Sigortalar resmen battı

Yayın Tarihi: 21/11/14 08:00
okuma süresi: 7 dak.
A- A A+

Hür-İş Federasyonu Genel Başkanı Yakup Latifoğlu ile dün son derece önemli bir konuyu konuşmak için bir araya geldik. Mesele rakamlarla sabit olan Sosyal Sigortaların batmış olduğu gerçeği. Geçtiğimiz hafta ülkemizin tanınmış ekonomistlerinden Göksel Saydam'ı konuk etmiştim. Saydam bana, Çalışma Bakanlığına bağlı Sosyal Sigortalar'ın sürekli borçlanarak emekli maaşlarını ödediğini bu borcun 56 milyon lirayı, faizinin ise 8 milyonu bulduğunu anlatmıştı.

Sosyal Sigortalar adına elbette ki bu vahim bir tablo. Latifoğlu'nu arayarak bu konudaki bilgisini sordum, uğra anlatayım deyince uzun soluklu bir söyleşi yaptık. Latifoğlu'nun yanına vardığımda dosyalar masanın üzerinde yığılıydı.

Oturur oturmaz , Yakup başkan kötü tablonun fotoğrafını önüme koydu. Ekim ayı maaşlarının ödenebilmesi için özel bankalardan borçlanılmış 56 milyon tl ve bu paranın yaklaşık 8 milyon liralık faizi. Bunu kaleme alırken Çalışma Bakanı Aziz Gürpınar'ı kötülemek adına yazmıyorum, sonuç olarak bu geçmiş hükümetlerinde şimdiki bakana teslim ettiği bir günah.

Çeşitli bankalardan her ay maaşlar ödenebilmesi için borçlanılıyor, bu borçlanma her ay artış gösteriyor ve ne yazık ki Çalışma Bakanlığı emeklilerin ödenebilmesi için borçlanılan bu paranın sadece faizini ödeyebiliyor. Ana para yani borçlanılan paraya hiçbir şekilde ödeme yapılmıyor.

Her şey burada bitse iyi ama bir başka kötü durum daha var.

19,705 ÇALIŞANIN PRİMİ FAİZ BORCUNA GİDİYOR

Borçlanılan 56 milyon liranın 8 milyonluk faizinin ödenebilmesi için 19.705 "on dokuz bin yedi yüz beş" asgari ücretli çalışanın aktif yatırımı bu faize gidiyor. İşte bu durum kötünün de kötüsü. Düşünsenize Çalışma Bakanlığı emekli maaşlarını ödeyebilmek için borçlandığı paranın faizini aktif çalışan 19,705 asgari ücretli insanımızın yatırımını kullanıyor. Yani bu herhangi bir devlet bütçesinden karşılanmıyor.

Hal böyle de olunca borç ödenmiyor, borcun faizini de çalışan insanlarımızın geleceğinden çalınarak ödeniyor.

İşte Sosyal Sigortalarda ki vahim durum bu. Buna kelime anlamıyla sigortalar battı diyebiliriz, adete her yerinden su alan bir gemi gibi bir deliği bir başka delik açarak kapatılmaya çalışılıyor.

BAKAN GÜRPINAR NE YAPACAK?

Tamam kabul ediyorum Bakan Gürpınar'ın yarattığı bir sorun değil bu, her çalışma bakanı gibi bu kronik sorunu kucağında buldu ama bunun hiç mi çaresi yok, hiçbir şekilde kaynak yaratılıp Sigortaların ana borçları kapatılamaz ya da kapatma çok iddialı olur düşürülemez.

Sonuç olarak birileri çıkarıp bu 56 milyonu vermeyecek, yani Ankara hükümeti bu yönde ikna edilebilir mi ya da genel bütçenin içinde bu rakam eritilebilir mi?

Teknik olarak bunu değerlendirebilecek makam hükümet; ama bir gerçek var ki şu an Sosyal Sigortalar battı ve borçlanılan paraların faizleri hala çalışan insanımızın yatırımlarından alınarak "çalınarak" ödenmektedir.

Bu çalışan insanın geleceğini oturan insana iadesiz teslim etmek değildir de nedir. Devlet hiç adaletsizlik yapar mı?

Hele hele sosyalist bir hükümetin yürütmede olduğu bir ülke de…

**************

UZUN BİR YOL "KIBRIS POSTASI"

Dört yılı aştı ki Kıbrıs Postası gazetesinde köşe yazarlığı yapıyorum. Gazeteciliğe sene 1999 yılında ayak attığımda internet gazeteciliği, tabletler, akıllı telefonları bir yana bırakın fotoğrafların basımı için karanlık odaya bakan bir resim tabçısıydım. Hala gözümün önüne gelir, Halkın Sesi gazetesinin karanlık odası ve ilaç kokak laboratuarı. İyi saatte olsun Akay Cemal abimizin daha Yazıişleri müdürü olduğu yıllar. Şimdi yazıyı bilgisayarın başında yazıyor, internet aracılığıyla göndermeyi bırakın eğer internet bağlantınız yoksa yanınızdaki akıllı telefonla internete bağlanıp, yazımı gönderebiliyorum.

Yani nereden nereye.

Tam dört yıldır bana yazı yaz kuruluş yıldönümümüz derler bende hep tembellik eder ve unuturum, bu yılda haber editörü Çağdaş dostum "abi lütfen unutma" diye ikaz etti. O nedenle benim il yazım bu dergide.

Cadde Restoranda oturuyoruz, Dere boyundayız. Yine bir puro akşamı. Mehmet Saydam dostumuz iyi saatte olsun, masanın bir başında anlatıyor da anlatıyor. Derken Polat Alper arıyor ve geleceğini bildiriyor. O zamanlar tanışmıyoruz Polat beyle, yolda görsem tanımam. Mehmet Saydam bizi tanıştırıyor ve bu işin aracılığını üstleniyor.

"Polat bey, Bizim Gökhan da yazsın gazetede" diye atıyor lafı; Polat Alper ile Saydam birbirini çok yakın iki dost olmasından da ötürü, "tabii tabii" diyor Alper, ve serüvenim başlıyor Kıbrıs Postası'nda.

Eskisi kadar sık görüşemesek de Mehmet Saydam'ın köşe yazarlığı konusunda hayatıma yaptığı katkıyı asla unutamam.

İki yabancı iken bugün balkıyorum da Polat Alper ile inanılmaz iyi bir dostluğumuz oluştu. Kelime anlamıyla iyi bir abi, iyi bir kardeş ve iyi bir dost, ve en önemlisi de benden sürekli puro talep etse de hümidorunun anahtarını bana vermekten çekinmeyen bir yoldaş.

İnternet gazeteciliğinin faydalarını anlatacak değilim şimdi, üniversitede ders vermiyoruz, ancak internet gazeteciliği anlamında Kıbrıs Postası ilk sıradaki yeriyle birlikte, saygın yazar kadrosuyla gücünü koruyor.

Kıbrıs Postası'nda yazarlık yapmak inanın bir ülkenin uçak gemisine sahip olması gibi bir şey. Yani hem gücünüz hem prestijiniz oluyor.

Herhangi bir konuyla ilgili bir haber yapın ve yayınlayın internette; içinizden yüze kadar sayın telefonlar gelmeye başlayacaktır.

Tabii yazılı basına geçmemizi de unutmadan birkaç kelamla yazalım. Her ne kadar internet icatıyla yaşasak da hala hatrı sayılı bir kitle gazetesiz yapamıyor. Kıbrıs Postası gazetesinin kuruluşunda da fikirsel anlamda Polat Alper'i bir bayramın ikinci gününde cesaretlendiren ve kışkırtan tek adam olarak gurur duyarım.

Gazetedeki görevini son derece başarıyla yürüten Genel yayın yönetmeni dostumuz, abimiz Rasıh Reşat'ın yazılı basında Kıbrıs Postasını ilk üçün içine yerleştirmiş olmasını da kimse gözden kaçırmasın.

Bu gazete de birçok insanın emeği var. nice 13'ncü yıllara mı derler ne derler? Ömrümüz yettiğince bu yolu birlikte yürümek dileğiyle diyorum ben.

****************

GÜNÜN SÖZÜ

Erkekleri ayrılık, kadınları ise ayrılıktan sonraki süreç acıtır. Çünkü beklemek; sadece kadınlığa verilen en büyük cezadır..

Paulo Coelho

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları