Korksak da ne fayda

Yayın Tarihi: 29/12/14 07:49
okuma süresi: 10 dak.
A- A A+

**Santraldeki ufak bir sızıntı milyonlarca Canlının radyasyona maruz kalmasına sebep olacaktır.Örneğin;1986 yılında Rusya'da Çernobil Nükleer Santrali'ndeki sızıntıdan 3milyon insan radyasyona maruz kalmış, radyasyon, Karadeniz kıyılarına kadar ulaşmıştır.

Türkiye'de de 1976'dan beri Akkuyu'da nükller santral kurulması gündeme gelmiştir ama çevre örgütlerinin baskılarıyla ertelenmiştir. Ayrıca 25km açığından geçen Ecemiş Fayı'da burayı tehdit etmektedir.

Ne güzel; herkesi yılbaşı telaşı sarmış; öyle bir alış veriş yapıyoruz ki sanki de ömrünce ne elbisemiz var ne de erzakımız var. Varma ki memlekete kıtlık gelir ya da savaş çıkar diyerekten alış veriş yapıyoruz.

Cumhurbaşkanı adayları bolca mesajlar veriyorlar; onlarda erken girdi bu yarışa ya neyse. Yeni yılda zaten bol bol yazıp çizeceğiz onları. Sıradan bir pazartesi yazısı olmasın çok isterdim ama şu nükleer santral meselesinde kalem oynatmadığımı fark ettim. Dedikodu yok bugün , kimse kusura bakmasın. Birkaç haftadır nükleer santral kurulsun mu Akkuya kurulmasın mı tartışması yapılıyor. Kurulursa da patlar, herkes ölür, kurulmazsa da nasıl olacak; bu konuda yatırım yapılması kaçınılmaz. Falan da filan. Ne kadar boş bir tartışma dersem çevrecilere ayıp etmiş olurum ve iyiden iyiye teslimiyetçi bir anlayış takınmış olurum diye, hani bir yazar olarak tarihe kötü not düşmüş olmak istemem.

Nükleer santral deyip şöyle bir tartışma konusu açmak daha doğru olur sanırım; bu ülkenin ve bu bölgenin ne kadar sahibiyiz ve bu bölgede neler gizleniyor ve neler var. Sorulması gereken ve sorulmayan önemli sorulardır bunlar.

Biliyor musunuz ki gerek Kıbrıs'ta gerekse Kıbrıs'ın çevresindeki Akdeniz'de gerekse Türkiye'nin akdenize olan yerleşim birimlerinde, tahmininizin de ötesinde petrol ve doğal gaz var; ve bu yer altı kaynaklarının kullanılması hiçbir surette Amerika izin vermiyor. Çok eski bir yazımda söz konusu bu yer altı kaynaklarıyla ilgili bir araştırmayı yayınlamıştım.

Mesele şu; biz ve bizim gibi yüzyıllarca başkaları tarafından sömürülen ve yönetilen, bununla birlikte fakir bıraktırılıp, bir parça ekmeğe minnet hissi duyurtulan milletler zaman zaman yaptıkları isyanların dışında her şeyi kabullenirler.

Mersin Akkuyu da nükleer santral kurulacak, olur da patlarsa hepimizi öleceğiz. Evet öleceğiz, birgün zaten hepimiz öleceğiz diye soğuk bir espri yapacak değilim ama yaşadığımız yüzyılın kaçınılmaz gerekliliğidir, az ve kıymetli maddelerle çok ve kitlelere yetecek enerji meydana çıkarmak.

Bugün Amerikada yaşayanlar ya da gidenler bilir Amerika'daki araçların büyük bir çoğunluğunun makine güçleri hayli fazladır; çünkü petrol çok ucuzdur, keza Arap ülkeleri ya da Rusya için de aynı durum geçerli.

Peki bu nereye kadar gidecek sorusunun cevabı taş patlasın 100 bilemediniz 150 yıl. Kesinlikle daha fazla değil. Bundan ötürü daha az kıymetli maddelerle daha çok enerji açığa çıkarma çalışmaları son 30 yıldır devam ediyor.

Doğal gaz ile yürüyen araçların yaygınlaşması belki son 10 yıldır, doğal gaz ile ısınma ve işlevsellik, son 30 yıldır, nükleer enerji ile çalışan denizaltıları ve elektrik üretimi, uçakların yakıtlarında kullanılan bor madeni, az benzin sarfiyatı ile şarj edilen otomobiller son 5 yıldır; hep bunlar petrolün bitme endişesine bağlı olarak insanlık tarafından bulunan hayata geçirilen alternatif ve son derece de ekonomik yollardır.

Tehlikesi var mı; var tabii. Olur mu tehlikesi olmasın. Karpazda bulunan petrol dolum ya da boşaltım tesisleri tehlikesiz mi?

Ama mecburuz olacak, peki Akdenizin çevresinde nükleer enerjiyle hareket eden denizaltılar, yarattığı olası patlama tehlikesi, geçmeyin diyebilir misiniz.

Lefkoşa'nın tam anlamıyla göbeğinde olan gaz dolum tesisleri; üç tanesi aynı anda patlasa kaç bin kişi ölür bir düşünsenize ve de zehirlenir.

Yani sözüm ona enerji son derece önemli ve gerekli ama bir o kadar da tehlikelidir. Ve biz bunu bilerek, tehlikelerini önleyecek şekilde yaşamayı öğrenmeliyiz.

Mersin Akkuyu da nükleer santral kurulacak; o zaman Türk işi olmamasına özen gösterecek bu işi yapanlar ki sızıntı ya da patlama olmasın.

Sonuç olarak az kıymetli maddelerle çok enerji elde etme zorunluluğu önümüzdeki elli yıl içinde belki de birçok ülke de küçük ya da büyük çapta kurulacak ve çalıştırılacak.

Nükleer santrallerden kim korkmaz ki, herkes gibi bende korkarım, korkmalıyız da ama dünya değişti beyler alışın bunlara artık.

Sizler için toparladığım birkaç bilgiyi paylaşayım bu arada;

NÜKLEER SANTRALLERİN ÖNEMİ,YARARLARI ve ZARARLARI

Nükleer santralde enerji, istasyonun merkezindeki reaktörün içinde üretilen ısıyla sağlanır. Bu ısı, uranyum atomunun zincirleme reaksiyonu sonucu elde edilir.Bu reaksiyon kontrollü bir şekilde yapılır. Nötronların sürati önce modülatörden geçirilerek yavaşlatılır ve böylece diğer çekirdekleri parçalamaları kolaylaştırır. Reaktörde açığa çıkan nötronlar emme yeteneği olan kontrol çubukları vardır. Buradan nötronları bırakarak veya çekerek reaksiyonlar kontrol altına alınır. Bölünen uranyum atomları ısı verir.

Çubuklardan çıkan bu ısı reaktörün çevresini saran Gaz tabakası tarafından emilir.Isınan gaz,ısı değiştiricisi de denilen ısı eşanjörüne alınır.Bunlara ısı değiştiricisi de denmesinin nedeni,gazda bulunan ısıyı ufak boruların içindeki suya vermeleridir.Isı eşanjörünün üstündeki Su,aşırı ısınma sonucu buharlaştırılır.Bu şekilde oluşturulan buhar sadece yüksek bir ısıya değil,aynı zamanda yüksek bir Basınca da sahiptir.Bu yüksek Basınç ve Sıcak buhar kalın borular aracılığıyla türbinlere yollanıTürbin içinde bulunan pervane basınlı Gazla döner,türbin jeneratöre bağlıdır ve süratle dönünce enerji üretir.Oluşan buhar yeniden ısı haline gelir,su yine buharlaşır.

Uranyum sadece su üretmez,radyasyon da üretir ve radyasyon insan sağlığı için son derece zararlı ve tehlikelidir.Bu nedenle reaktör içindeki reakasiyonu dışarıya çıkaramayacak şekilde çelik ve çok kalın betonla örtülüdür.Kontrol odasında herşey büyük bir dikkatle monitörden izlenir.Burada çalışanlar oluşan elektrik enerjisinin büyük bir kentin enerji ihtiyacını karşılayacak kadar olmasını sürekli bir şekilde denetler.

Atıkların Korunması ve Saklanması

Sonunda reaktörün içinde yeterli ısıyı üretecek enerji kalmaz. Uranyum atomlarındaki enerji tükenmiştir.Bu çubuklar son derece sıcak hem de taşıdıkları radyasyon nedeniyle tehlikelidir. Bu nedenle özel,kalın muhafazalı yöntemlerle alınırlar.

Uranyum çubukları soğuyuncaya,radyasyon normal seviyeye gelinceye kadar suyun altında muhafaza edilirler.Zamanı gelince de bunlar kalın muhafazalar içinde dikkatle analizlerinin yapılacağı istasyonlara nakledilirler.Burada yapılan analizler sonucu radyasyon seviyesi yüksek olanlar ayrılır. Radyasyonu normal düzeye inen katı cisimler toprağa gömü- lürken,sıvı denize verilir.Radyasyonu yüksek olanlar,bu amaçla yapılmış özel binalara alınır. Reaktörümüzde uranyum atomlarının bölünmesiyle elektrik üretmeye daha yıllarca devam eder.

1kg uranyumun vereceği enerjiyi ancak 25ton kömürün yanmasıyla elde edilir. Uranyum çok daha fazla enerji üretebilir ama işlem sırasında sadece %1'i kullanılır.

Bugün İngiltere'nin elektrik enerjisinin %20'sini ve gelecekte daha çok bu enerjiyi karşılayacak olan uranyum sağlar.

Nükleer Santrallerin Önemi ve Zararları

Nükleer santrallerde Atom çekirdekleri parçalanarak enerji sağlanır. Atomun çıkardığ ısı enerjisi yüksektir,ama çıkardığı radyasyon ancak özel binalarda veya kurşun mezarlarda saklanır ve uzun yıllar radyasyon yayar.

1970'li yıllarda yaşanan petrol darboğazında Nükleer enerjiyle kurtulunmuş ama saklanması da çok pahalı olduğundan talep azalmıştır.

Ayrıca santraldeki ufak bir sızıntı milyonlarca Canlının radyasyona maruz kalmasına sebep olacaktır.Örneğin;1986 yılında Rusya'da Çernobil Nükleer Santrali'ndeki sızıntıdan 3milyon insan radyasyona maruz kalmış,radyasyon,Karadeniz kıyılarına kadar ulaşmıştır.

Türkiye'de de 1976'dan beri Akkuyu'da nükleer santral kurulması gündeme gelmiştir ama çevre örgütlerinin baskılarıyla ertelenmiştir. Ayrıca 25km açığından geçen Ecemiş Fayı'da burayı tehdit etmektedir. http://www.diyadinnet.com/YararliBilgiler-125&Bilgi=n%C3%BCkleer-santrallerin-%C3%B6nemi-yararlar%C4%B1-ve-zararlar%C4%B1

***************

GÜNÜN SÖZÜ

Bütün kadınlar melektir aslında. Sadece kanatları kırıldığında süpürgelerine binerler. Hepsi bu.

Paulo Coelho

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.