"O" siyasetin rengini değiştirecek

Yayın Tarihi: 19/10/15 08:03
okuma süresi: 8 dak.
A- A A+

Ulusal Birlik Partisi Kurultayı'na sayılı günler kala ilçelerdeki başkanlar ve yönetim kurulları ile kadın ve gençlik kolları da belirginleşmeye devam ediyor. UBP Cumartesi, ilçelerde seçime giderek ilçe başkanlarını ve ilçelerin yetkili organlarında görev yapacakları belirledi. Lefkoşa, Gazi Mağusa, İskele'de seçilen İlçe Başkanları ile ikinci tura kalan Girne'deki sonuçlara bakıldığında Hüseyin Özgürgün'ün desteklediği adayların seçimi kaybettiği görülüyor. Kurultaya geri sayımın devam ettiği bu kritik süreçte elde edilen sonuçların UBP Genel Başkanı Hüseyin Özgürgün'ü zora soktuğu ve aslında gidilecek köyün minaresini de işaret ettiği bir gerçek. Bu hafta ilçe seçimlerinin sonuçları ve kurultaya yansımaları ile ilgili daha ayrıntılı yazılar kaleme alacağım sevgili dostlar, ama bu gün UBP'nin yönetimine talip olan Parti Meclisi adaylarından Ahmet Savaşan'ın görüşlerine yer vermek istedim. Ahmet Savaşan'ı son on yılda gerek yurt içi gerekse de yurt dışındaki aktif çalışmalarından ve ayrıca son genel seçimlerde UBP'den Lefkoşa Milletvekilliği adaylığından tanıyoruz. Savaşan'ın reklamını yapacak değilim. Fakat teslim etmem gerekir ki Savaşan gerek akademik birikimi gerekse de siyasetteki yenilikten yana duruşu ile UBP'nin yeni dönemine dair olumlu ip uçları veriyor.

Ahmet Savaşan'a ilk sorum neden siyaset oldu elbette.

İlk anda beni şaşırtan bir yerden başladı konuşmaya Savaşan ve Toplam Kalite Yönetiminden bahsetmeye başladı. Savaşan, Toplam Kalite Yönetimi'nin bir yönetim felsefesi olduğu kadar, bir yaşam biçimi olarak da algılanması gerektiğini anlattı. Savaşan, sanayide başlayan toplam kalite hareketinin, hizmetlerde, devlet yönetiminde ve yönetim erkini belirleyen siyasette de yaygınlaşması gerektiğini ve yaygınlaştığı oranda da ülke genelinde yaşam kalitesini etkileyeceğini söyledi.

Toplam Kalite Yönetimi felsefesinin siyasete uyarlanması şart…

Ülkemizdeki siyasetin giderek yozlaşmasının ve itibar kaybetmesinin, demokrasinin önündeki en büyük tehlike olduğunu söyleyen Savaşan, bu tehlikeyi ortadan kaldıracak yeni bir yapılanmaya ve top yekün bir değişime ihtiyaç olduğunu vurguladı. Savaşan, Toplam Kalite Yönetimi felsefesinin siyasete uyarlanmasının şart olduğunu belirtti.

Siyasal yozlaşmanın demokrasinin önündeki en büyük tehlike olduğuna dikkat çeken Savaşan, sadece UBP'lilerin değil, insanımızın neredeyse tümünün söylemde farklılık arz etse de görüş birliğine vardığı noktanın, geçmişten günümüze ülkemizdeki siyasal süreçlerde yer alan birtakım seçmenler, birokratlar, siyaset insanları, baskı ve çıkar gruplarının menfaatleri uğruna toplumdaki hukuki, ahlaki, dinsel ve etik kuralları ihlal etmelerinden ötürü, siyasete olan güvenin sarsıldığı yönünde olduğunu söyledi.

Ülke siyasetinde yaşanan bu süreçler sonucunda işlemeyen yönetim mekanizmaları, bozulan gelir dağılımı, ulaşılamayan ekonomik hedefler ve gittikçe büyüyen sorunların toplumda genel bir güven bunalımı yarattığına değinen Ahmet Savaşan, bu durumun demokrasiyi tehlikeye düşürecek olumsuzlukların gelişmesine elverişli bir ortam yarattığını da anlattı.

Çağdaş devletin mutlaka yönetme erkine sahip devlet olmadığını vurgulayan Ahmet Savaşan, "aksine yönetme erkini toplumla paylaşan ve paylaşım sürecini geliştiren, halkına güvenen, denetime açık yapılar oluşturan devlettir" dedi.

İyi yönetim deyiminin artık karşılıklı etkileşimle yönetimi, yani yönetişimi ifade ettiğini anlatan Savaşan, bu anlamda siyasette de yalın organizasyon, açık, şeffaf, katılımcı bir yönetim modeli sunan Toplam Kalite Yönetiminin, UBP'de de tesis edilerek ülkeye genelleştirilmesinin ülke ve parti menfaatleri bakımından son derece önemli olduğuna işaret etti.

Gerek parti içi gerekse de ülke içindeki siyasal sürecin değiştirilmesi gerektiğinin önemini vurgulayan Savaşan, bunun için birinci adımın ahlaki ve yasal çerçevenin yeniden dizayn edilmesi ile mümkün olabileceğini anlattı.

Siyasal kaliteyi düşüren, siyaseti kirleten süreçlerin önünün kesilmesi gerektiğini vurgulayan Ahmet Savaşan, UBP tabanında da bu görüşün egemen olduğunu söyledi. UBP'de siyaset kurumunun, halka güvenen, iletişim kanallarını olabildiğince açan, katılımı yüreklendiren, siyaseti ekonomik alanda soyutlayan, performans odaklı yönetimi ön plana çıkaran, denetime açık yapı içinde sürekli geliştirilen bir yapıya kavuşturulması gerektiğini söyleyen Savaşan, gerek kendisinin gerekse de aday olan diğer pek çok kişinin bu kültür ve birikime sahip olduğunu vurguladı.

"Daha fazla demokratikleşme için parti içi mutabakat ve farklılıklarımızla bir arada yaşamayı öğrenmek kaçınılmazdır. Bu gün partimizdeki en büyük zafiyetlerimizden biri, mutabakat eksikliği ve birbirimize karşı olan hoşgörü ve sevgi yoksunluğudur. Nedense, çoğumuz bir başkasını olduğu gibi kabullenmeye çalışmıyor, ya kendimize benzetmeye gayret ediyor ya da değiştirmek istiyoruz. Yani bir başkası olmaya zorluyoruz. Bunu da demokrasi adına yapıyor, doğru yaptığımızı sanıyoruz. Oysa demokrasinin aynı zamanda bir tahammül rejimi olduğunu unutuyoruz" diyen Ahmet Savaşan, UBP'nin küllerinden yeniden doğacağına kuşkusu olmadığını ifade etti.

Sevgi ve saygı olmadan, olmaz!

"Sormamız gereken en önemli soru, kaybettiğimiz sevgiyi ve saygıyı yeniden parti içinde ve toplumumuzda yeniden nasıl inşa edeceğimiz sorusudur.

İleri bir demokrasi için kağıt üzerinde bütün gerekli düzenlemeleri yapabilir, bütün koşullarını yerine getirebiliriz. Ama birbirimizi sevmedikçe ve birbirimize saygı göstermedikçe; içinde huzur, barış, kardeşlik, adalet olan demokratik bir parti ve bir toplum olamayız" dedi.

"Partimiz UBP ve devletimizin ileri demokrasiye kavuşması için gerek başkanlığa aday olanların gerekse de partinin çeşitli kademelerinde bizler gibi görev almaya talip olanlar ile tabanımızın insanın çimentosu olan sevgi ve saygıyı yeniden siyasi hayatımıza kazandırmak için çaba göstereceğine inancım tamdır" dedi.

Su projesi Türkiye'mizin Kuzey Kıbrıs ile bağını gösteren kutsal bir adım…

Savaşan'a son olarak gündemdeki en önemli konulardan biri haline gelen su konusunu da sordum elbette. TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın inancı ve büyük çabası sonucunda Ana kıtamızdan Kuzey Kıbrıs'a boru ile su getirilmesinin anlamının, sadece mühendislik alanında bir dehayı ya da 1.6 milyar TL'lik büyük bir yatırımı değil, Türkiye'mizin Kuzey Kıbrıs ile arasındaki bağı gösteren çok kutsal bir adım olduğunu söyledi.

Su müzakerelerde KKTC'nin elini güçlendirecek...

Su Temin Projesi'nin kutsal yanı dışında genelde KKTC, özelde ise turizm sektörü için de hayati öneme sahip olduğunu anlatan Savaşan, bu proje ile Kuzey Kıbrıs'a taşınacak 75 milyon metreküp suyun sürdürülmekte olan müzakerelerde KKTC'nin elini güçlendireceğini söyledi. Savaşan, suyun tüketicilere uygun koşullarda verilmesinin önemine de işaret ederek, ülkede yaşanan suyun yönetimi konusunda ise BESKİ'nin veya yasal olarak kurulacak bir kamu kurumu olan Özerk Su Yönetimi'nin yapılan protokollere uygun olduğunu ifade etti.

****************

GÜNÜN SÖZÜ

ŞİMDİ YENİ ŞEYLER SÖYLEMEK LAZIM

MEVLANA

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları