Umut şu sıralar ölmek üzere

Yayın Tarihi: 16/11/12 07:00
okuma süresi: 9 dak.
A- A A+

Dönemin başbakanı Derviş Eroğlu'nun ülkeyi yangın yerine çevirmesinin ardından Mehmet Ali Talat ne kadar da görkemli bir giriş yapmıştı ülkenin gündemine. Herkes için umut olmuştu Talat. Hızla girilen çözüm süreci, yarı yalan yarı gerçekte olsa hepimizi umutlandırmış ve adeta yeni başlayan bir aşk gibi hepimizi mutlu etmişti. Kıbrıslı Türklerin kaderidir uzun süre mutlu olamamak. Sanki birileri büyü yapmıştır külliyen üstümüze, ya da mezarlıktan bir avuç toprak.

Yılların Eroğlu'su gitmiş ve bir dönemin vatan haini suçlamaları yapılan güçlü sol ülkenin yönetimine gelmişti. Hepimiz hayrandık. Sn Talat'ı apar topar Cumhurbaşkanlığına uğurlamanın ardından Ferdi beyin Başbakan olması, CTP'nin hızlı düşüşü, hızlı itibar yitirişi ve sonrasında gelmesin diye pek çok insanın ciddi çaba sarf ettiği ama CTP'nin inanılmaz hataları sonucunda ciddi bir üstünlükle yeniden iktidar olan Derviş Eroğlu UBP'sini karşımızda bulduk. Tabii bunu da ayrıca belirtmek isterim CTP'ye seçim kaybettirenin Ferdi bey olduğunu sanırsanız yanılırsınız, elbette ki hataları olmuştur ama CTP'ye seçim kaybettiren kendini halkın üstünde sanan birkaç bakanından başkası değildi. Sabaha kadar tartışırım bu konuyu…

Sn Eroğlu'nu yıllardır eleştiren ve hiçbir şekilde ülkenin hiçbir yönetici kademesinde olmaması gerektiğine inanan gazetecilerdenim. Bu tavrımdan dolayı zaman zaman ekmeğimi yitirsem ya da yitirme noktasına gelsem de hiçbir zaman bu inadımdan vazgeçmedim. Ülke insanının kişisel menfaatlerine çok faydalı ama ülke insanına hiçbir faydası olmayan bir siyasinin peşinden gitmeyi reddetmek her ne kadar hor görülse de bu ülkede, inandıklarından da taviz vermemek onur benim için. Sn Eroğlu ne başbakanlığı döneminde ne de şu an ki görevinde KKTC'nin önünü açacak hiçbir hamle yapmamıştır. Herkes sanır ki ben Derviş beyi sevmem ya da saygı duymam. Bilakis kişiliğiyle hiçbir problemim yoktur, saygı da duyarım, O'nu sevmemize de yanındaki dalkavuklar hep engel olmuştur. Kaldı ki çok sevmeye fırsatta bulsak Sn Eroğlu adına görüşlerim hiçbir zaman değişmez.

İNANILMAZ BİR KAOSA DOĞDU

Dünkü yazımda erken seçim çağrısı yaptım Hükümete. Tabii ne kadar kolaydır bir erken seçime gidilmesi onu bilemem ama bazen gömleğin iki düğmesini çözüp 1400 delegenin çoook üstünde olan halka gitmek gerekir. En büyük gücü oradan alırsınız çünkü. Bakmayın siz sayıca az ama ses bakımından sifon gibi ses çıkaran ve herkesle alay edinmeyi görev bilen, sosyal medya çöpçatanlarının konuşmalarını ve yorumlarını ya da sanılarını, gerçek her zaman farklıdır. Bu nedenle halka dönüp bir daha sormak lazım, en iyi cevap orada yatır.

Benim asıl kaygım UBP'nin muhalefete düşmesi halinde bu ülkeyi hangi partinin yöneteceği sorusudur? Ki UBP'nin olası bir seçimde muhalefete düşme tehlikesi şu andan itibaren artık var. Diyelim ki muhalefete düştü, yerine kim gelecek. CTP diye düşünüyoruz hemen, peki nasıl? Dışa karşı verdikleri bütünlük mesajlarının ötesinde gelecek yıl haziran ayında genel kurul yapmaya zorlanan ve Özkan Yorgancıoğlu'nun ayağını kaydırmak adına gizlice örgütlenen bir yapının olduğunu bilmiyor musunuz? Olası bir seçimde başarısız olmasını bekleyen ciddi bir grup var partinin içinde. Bu parti nasıl iktidar olacak diye sormaktan kendimi alamıyorum. CTP ne yapıyor ne hedefliyor açıkçası basından okuduğum kadarıyla bilebiliyorum. Birçok gazeteciye kapıları kapalıdır CTP'nin.

Az ara farkla birinci parti çıkmayı hedefleyen ve sadece mağusa bölgesinden katılım yapabilen ama bunu memleket DP'ye akıyor diye satmaya çalışan Demokrat Parti'ye de değinmeden geçemeyeceğim. Yaptıklarınız yapacaklarınız garantisidir derler ya DP'nin son 5 yıldır neden ülkenin yönetiminde aktif yer alamamasının temel nedenlerini oturup bir daha gözden geçirmesini tavsiye ederim herkesin. Hala insanların size neden oy vermesi gerektiğini anlatabilmiş değilsiniz. Varın siz her şey yolunda sanın.

Örneğin Lefkoşa'da son yapılan mitinge Demokrat Parti bir bütün olarak destek vermek yerine Serdar başkan bireysel olarak destek vermeyi tercih etti. Bu bir ikilemdir. Oradaki gayenizi belki bilenler anlayabilir "bazı Türkiye düşmanı gruplarının yanlış hareketlerine DP'nin ortak olmaması" gibi ama neticede sizin o mitingte temsil ettiğiniz kitle Demokrat Partiydi? Keşke destek kararı alaydınız parti olarak. İnanılmaz bir çelişki olarak kaldı bu yaptığınız. Ankara kırılmasın ama belediye işçileri de kırılmasın diye okundu bu?

Halkını yapılan haksızlıklardan kurtaracak ilkesiyle yola çıkan bir partinin birileri de kırılmasın derdine düşmesi olacak iş değil. Olaya bir de bu açıdan bakın.

Bu ülkede kaos hiç kimseye fayda sağlamaz. Şu an ülke insanı yaşama dair tüm inancını yitirme noktasına gelmiştir. Mutsuzdur, intiharın eşiğindedir ve geleceğine yön verecek herhangi bir siyasi erk görememektedir. Buna UBP de dahil. UBP'nin içine düşürüldüğü durum her siyasi partide yaşanması muhtemel bir durumdur ve bu durumu mahkeme koridorlarında lokum dağıtarak kutlayan partilileri Allah kimseye kısmet etmesin. Olaya duygusal açıdan değil siyasi ahlakın ve gelecek kaygısının, umudun öldürülmesi açısından bakıyorum.

****************

VAKİT VARKEN

Adı beni gerçekten çok etkiledi. Kadim dostum Ferhat Atik'in kaleme aldığı Adem-Vedat Kaner'in aile anılarını konu alan ve tüm gelirinin 18 yaş üstü yaşamevine bağışlanacağı bir kitap. Bu projede birçok kişinin katkısı var ama en büyük katkı Güliz Kaner'e ait. Başarılı iş kadını olmaktan öte insanları seven, yalnızca yaşamayı değil yaşatmayı da seven biri olarak tanıma fırsatı bulduğum Güliz Kaner'in emeği büyük. Bugüne kadar oturup bir kahve içmediğim ve daha düne kadar yolda görsem tanımayacağım ama adı kendi görselliğini çoktan aşmış bir iş kadını. Uzun soluk bir söyleşi yapmayı açıkçası çok isterdim. Vakit Varken, Ferhat Atik'in ikinci dünya savaşı sonrası gelişen akıcı roman diliyle ya da bir tür anı romanı diliyle kaleme alınmış bir kitap. Ben okumaya başladım, bu kitabı mutlaka satın alın ve 18 yaş üstü yaşamevine katkıda bulunun.

**************

YENİDÜZEN GAZETESİNE YAKIŞTIRAMADIM

Her meslekte rekabet olur bu çok normaldir ama biz gazeteciler birbirimizle ilgili ağır yazılar ya da hakaret yazan yazılar yazmayız genelde ya da yazılmasına pek sıcak bakmayız. Yenidüzen Gazetesi ben ve bir meslektaşımla ilgili Mehmet Betmezoğlu'nun sosyal medyada yaptığı yakışıksız bir argümanı alıp yayınladı dünkü sayısında. Okudum üzüldüm. Mehmet Betmezoğlu'nu tanımam, tanımaya da değer bir kişi olduğunu da düşünmüyorum, bu tür insanların adıyla da ağzımı kirletmem ama Yenidüzen gazetesine başta Cenk Mutluyakalı olmak üzere hiç yakıştıramadım. Netice de kendisi genel yayın yönetmeni ve yazı işleri müdürüdür. Gazetedeki yazılan her şeyden o sorumludur. Kimse beni beğenmek zorunda değil ve yazılarımı da eleştirebilir, bu çok normal ama şahsım adına hakaretamiz cümleler ya da benzetmeler yapılmasına izin vermek gazetecilik ilkelerine sığmaz ve yakışmaz. Dahası kendisi uzun yıllar gazeteciler birliği başkanlığı yapmıştır. Bana yapılan yakıştırmayı yayınlayan Yenidüzen Gazetesine ve altında imzası bulunan Mehmet Betmezoğlu'na bir daha bu tür yazı yazılması ve yayınlanması halinde tazminat davası açıp elde edeceğim geliri de bir hayır kurumuna bağışlayacağımı açık olarak belirtirim.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları