Referandum

Yayın Tarihi: 20/09/10 08:27
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+
Türkiye de, 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan anayasa değişikliği ile ilgili referandumun üzerinden bir hafta geçti. Çok tartışmalı bir süreç, AK Parti hükümetinin istediği fakat çok da memnun olmadığı bir sonuçla tamamlandı. Türk halkı, 1980 askeri yönetiminin mirası olan anayasayı, sivilleştirmek ve daha demokratik bir şekle getirmek için oy kullandı ve "Evet" oyları "Hayır" oylarından fazla çıktı. Anayasa değişikliğini savunanlar, süreç boyunca askeri yönetimin yarattığı olumsuz izleri malzeme olarak kullanırken. Anayasa değişikliğine karşı olanlar ise, AK Parti hükümetinin yargıdan başlayarak, kamusal düzeni kendi kontrolüne almak istediğini gerekçe gösterdiler. Aslında herkes daha demokratik, daha sivil bir yapıdan yana ama yine iktidar, iktidarlığını, muhalefette muhalefetliğini elden bırakmadı. Ve böylesi toplumun tümünü ilgilendiren bir konuda dahi "Evetçiler" ve "Hayırcılar" diye bir bölünmeye sebep oldular.

Aslında iki görüşünde hem haklı, hem de haksız olduğu yönler var. Bu anayasa değişikliğinin getireceği en büyük artı şüphesiz ki demokrasilerde olmaması gereken, askeri darbe olayını ortadan kaldıracak olmasıdır. Asker veya ordu bir ülkenin güvenliğini sağlayan en önemli gücü ve teminatıdır. Bu bakımdan asker görevini yapmalı. Asker ülkenin güvenliğini sağlamalı. Yani asker siyasetin içinde olmamalı. Türkiye de, anayasada yapılacak olan değişikliklerin, topluma artı yönde katkısı bana göre eksi yöndeki katkısından fazladır. İnsanlar artık, konuşabiliyor. İnsanlar Cumhurbaşkanlığı yapmış, 1980 darbesinin başkomutanı, Sayın, Kenan Evren'in yargılanmasından bahsedebiliyor. 12 eylül 1980 darbesi, Türk halkının yaşadığı üçüncü ve en kanlı darbedir. Bu süreçte 650 bin kişi göz altına alındı. Yüzlerce kişinin akıbetinden haber yok. Yüzlerce kişi gözaltında iken ölü. Mahkumlar işkencelere maruz kaldı. Hayatlarını kaybedenler oldu. Anayasa değişikliğine bağlı olarak, konuyla ilgili geçici 15. madde iptal edildi. Ve darbecilere yargı yolu açıldı. 12 Eylül referandumu, AK Parti'nin güven oylaması veya başarısı olarak düşünülmemeli. Bu Anayasa referandumu aslında Türk halkının, demokratikleşmesi anlamında, bir bütün olarak ele alınmalı ve bu şekilde değerlendirilmeli. Demokrasi ile yönetilen bir ülkede askeri darbe izleri taşıyan bir anayasa ile yönetilmesi ne kadar doğrudur. Ve sol ideolojiye sahip siyasi kesimler neden "Hayır" kampanyası yürüttüler. Neden? Türkiye de iktidar ve muhalefet ortak konsensüs sağlayamadı.

Anayasa, toplumun bir bütün olarak kişi hak ve özgürlüklerini, devletin sınırlarını, düzenleyen yazılı bir metindir. Bu metinde yapılacak değişikliklerde ortak noktalar aranmalıdır. Toplumun her kesimi de bu ortak noktaya katkı koymalıdır. Anayasada yer alan maddelerden "Ben bunları beğenmiyorum, değiştireceğim sizlerde bunları onaylayın" düşüncesi ile insanlara seçenek bırakmadan, sadece kendine göre yanlış olan maddeleri ve yine kendi isteği doğrultusunda, değiştirme düşüncesi son derece yanlış, son derece sakıncalıdır. Bu noktada AK Parti'nin en büyük eksikliği de budur. Referandumun haritasına bakacak olursak; Yaklaşık elli milyon seçmenin olduğu Türkiye de referandum oylamasına seçmenin yaklaşık %77'si katılmış. Doğu illerinde, evet oyu ağırlık kazanırken, özellikle kıyı illerinde hayır oyları referandum yarışını önde kapattı. Kıyı illerinde, hayır sonucunun ağırlık kazanmasının sebebinin bu yerlerde yaşayan insanların, yaşam koşullarının değişmesinden korkmak olduğu önemli bir görüş. Aslında bu yazı gecikmiş bir yazı olarak düşünülebilir. Yazının bu gün kaleme alınmasının sebebi ise, referandumun üzerinden geçen bir haftalık sürede, Türkiye de nelerin ön plana çıktığını daha iyi görebilmektir. Türk halkı seçimini yapmış ve değişim yönünde ilk adımı atmıştır. Bu noktadan sonra olması gereken, demokratikleşmenin gerçek anlamda hayatın, her alanına yayılması. AK Parti hükümeti bu vaadini gerçekleştirmek için istediği yetkiyi aldı.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Erçin ŞAHMARAN yazıları