DAÜ'nün başını kim derde soktu?

Yayın Tarihi: 03/06/15 07:45
okuma süresi: 10 dak.
A- A A+

TDP Gazimağusa İlçe Başkanı Mustafa Emiroğluları ile birlikte geçtiğimiz hafta bir program yapmıştık. Emiroğluları adeta isyan ediyor ve elindeki sözleşmeyi sallıyordu yayında, denetleme anlamında her kurumu göreve çağırıyordu. En nihayet isyanını Başbakanlık denetleme kurulu duydu ve ve denetleyiciler şu an Doğu Akdeniz Üniversitesini denetliyor.

Ulusal birlik Partisi hükümeti döneminde mevcut vakıflar yönetim kurulu Doğu Akdeniz Üniversitesi'nin hemen girişinde bulunan ve DAÜ'ye ait olan Mustafa Emiroğlularının iddiasına göre 8 milyon sterlin değerindeki toprak arazisini bir özel yatırımcıya düşük bir ücret karşılığı kiralar; buradaki amaç üniversitenin mantığına göre üniversite içerisine bir alışveriş merkezi kurmak eğlence mekanları oluşturmak ve öğrencinin dikkatini ilgisini buraya çekmektir güya. Tabi oldukça derin ve önemli kuşkularla dolu bir konuda aslında bu konu.

Dönemin vakıf yönetim kurulu bir işadamına bu üniversite içerisindeki toprak parçasını kiralar, gelin görün ki sözleşmenin yapıldığı işadamı sözleşme şartlarını yerine getiremez ve bu inşaat başlamaz. Sonra bu sözleşme iptal olur . Tekrardan aynı iş adamı başka bir ortak bularak bu sözleşmeyi geçtiğimiz aylarda yeniden tazeler, gelin görün ki vakti zamanında üniversitenin üniversite içerisinde alışveriş merkezi yapmak için ihaleye çıktığı söz konusu arazi yine vakti zamanında kurallarına göre ihale edilmemiştir.

Mustafa Emiroğluları geçen hafta programa getirmiş olduğu ihale ilanında bana ihalenin kurallara göre yapılmadığını ve çıkılan ihalede neden ihale edilen yerin belirtilmediğini, ihaleye sadece iki firmanın başvurduğunu sorgulamıştı.

Mustafa başkan programdan ayrılırken bu iş çok büyüyecek bak göreceksin çünkü çok şaibe var demişti bana. Gelin görün ki Emiroğluları'nın dediği gibi konu çok büyüdü.

Elindeki eski gazete belgesini canlı yayında göstererek oldukça heyecanlı bir şekilde ülkedeki tüm yönetim kadrolarını göreve çağırmıştı.

Yazının başında da ifade ettiğim gibi başbakanlık denetleme kurulu şuan bu konuyu derinlemesine araştırıyor, gelin görün ki bu sözleşmenin üniversite tarafından iptal edilmesi halinde sözleşme yapan diğer taraf yani söz konusu işadamı üniversiteden tazminat talep etme hakkına sahip. Durum aslında bu kadar tatsız.

Burada sorgulanması gereken iki konu var. Birincisi kaleme aldığım Üniversite kanadı.

Bir üniversite neden kurallara uygun ihaleye çıkmaz ve neden koca üniversitenin çıktığı ihaleye sadece iki firma katılır. Bu son derece düşündürücüdür. Bu alışveriş merkezi üniversite içerisine yapılırsa bunun bölgeye ne tür zararları olacak bir de buna bakmak lazım. Alışveriş merkezinin hiçbir surette bir üniversite içerisinde yapılmasının doğru olmadığı gerçeği var. Bunun hiçbir mantığı ve örneği yok. Siz eğer bir üniversiteyseniz yapmanız gereken tek şey eğitim vermektir. Bir üniversitenin görevi alışveriş merkezi açmak yada açtırmak, öğrencilerin üniversite içerisinde dükkan dükkan, mağaza mağaza alışveriş merkezi alışveriş merkezi gezmesini ve kampüsün dışına çıkmasını engellemek değildir. Bu bölge esnafını kelime anlamıyla batırmaktan başka bir işe yaramaz.

Düşünsenize Mağusayı ayakta tutan en önemli faktör DAÜ'nün öğrenci kapasitesidir. Bu öğrenciler bölgedeki evleri kiralar, oralardaki restoranlara gider, marketleri kullanırlar. Sözün kısası öğrenci parasını Mağusa içinde harcar ve ekonominin döngüsüne ciddi katkı sağlar.

DAÜ'nün işi eğitim vermek midir yoksa tüccarlık yapmak mıdır ya da bölge esnafını batırmak mıdır? Hangisi?

DAÜ içine yapılacak herhangi bir AVM kesinlikle bölge esnafının sonunu ve dolayısıyla devletin ekonomik anlamda kalkınmasını, vergi toplamasını olumsuz etkileyecektir. Hangi akıl hangi mantık bu tür bir olumsuzluğa izin verebilir?

Başbakanlık denetleme kurulu anlamsız ve yanlış bir projeyle karşı karşıya bırakanlar hakkında gerekli soruşturmayı derhal tamamlamalıdır. Ayrıca üniversiteyi tazminatla karşı karşıya bırakan yönetimi de sorgulamalıdır. Bu menfaat sağlayan birileri de varsa da derhal su yüzüne çıkarılıp yargıya havale edilmedir.

Birileri bu konuda yanacak bunu net olarak görebiliyorum. Eğer ki Başbakanlık denetleme kurulu doğru iş yaparsa.

****************

DERGAHA İLGİ AZALDI

Açıkçası söze nereden başlanır bilemedim ben ki laf cambazıyım, susmam için dilimi eşek arısı sokması lazım. Şeyh Nazım Kıbrısi'yi kaybettik malum, bu nedenle uzun zamandır bu konuyla ilgili hiç konuşasım, yazı yazasım yok. Ama sanırım birazdan bir bin kelime geride kalacak. 2009 seçimleri , o zamanlar CTP-ÖRP Hükümeti Turizm bakanı Erdoğan Şanlıdağ'ın danışmanıyım. Erdoğan bey Lefkeli olduğundan her gün gidip geliyorum Lefke'ye. Şeyh efendiye bir saygım var tabii ama pek ilgim yok hatta kafam da tereddütlerim dahi var.

O sıralar gece rüyamda daha önce hiç gitmediğim, ayak basmadığım dergahında gördüm kendimi. Yeşil bir minderde Şeyh efendi kucağıma yatmış gülüyor ve Yar Geylani ilahisini okuyoruz birlikte. Hiç tanımama rağmen kızı olduğunu idrak ettiğim bir bayan, rahmetli Fikret Hoca, müritler ve bolca kedi olan bir bahçedeyiz rüyada.

Unutup yazmamak olmaz o sıralar evliyanın büyüklerinden Gavs Azam Abdulkadir Geylani'nin hayatını okuyorum. Geylani hazretlerine inanılmaz bir aşk oluşmuş içimde ve dua ediyorum her gece Geylani hazretlerini rüyamda görmek için ; netice de bu rüyayı görüyorum.

Bir gece vakti dergaha gidip Şeyhi ziyaret ediyorum. Çok değil bundan altı sene önce. Şeyh kapı gibi sağlam, sesi gür ve hayli şakacı. Kıbrıslı olduğumu ve Yenicamili olduğumu öğrenince mutlu oluyor "vay be çocuk nur var yüzünde" diyor ve bana kendi çektiği yeşil bir tespihi armağan ediyor.

Küçük bir çocuğa ambar dolusu oyuncak vermek gibi bir duygu bu. Yaşayanlar bilir. Sonraları öğreneceğim ki pek çok dostum Şeyh efendiyi kızıyla birlikte görmüş rüyasında; yurt dışına yaptığım ziyaretlerde adını nerede verdiysem kapılar açıldı; selamlar yollandı. Anladım ki Lefke de tepenin üstünde kelime anlamıyla dünyanın selamladığı bir evliya var.

Sonraları defalarca kez Şeyh efendiyi rüyamda gördüm, başka manevi şeylerde yaşattı bana. Anlayacağınız dostlar Şeyh Nazım benim hayatıma girdiği ilk günden beri hep ama hep iyiye gitti hayatım.

Yakın dostlarım ne sıkılar çektiğimi bilir. Sonra baktım ki benim gibi başkalarına da manevi anlamda çok destek olmuş, sıkıntıların içinden çekip almış. Hani Mürşidi Kamil derler ya işte o zaman Şeyh Nazım'ın şeyhliğin ötesinde bir Mürşidi Kamil olduğunu anladım.

Yine ne enteresandır ki bu ülke de rahmetli Doğan Harman'dan tutun da birçok gazeteci ve bu ülkeye yön veren insan Şeyh efendinin mürididir. Hitabet gücü olan birçok insanın ruhunu avlamış ve kendine çekmiştir adeta. Şeyh Nazım'ın mürşidi olan Şeyh Abdullah Dağıstani için kullanılan bir deyimdir ruh avcısı deyimi, bu adeta Şeyh efendide zuhur etmiştir.

Cenaze namazına gittiğimde gençlik yıllarında bu camiye girmesi yasaklandı şimdi ise vasiyeti üzerine cenaze namazı kılınmıştı; oğlu Şeyh Mehmet ve Behaattin Efendi imamlık ve müezzinlik yapıp ikindi namazını kıldırdılar. Sanırım cenaze iki gün bekleseydi Türkiye de sefer yapan tüm uçaklar sadece buraya sefer yapacaktı.

Hafta sonu dergaha uğradım, dergahta eski kalabalık yoktu, pek çok dostu göremedim ne yazık ki. Duyduğuma göre Şehy Mehmet efendi Dünya turuna çıktı; tabii önemli bir vazifesi var. Şeyh Bahaettin efendiyi de göremedim, muhtemelen bir görevdeydi ya da yurt dışındaydı. Her ikisine de sevgim sonsuz.

Ama dergaha olan ilginin azalmaması ve o feyzin baki kılınması lazım. Bu nedebnle bu yazıyı kaleme alma ihtiyacı hissettim. Bir de birçok müridinin yakındığı bir konu haline geldi, dergahın eski heyecanının olmayışı.

Mezarı başına diz çöküp Allaha bu dergahın dünya durdukça açık ve kalabalık olmasını diledim.

Şeyh efendi; ne zaman Hz Muhammed Mustafa SAV adı zikrolunsa ayağa kalkar selam verirdi. Peygamber efendimize sevgisi çoktu. Hatta bir dostum Şeyh efendinin Allaha samimiyetinden şüphelerim vardı ama Hz Muhammed'e olan saygı ve sevgisine tanık olduktan sonra bu şüphem kalmadı demişti.

Birçok müridin dergahı eski heyecanında görme arzusunu aktarmak adına Ailesi için bu yazıyı kaleme aldım.

Selam ve dua ile.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.