Böyle konuşmaktan vazgeçin

Yayın Tarihi: 02/12/13 08:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+
Birileri el ele verdi ve iki halkı birbirinden soğutmayı başardı. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mevlüt Çavuşoğlu geçtiğimiz gün bir televizyon programında bazı sendikalara gönderme yaptı "size en çok yardımı yapan ülke ve iktidar" dedi, "başa kakmak için söylemiyoruz" dedi.

Mevlüt Çavuşoğlu'nu takip edenler Çavuşoğlu'nun ender yetişen siyasilerden biri olduğunu bilir. Cesur ve kendini bilen bir kimliği vardır.

Çavuşoğlu'nun kötü bir maksatla bu sözleri kullanmadığını biliyorum, içinde kötülükle de söylemediğini biliyorum ama Kuzey Kıbrıs gerçeğini çok da iyi bilmeden açıklamalar yaptığı kanaatindeyim. Vatandaşta yine gerginlik oldu bu açıklamalardan sonra.

Kimse kimseyi sevmek zorunda değil ama Ankara ve Lefkoşa düşmanı kişilerce bilinçli olarak yapılan propagandalar sonucunda her iki ülke halkı birbirinden uzak duygulara sahip oldu. Türkiye'de Kıbrıslılar kambur algısı oluştu, Kıbrısta da Türkiye işgalci algısı oluştu. Böyle bir durum yok bunu hepimiz biliyoruz. Her iki ülkenin birbirine şiddetli şekilde ihtiyacı var.

Türkiye bu ülkeye yardım ediyor, etmesi de güzel ama bunu sürekli dillendirmek kötü bir algı yaratıyor Kıbrıs Türk Halkının üzerinde. Bu nedenle yapmayın.

Kıbrıslı ne diyor Türkiyeli yetkililer böyle konuşunca "benden fazla vatandaşın var, askerin var, mülkiyetin var burada, benden çok sen söz sahibisin, paşa paşa yardım edeceksin" ..

Evet aynen böyle deniliyor vatandaş arasında. Bu nedenle bu tür konuşmalardan vazgeçmek lazım. Şimdi "alime" cahil, cahil derse "alim" cahil mi olur? Olmaz.

O nedenle çok da umursamasın ne Mevlüt bey ne de bir başkası bazı komünist sendikalar Türkiye'ye söverse. Kale almasın bu söylemleri, kale alıp yorum yaparsa o Türkiye'ye söven sendikalara hizmet etmiş olur.

Kıbrıs'taki konjektür olmasından çok daha fazla dağınık şu an ve tam bir istikrarsızlık var. Buraya kamyon kamyon para dökseniz dahi bu dağınıklık bitecek gibi değil. Çünkü yanlış projeler uygulandı ve başarısız olundu. Bu nedenle demokratik anarşi yaşıyoruz.

Şu an Türkiye'yi memnun edecek değil ama kavga da etmeyecek aklı başında bir hükümet lazım ülkeye.

İlişkileri iki ülke dengine çekecek bir hükümet. İvedi böyle bir hükümete ihtiyaç var.

Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın KKTC için artık daha olgunlaşmış düşünceleri olduğunu görüyorum. Kırıcı sözler kullanmıyor. Hem Türkiye'nin hem de Kıbrıslı Türklerin çıkarları için sağlam zeminde bir ara anlaşma ya da tam anlaşma zorlanıp yapılmalı. Hem Kuzey Kıbrıs Türkiye'nin ili havasından kurtulur hem de hemen yanı başında güçlü bir müttefiği olur Türkiye'nin.

Bu halk balık tutmasını bu şekilde bu yardımlarla hiçbir zaman öğrenmeyecek. Öyle sanıyorum ki öğrenmesini de isteyen yok.

Kıbrıs'ın Kuzeyi her gün daha da güzelleşen bir kadına benziyor bence. Türkiye olarak siz bu kadını bırakırsanız başkaları kapar, bu nedenle kızsanız da bağırsanız da bu kadına sahip olmak için her türlü fedakarlığı yapmak zorundasınız.

Bu örnek menfi bir yaklaşım olsa da gerçeğin önemli bir yüzü. Bir de gerçeğin daha zayıf kalmış bir yüzü var; günün sonunda soydaşız ve aynı dine aynı Allaha inanıyoruz; buna dayanarak da bu ülkeden vazgeçemezsiniz ve yalnız bırakamazsınız.

Şimdi sormak lazım; bu ülke bu kadar kıymetliyken balık tutmayı öğrenir mi?!

Çavuşoğlu Azerbaycan ve KKTC'den örnekler verdi. Keşke Azerbaycan'a benzesek. Türkiye, Azerilere bizim gibi yardım etmediği gibi orada bizde olduğu kadar söz sahibi değil, hatta hiç söz sahibi değil. Azeriler doğaz gazı buldu ve inanılmaz zenginleşti ve daha da zenginleşiyor. Zaten her iki ülkenin konjektürel farklılıkları o kadar bir fazla ki örnek dahi verilemez.

Şimdi Kıbrıs'ın da gazı var; Türkiye'nin yapması gereken iyi bir anlaşmayı zorlayıp bu ham madde üzerinde etkin söz sahibi olmak. Bu etkinlik için Kıbrısın Kuzeyinde halkın desteğine çok ihtiyacı var. yani yakın gelecek çok iyi yönetilirse iki ülkenin inanılmaz hayrına olacak.

Ama şu an böyle bir durum yok. Dediğim gibi demokratik anarşi hakim ülkeye. Yani herkes her istediğini kurallar çerçevesinde yapıyor.

Tekrardan balık tutma konusuna dönüp yazıyı sonlandıralım. Türkiye garanti etsin Türkiyeli fabrikatörlere bu çözümsüz topraklar üzerine yatırımı, gerekli sanayi kurulsun, bakınız su geliyor, tarım işletmeleri kurulsun, üretim gerçekleşsin ve dünyaya açılan bir Kuzey Kıbrıs pazarı olsun.

Ama gelin görün ki biz patatesi, portakalı, hellimi doğru düzgün satamıyoruz Türkiye'ye, balık tutmak bir yana dursun.

Kıbrıslı Türkler bu gerçekleri yaşadığı için daha net görüyor fotoğrafı ve acısını hissediyor. O nedenle balık tutmasını öğrenin artık derseniz, nasırına basmış oluyorsunuz.

Dilerdim ki Mevlüt Çavuşoğlu gibi kıymetli bir siyaset adamı, korumalardan ve şürakasından uzak gelip bir hafta kalsın Kıbrıs'ta, çarşıyı gezsin, oturup esnafla kahve içsin, çiftçinin, tarımcının yanına uğrasın çizmelerini giyip. Tayyip beye yakın biri olarak Kuzey Kıbrıs gerçeğini AK Parti'ye daha güzel anlatma imkanı olurdu.

*******************

GÜNÜN SÖZÜ:

Kendi omzuna tırman. Başka nasıl yükselebilirsin ki!

Nietzsche

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.